Hep söze “Kötü günler yaşıyoruz” diye başlanır. Oysa bugün hem kötü hem de çok zor günler yaşıyoruz… Her sabah bir zam haberiyle uyanıyoruz. Öğleye doğru döviz kurlarındaki artışı görüyoruz. Akşam, TV’lerde faizlerle ilgili iktidarın yandaş ağızlarından yalan, yanlış açıklamalar dinliyoruz. Her kafadan bir ses çıkıyor! Neyin doğru olduğunu görmek zor… At iziyle, it izi birbirine karıştı. Bilinen tek gerçek, yurttaşın evindeki tencerede neyin kaynadığı…
Dün İstanbul’daydım. Eşimle birlikte Devlet Tiyatrosu Mecidiyeköy Büyük Sahne’de oynanan “Seneye Bugün” adlı oyunu izlemek için metrobüsle Kadıköy’den Mecidiyeköy’e gittim. Metrobüste insanlar korkmadan ama tedirgin olarak yaşamlarının ağırlaştığından bahsediyorlardı. 22 dakikalık yolculukta duyduklarımla kötünün ne denli zor hale dönüştüğünü bir kez daha anladım. İşten çıkarılma korkusu, pandeminin önüne geçmiş. “İşsiz kalmak zaten ölüm” diyor biri!
“Eve para gelmezse çocuk ne yiyecek, kira nasıl ödenecek, ilacın parası ne olacak? Ve ev nasıl ısınacak?” diye başlayan sorular soruluyor ve cevapları hızlı hızlı dökülüyor…
Biri diyor ki: “Asgari ücret alıyorum. Bu kadarcık paradan bir de vergi veriyorum. Adamlar bizim vergilerden dolar milyarderi oldular. Hepsi gözümüzün önünde.” Bir genç atıldı: “Benim geleceğimi çalıyorlar!”
Her sözden sonra sinirler daha da geriliyor. Kadıköy durağındaki simitçi, “simitin 3,5 TL olmasıyla, vatandaşın simit almaktan bile vazgeçtiğini” dolu gözlerle anlatıyordu… Yani toplum patlamak üzere!
Tam bunlar konuşulurken, ineceğimiz durağa geldik ve aralarından ayrıldık. Birileri Saray’dan çıksa, diğerleri de benim gibi halkın arasında dolaşsa, Türkiye’yi bekleyen zor günleri anlar!
Yakın geleceğimizin ne denli karanlık olduğunu düşünerek yürürken, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun düzenlediği Mecidiyeköy Meydanı’nın yeni şeklini gördüm. Çok zarif ve işlevsel bir düzenleme yapılmış. İstanbul’un en kalabalık yerleriden biri olan bu meydanda, kente yakışır bir binada kitapçı ve sanat galerisi olması gerçekten çağdaşlık için bir büyük şans olmuş!
SENEYE BUGÜN
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Bernard Slade’nın yazdığı, Gencay Gürün’ün çevirisini yaptığı ve Celal Kadri Kınoğlu’nun, Gerçek Alnıaçık’la yönettiği ve oynadığı “Seneye Bugün” oyunu, son yılın en önemli tiyatro performansı olmuş. Sahnede her iki sanatçının inanılmaz bir tempoyla oynadığı, yaşamın çarpıcı örneklerini izlerken zaman zaman güldüğümüz, çokça zaman düşündüğümüz önemli bir eser izledik… Oyun, içerik olarak toplumsal değerleri, karşılıklı sevgi ve saygının kaynağını, seven insanların ömür boyu mutlu olabileceğini, dürüstlükle, ahlakla ve toplumsal değerlerin çatışmasını son derece ince ve kimseyi ürkütmeden irdeliyor.
Alnıaçık ve Kınoğlu sanatlarının doruğunda bu çarpıcı ama empatiyle dolu oyuna güçlü yetenekleriyle önemli anlam yüklüyorlar… Sanatçıların başarıları, oyunun sonunda salonu dolduran seyircilerin çılgınca alkışlarında belli oluyor… Kısaca o an, Türkiye’de iyi ve kaliteli şeylerin de var olduğunu, sade vatandaşlara hissettiren bir zaman geçirdim. İstanbullulara bu oyunu izlemelerini öneriyorum...
80 dakika sonrası dışarıya çıktığımızda, Türkiye’nin sorunlarının daha arttığı gerçeği yüzümüze çarptı! Çünkü dolar 13,4 TL olmuştu… Yani Türkiye daha da fakirleşmişti… Bu akşam ne olacak belli değil!
Kötü günler, adım adım zor günlere dönüşüyor! 2022 yılı bütçesi; Meclis’e geldiği günden beri Erdoğan’ın her konuşması sonrasında artan döviz kuru nedeniyle daha da küçülüyor! Öyle bir noktaya geldi ki, 10 milyonluk Yunanistan’ın GSMH’sı, 83 milyonluk Türkiye’nin GSMH’sinden dolar bazında 5 kat daha fazla!
Yapılmak istenen belli... MB’nin 128 milyar dolarını sattıkları yandaşlar ve sıfırlanamayan birikimler, döviz kurunun oynanmasıyla son vurgunlarını vuruyorlar! Asıl hedef, Türkiye’nin genç nüfusunu ucuz emek olarak kapitalist sistemin sömürüsüne açmak ve emperyalist yayılmacıların davet edilmesi için gerekli ortamı hazırlamak!
“Ülkenin tüm değerleri gibi, güvenliğimizi sağlayan ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN’ın 10 milyar dolar gibi az bir paraya Araplara peşkeş çekilmesi, bardağı taşıran son damla!” desek de kim bilir daha neler göreceğiz! Baksanıza, muhalefet partileri bile “BOP’u biz gerçekleştireceğiz” diyor!
Yani geleceği yok olan, ülkesi satılan ve aç olduklarını söyleyen metrobüs yolcularını duyan da kaile alan da yok! AKP Genel Başkanı, “Türkiye’nin CEO olarak ülkeyi pazarlamaya” devam ediyor! Meclis’te de gidişatı durduracak güç kalmadı!
CHP, bu gerçeklerden hareket ederek, demokrasi adına halkla buluşacak! Cumartesi günü Mersin’de ilk mitingini yapacak! Mersin, kadrolu ve profesyonel yazarların şişirmeye çalıştığı gibi, bazı kişilerin gücüyle ayakta duran bir kent değil! Bilinmeli ki; gerçek olmayan yazılar, Mersinlilere saygısızlık olur ve mitinge gölge düşürür!
Mersin, kadim kültüründen kaynaklanan laik demokrasiye gönül vermiş, emeğin en yüce değer olduğunu bilen yurtseverlerin yaşadığı bir yerdir! Bilinçli ve bilgilidir! Kimsenin vesayetinde yaşamaz. Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Alevi’si, Sünni’si ve gayrimüslimiyle bir bütündür! Aldatılmaktan hoşlanmaz! Aldatanı cezalandırmaktan da geri durmaz.
Sevdiğini sonuna kadar sever… Kısaca Atatürk Türkiye’sinde Cumhuriyet’in ilkelerine sahip çıkarak çağdaş yaşamı tercih eden bir kenttir… İnsanları saygındır!
CHP’nin mitinginde Mersin; laik, demokratik, hukuk devletini yıkmaya çalışanlara karşı kendini gösterecek! AKP iktidarı çöktüğü bir kez daha anlayacak! “Seneye bugün” oluşacak halk iktidarı, AKP’nin yok etmeye çalıştığı Türkiye’nin laik demokratik hukuk devletini yeniden kurmaya başlayacak!
Seneye bugün!
Paylaş