Günden güne, toplumsal desteğini kaybeden saray iktidarı, devletin her türlü imkanlarını kullanmasına rağmen erimesini önleyemiyor. Bu erime, akp iktidarında ve başkanında ciddi panik yaratıyor. Bu panik, davranışlarını ve psikolojik durumlarını, öyle etkilemiş ki, ülke içinde ve dışarıda garip ilişkilere girmelerine yol açıyor. (Dün hakaret ettiği ülkelere sevgiler düzüyor, İnançlarına saygı duymadığı ve hakaret ettiği,devletin her kademesinden sildiği, Alevi kurumlarına gidiyor vb) Nasıl paniklemesinler ki, 20 yıldır tek başına yönettikleri ülkeyi, ekonomik, politik ve toplumsal yönden, tam bir açmaz içine soktular. Memleketin kaynaklarını, halkın vergilerini, Cumhuriyetin zor şartlarda kurduğu ekonomik kurumları, satarak, özelleştirerek, talan ettiler. Kendilerine ve yandaşlarına peşkeş çektiler. Memleketi, 600 milyar dolarlık borç batağına, milyonlarca halkımızı, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum ettiler. Dikiş tutmaz, bir talan ekonomisi yarattılar.
Şimdi, para bitti. İktidar seçim öncesi para bulma derdine düştü. Hazineyi boşalttılar, Bir yılda, bir bütçe yetmedi, ek bütçe çıkardılar. Yeni vergiler ve yüksek zamlar koydular ama, iktidarın israfına o da yetmiyor, yeni kaynaklar arıyorlar.İktidar bu amaçla, düne kadar her hakareti yaptığı, Arabistan ve körfez ülkeleri gibi ülkelerin kapılarında para dileniyor. Üstelik, karşılığında, ülkenin neresine, ne vereceğini de bilmiyoruz. Ülkenin satılabilecek kurumları kalmayınca, vatandaşlık dahil, vatanın toprakları, ormanları,deniz kenarları ve kupon arsaları satılıyor. Elde edecekleri para ile, kısa ödemeli borçları kapatmayı ve seçimi kazanmayı hesaplıyorlar. Çünkü seçimi kazanmaları çok önemli, hayati bir mesele. Bu nedenle, panik halindeki AKP ve başkanı, parti toplantısında, ‘Seçimleri kaybedersek çok şey kaybederiz’ dedi. Çünkü , biliyorlar ki, 20 yıldır bu ülkede o kadar, hukuksuzluk, yolsuzluk, rüşvet, ihale vurgunları, haksız köşeyi dönmeler, yedi sülalelerine yetecek servetler yapmalar yapıldı ve yaşandı ki…. Kaybetmeleri durumunda, bunların hepsinin hesabını verecekler. Bu söz, aslında, yolsuzluk ve talandan yararlanan her kesime, bir tehdit mesajıdır. Kaynakları peşkeş çektikleri, başta garantici sermaye sahipleri olmak üzere, yerli-yabancı yandaş şirketlere, her alanda palazlandırıp, neredeyse, devletin her kurumunu teslim ettikleri, Diyanete, tarikat/cemaatlere, ekonomik olarak beslenen, dinci vakıf, dernek, sendika vb kuruluşlara, sözde gazeteci kisvesindeki besleme trol ordusuna sesleniyor. Diyor ki, eğer biz kaybedersek, siz de kaybedersiniz. Bedelini, siz de ödersiniz. Nasıl ki, bu talanı birlikte yaptık, yedik içtiysek, şimdi de, bu düzenin sürmesi için, herkes kendi alanında, canla başla çalışmalıdır. Bizi terk etmeyin, elimizde hepinizin belgeniz ve bilgileriniz var. Kaybedersek, bizimle birlikte hepinizde hesap verirsiniz. Mesaj bu dur.
Bu demektir ki, seçim yaklaştıkça, saray iktidarı, daha da panikleyecek ve sertleşecektir. Birlikte oldukları kesimlerin, muhalefeti yıpratmak için, yalan , iftira, şantaj vb. her türlü tertip içine girmeleri beklenmelidir. Bunlara karşı, kararlı duruş sergilenmelidir. Özellikle, iktidar, devlet imkanlarını, tek yanlı kullanarak, hak ve özgürlükleri, yargı desteği ile baskı altına alacak ve muhaliflerin hareket imkanlarını kısmaya çalışacak. Diğer yandan, ırkçı ve dinci gericilik, kimlikler ve mezhepler üzerinden kışkırtmalar ve kumpaslar kuracaktır. İktidar seçimleri kazanmak için, yasal-yasal olmayan her yolu kullanacaktır. Cumhuriyet ve memleket tehdit altındadır. İktidar eliyle, içeride güçlendirilen dinci gruplar ve dışarıdan getirilip yerleştirilen şeriatçı çeteler, ciddi bir tehdittir. Dinci bir saltanat/hilafet rejimi kurulmak isteniyor. Laiklik ve demokrasi, toplumsal birliğimizin güvencesidir.. Bu nedenle, Laik, Demokratik bir Cumhuriyet ve Bağımsız Türkiye için elbirliği ile mücadele etmeliyiz. Vatanseverlik bunu gerektiriyor.