Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel özelliği hukukun üstünlüğüne inanmasıdır! Bu nedenle Atatürk ve arkadaşları tarafından önce TBMM kurulmuş, böylece hukuk devleti olmanın ilk güçlü adımı atılmıştır... Parlamenter sistemin en büyük kurumu olan TBMM, bağımsız ve tarafsız yargı yoluyla evrensel hukuka dayalı hak, özgürlük, dayanışma, eşit bölüşme, adalet ile yurttaşın can ve malının teminatı olmuştur. Ancak son 10 yılda rejim değişmiş, yasama, yargı ve yürütme tek elde toplanarak TBMM’nin hükmü kalmamış, halkın vekilleri aracılıyla yönetime katılma hakkı da elinden alınmıştır!
Anayasa değişikliğiyle ortaya çıkan bu yeni durum, hukuk devletini yok etmektedir! Artık, yargı tek taraflı ve kişiye bağımlıdır! Bu nedenle yargı kurumlarını oluşturan siyasal irade, yapılandırdığı yargının aldığı kararlara uymama keyfiliği kendinde görebilmektedir!
AKP iktidarı yargıyı tamamen kendine bağlamak için son hamlesini yapıyor. “Çoklu baro sistemiyle” savunmayı ele geçirmeye çalışıyor. Yargının inanç ve siyaset odaklı bölünmesi, Türkiye’de adaletin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğinin nedeni olacaktır!
Baroların parçalanmasıyla ilgili olarak Türk Hukuk Kurumu adına yapılan açıklamada Av. A. Münci Özmen Özetle; “Baroların, güçsüzleştirilmek ve yandaş Barolar türetmek amacıyla bölünüp parçalanması, baroların özerkliği ve bağımsızlığı ve avukatlık mesleğinin özgürce icra edilmesi ve bu yoldan, hukuk devletinin korunup geliştirilmesi ilkeleriyle bağdaşmaz. Siyasi otoritenin, hukuk devletine ve insan haklarına aykırı uygulamalarına, “yandaş” ya da “bağımlı” barolardan destek sağlamaya yönelmesi, hukuk devletini ve insan haklarını korumak için konulmuş bulunan ilkelerle taban tabana zıttır. Mesleki özgürlüğünü ve bağımsızlığını yitiren avukatlar artık, ‘adalet görevlisi’ olarak tanımlanamayacak ve hukuk devleti büyük zarar görecektir” diye iktidarı uyarıyor… Önceki TBMM Adalet Komisyonu üyesi Ali Rıza Öztürk ise “Bu uygulama adil ve tarafsız yargıyı tamamen yok edecektir” diye yorumluyor! Aslında aklı başında olan hiç kimse FETÖ’nun istediği bu paralel yapıya sığınmaz! Çünkü devlet içinde devlet oluşur! Ama öyle bir anlayışla yönetiliyoruz ki; tek irade aklına koyduğunu yapıyor! Önünde muhalefet engeli yok! Öyle ki; Henüz çoklu baro yasası kabul edilmeden, AKP’li yandaş avukatlar yeni baro için patent başvurusu yapmışlar! Yeni barolarının ismini de “Hak ve Adalet Barosu” koymuşlar! Oysa barolar, tüm çağdaş ülkelerde kamu kurumu olmaları nedeniyle tektir. Ayrıca “çoklu baro” anayasamıza da aykırıdır! Tüm bu zorlamaların nedeni; Hukukun evrenselden çıkarılıp Şer’i hukuk haline getirilmesidir! Hâl böyle olunca Türkiye, haksızlıkların cirit attığı bir ülke konumuna geldi. Adalet yargıyla oluşmayınca, yargı taraflı ve tek adama bağlı olunca hukuk insanı bile bu yapıyla mücadele edemiyor! Avukatlar, savcılar ve yargıçlar içinde bulundukları durumdan sade yurttaşlardan daha çok zordalar ve de şikâyetçiler…
Yüreği yanan bir babanın çığlığını paylaşıyorum! Nihat Ünsal; “oğlum avukat Aytaç Ünsal, ADİL YARGILANMA TALEBİYLE başladığı ÖLÜM ORUCUNUN 151, avukat Ebru Timtik ise 182. gününde. Kritik eşik çoktan geçildi. Baba olarak lokmalar boğazımda düğümleniyor. Kâbusla uyanıyorum. YARGITAY lütfen hukuka sahip çıkın, hukuksuzluğa son verin!”
İki hukukçunun adaletin oluşması adına ölüme yatmaları kabul edilebilir mi? İdamı yasaklayan çağdaş anlayış, düşünceleri ve aidiyetleri farklı olsa da adalet isteyen insanların ölmesine müsaade etmemelidir!
Laik demokrasinin tüm kural ve kurumlarının var olduğu ülkelerde hak, hukuk ve adalet için insanlar ölüme yatmazlar. Çünkü orada iktidarları frenleyen, halkın çıkarlarını koruyan, yurttaşla siyasal yönetim arasında denge kuran toplumsal muhalefet kurumları vardır!
Ve bu kurumların önderliğini de bilinçli, kararlı ve cesur partiler yapar!
Böylece siyasi iktidarların gasp ettiği haklar, özgürlükler, eşitlik ve adalet oluşur!
Türkiye’nin şanssızlığı muhalefetin “var MIŞ” gibi görünmesidir!
Şanssız ülke!
Paylaş