Kuruluşundan itibaren, dinci/şeriatçı zihniyeti gereği, Cumhuriyete ve Laikliğe yeminli düşman olan AKP-Saray iktidarı, bu amacına büyük ölçüde ulaşmış görünüyor. 2010 Eylül referandumunu, Fetullahçı çete ortaklığı ile kazanınca, karşı devrimci gerici zihniyetin, devlet kurumlarını ele geçirme süreci hızlandı. Hala bir çok karanlık noktası olan, 15 temmuz Fetö darbesi, 20 temmuz sivil darbe ve 2017 referandum süreciyle de, AKP ,dinci/şeriatçı ‘tek parti ve tek adam’ sahis rejimini kurdu. Demokrasiyi araç gördüklerini, amaçları için kullanacaklarını, referanslarının İslam olduğunu, İslamcı bir rejim kuracaklarını baştan söylediler.’Ilımlı İslam projesinin’ bir ürünü olarak kurulup iktidar yapıldılar. Cumhuriyeti ve laikliği yok ediyorlar.
Şimdi, saray rejimi, çağın her türlü teknolojik imkanlarını kullanıyor ama, siyasi olarak da, Türkiye’de ortaçağın dinci /şeriatçı rejimini kurmaya çalışıyor. Son zamanlarda yapılanlara bakalım:
AKP başkanı, ekonomik politikayı belirleyen Merkez Bankasına, resmen el koymuş, NAS var, faiz haramdır diye, faizleri indiriyor. Faiz inerse , enflasyon da iner diyor. Faiz iniyor. Peki, enflasyon iniyor mu? Hayır. Dışa bağımlılık yüzünden, döviz de, fiyatlar da, enflasyon da artıyor. Kim kazanıyor? Merkezden %12 faizle para alıp, sanayici ve halka ,% 40-60 faizle kredi veren , % 505 kar eden bankalar kazanıyor. Kur korumalı, kara para aklayıcıları, yandaş şirketler, garanticiler, ve iktidar muktedirleri kazanıyor. Ama milyonlarca emekli ve çalışan, yoksullaşıyor, sefalete sürükleniyor. Din, inanç alanından çıkarılıp, ticari ve siyasi araç haline gelince, şeriatçı Arap ülkelerinde olduğu gibi, bir avuç saray ve yandaşı dışındaki milyonlarca halk açlığa ve yoksulluğa itiliyor. Soygun ve talan, din adına mübah sayılıyor.
Diyanet başkanlığı, saray iktidarının reklam ve propaganda bürosuna dönüştü. Allahın emirlerine göre değil, sarayın emirlerine göre fetvalar veriyor. Hakkını arayanlara, şükredin , asi olmayın, inancınızı zedelemeyin diyor. Ancak kendileri 8 bakanlıktan fazla bütçe ile, lüks yaşama devam ediyorlar. İslam, camiler ve Allah, iktidarın siyasi aracı oldu. İktidarın muktedirleri, ‘Allah söylüyor biz yapıyoruz, öte tarafta AKP’ye oy verenler doğrudan cennete gidecek’ diyerek, halkı, Allah ile korkutuyorlar, aldatıyorlar. Diyanet, ‘Allah’la ne zaman, nasıl, hangi araç gereçle konuştunuz, İslam, sadece akp’ nin mi, siz peygamber misiniz’ diyemiyor. Toplumun samimi din duygularının, siyasi ve ticari kullanılmasının aracı oluyor.
İktidar, dinci kurallarını toplumsal hayatımıza dayatıyor. Özellikle kadınlar üzerinden çağdışı baskılar yaratılıyor. Kadın katliamlarını, çocuk taciz tecavüzlerini, kızların okul durumlarını, dinci zihniyetle örtüyorlar. Sadece üniversite de olsun dedikleri türban dayatması, ana okuluna kadar indirildi. Başını örtmeyen kadın ahlaksızdır algısı yaratılıyor. Türban, makam mevki sahibi olmanın aracı haline geldi. Her devlet kurumu, bir tarikat/cemaatin elinde. Milli eğitim tümüyle tarikatlara terk edilmiş durumda. Dinci ve kinci bir nesil ve toplum yaratılıyor. Anayasa ve hukuk kuralları değil, dinci grupların dediği oluyor. Cemaat ve benzer dernekler istiyor diye konser ve etkinlik iptal ediliyor.Topluma şeriat dayatılıyor. Rüşvete, yalana, talana karşı çıkanlara, dinsiz denip saldırılıyor.Devlet eliyle mahalle baskısı yaratıyorlar. İnandıklarını söyledikleri Allah’ı bile siyasi araç görüyorlar. Kısacası,Yasamadan yürütmeye, yargıdan bürokrasiye kadar TÜRKİYE’DE, ADI KONMAMIŞ, FİİLEN, DİNCİ/ŞERİATÇI BİR REJİM UYGULANIYOR .
Demokratik Cumhuriyetin,, Laik Hukuk rejiminin,egemen olduğu, kuvvetler ayrılığının,yerleştiği, bir ülkede,hiçbir ayrımcılığa uğramadan, özgür vatandaşlar olarak yaşamak isteyen, her kesimden Türkiye halkının, her kesimden muhalefetin, önündeki ilk görev, iktidarın gasp ettiği Cumhuriyeti geri kazanmaktır. Bu nedenle, şimdi görev, iktidarın, şeriat rejimi kurmasına karşı, her koşulda ve imkanlarla, birleşerek, umut ve inançla mücadele etmektir. Bağımsız Demokratik Türkiye’yi yeniden kurmaktır. Bu, milli ve tarihi bir sorumluluktur. Gelecek nesillere borcumuzdur.