Yaşadığımız deprem olayıyla ilgili ucube sistemin kontrolünde olan “havuz medyasının” ortak manşeti “Yüz yılın felaketi”ydi.
Gerçekten “Körfez Depremi” sonrasında en büyük doğal afeti yaşadık.
Dün 3. gün doldu.
10 ilimizi yıkan ve saat farkıyla üst üste 7.6 ve 7.7 şiddetinde oluşan 2 deprem sonrası şimdilik, 9 bine yakın yurttaşımızı kaybettik, yaklaşık 50 bin yaralımız var, on binlerce bina yıkıldı…
Yurttaşın güveneceği kurum ve kuruluşlar ortada yok.
Koordinasyon diye bir anlayış hiç yok.
Göçük altında kalanlar ölüme terk edilmiş.
Kar altında kurtarılmayı bekleyenlere yardım yok…
Su yok, yiyecek giyecek, barınacak yer, en azından çadır yok. Akaryakıt yok, iş makinesi yok, tıbbı alet edevat, ilaç, yeterli ambulans yok!
Kurtarılan çocuklara, genç ve yaşlılara ulaşmak zor.
Kısaca devlet yok!
Türkiye kan ağlıyor!
Bu durumda siyaset yapılmaz deniliyor!
Doğru ama AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in günlerdir tepki çeken “Cumhur İttifakı olarak sahadayız” şeklindeki açıklamasına ne demeliyiz?
Bu durumu ancak batan bir iktidarın ahlaka sığmayan son hezeyanları olarak değerlendirebiliriz!
Yani; ucube rejiminin kamu kurumlarının nasıl dejenere edip işlevsiz bıraktığının vahim örneğini yaşıyoruz...
***
Ağustos 1999 Kocaeli/Körfez Depremi’nden Türkiye büyük ders çıkarmıştı.
O zaman yaşanan felaketin bir daha tekrar etmemesi için bir dizi önlemler alınmış ve yasal düzenlemeler yapılmıştı.
Hemen sonrasında iş başına gelen AKP iktidarı, bu yasaları uygulamadı, alınması gereken önlemleri almadı…
Depreme karşı önlemler için ve deprem sırasında yapılacaklar işler için toplanan yaklaşık 70 milyar TL’yi yasanın verdiği görevler için harcamadı!
AKP bu paraları, yol, köprü, havaalanı gibi yandaşa çıkar sağlayan projelere aktardığını itiraf etmişti.
Kentlerin imar planları, binaların yapısal denetimlerini yeterince yapmadı!
Kentsel dönüşümü tam uygulamadı. Dere yataklarına dahi imar izni verildi.
Zeminin çürük olması veya fay hattının üzerinde bulunması gibi nedenlerle imar verilmeyen alanlara iktidar, “turizm ya da farklı kamu çıkarı” bahanesiyle tepeden inme imar verdi...
Yetmedi, bu ayıplı binalara “imar affı” adı altında para karşılığı imar verildi…
Bilinen tehlikeli yörelerde deprem kaygısı hiç düşünülmedi…
Vahim olanı ise deprem toplanma merkezleri yandaşlara peşkeş çekildi.
İstanbul’da belirlenmiş 496 deprem toplama alanının 419’una AVM yapıldı.
Gerisine de, binalar, rezidanslar yani yandaşların rant elde ettiği siteler oluşturuldu…
Örnek mi; FETÖ’ya ait Zaman gazetesinin yeri deprem toplanma alanıydı ve AKP belediyesince peşkeş çekilmişti…
***
28 Ocak 2020 de İYİ Parti’nin de destek verdiği CHP ve HDP’nin “deprem araştırma komisyonu kurulması” önergesine, AKP ve MHP’nin gerekçe göstermeden ret oyu vermesi bir başka pervasızlık örneğiydi…
Böylece, AKP iktidarı deprem konusundaki ayıplarını halktan gizlemeye çalışmıştı!
Bilindiği gibi her felaketten sonra yeni raporlar hazırlanır ama uygulanmaz.
Körfez depremi sonrası, “Sivil Savunma Kuruluş Yasası”nın yeniden düzenlenmesine karar verilmişti.
Ayrıca, enkaz altı arama, kaldırma, ilk yardım ve imar konularında son teknolojiye sahip uzmanlar yetiştirilmesi gereği ortaya çıkmıştı.
Müteahhitler cezalandırılacak, imar mevzuatı gözden geçirilecekti.
Hepsi lafta kaldı...
İktidar, asırlık Kızılay’ı işlevsiz bıraktı, ayıplı işlerine paravan ederek hem ahlakını hem de güvenilirliğini yok etti ve görevini fiili olarak AFAD’ ta devretti.
Neyse ki, sivil kuruluşlar ve gönüllü yurttaşlar, AKP’nin yok ettiği kamu kurumlarının işlevlerini üzerlerine alarak canhıraş çalışıyorlar…
Alandaki muhalefet milletvekilleri, ayırım yapmadan tüm depremzedenin yanında!
Muhalefet belediyeleriyse, müthiş bir heyecan ve koordinasyon içinde deprem bölgesine yardım sağlıyor...
AKP’li il, ilçe başkanları ve vali ile kaymakamlar, bu belediyelerin yardım çalışmalarına engel oluyor!
Üstelik yardım kutuları üzerindeki göndericilerin amblem ve isimleri sildiriliyor!
Bu ne büyük terbiyesizlik!
“Tek adam devleti”, acıyı, sefaleti durduramıyor.
Ülkeyi yönetemiyor.
Her konuda aciz kalıyor...
En basit önlemleri bile almıyor. Ya olağanüstü olaylara hazırlıklı değil!
Ya da ülkede çekilen acılar ve yitirilen yurttaşlar umurlarında değil!
Örneğin; tüm dünya, 4. derece bir felaket anında önce Borsalarını kapatırlar!
Oysa İstanbul Borsası düne kadar açıktı ve yine yandaşlara rant sağlandı!
Bir başka rezaletse;
Mersin Limanı’na gelen yardım malzemeleri, limanda koordinasyon merkezi oluşturulmadığı için doğruca deprem bölgesine sevk ediliyor…
Gönderilen bölgedeyse muhatap bulunmaması nedeniyle yardım amacına ulaşmıyor!
İşte 3 günlük Türkiye görüntüsü...
Bu yüzyılın son doğal faciası, bir başka felaketi de açığa çıkardı. Devleti yönetenler, gerçekleri bilmelerine karşın, halkı koruyacak, uyaracak önlemleri almamış, adeta onları ölüme terk etmişler.
Yetkin ve basiretli değiller, üstelik vurdumduymaz ve pişkinler...
Gerçekleri söylemek siyaset yapmak değil, yurtseverin en doğal ve ahlaki hakkıdır!
Böyle biline…