Çok önemli bir seçimin ilk ayağını geride bıraktık. Yüklendik, yüklendik ama bir dönemi kapatıp yeni dönemin kapısını henüz açamadık. Karar ikinci tura kalınca hem sonuçlar, hem de süreci yönetme biçimi değişim için büyük beklenti içine giren milyonlarca kişide hayal kırıklığı ve umutsuzluk yarattı…
İkinci turun yapılmasına 10 gün kala bu resim aklıma umudun ve mücadelenin büyük şairi Nazım Hikmet’in “Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz” diye başlayan ve “Paris yanıp yıkılmasın…” diye biten müthiş şiirini getirdi…
Evet, bahane üretmeyelim, kimseyi de suçlamayalım!
Evet, Türkiye’nin enflasyon, göç ve deprem gibi çok temel sorunları ortadayken, beka, terör ve milliyetçilik üzerinden yürüyerek 21 yılın sonunda karşımızda yüzde 49 oy alan bir Erdoğan var!
Evet, Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki 2 milyon 216 bin 149 oy farkı var!
Evet, milletvekili sayısal çoğunluğu Cumhur İttifakı’nda!
Evet ama bütün bu gerçeğe ve manipülasyonlara rağmen seçim sonucunda gördük ki değişim isteyenler halen yüzde 50’nin üzerinde ve çoğunlukta!
26 milyon 86 bin 17 kişi “Erdoğan’la yola devam” derken, toplamda tam 26 milyon 869 bin 369 kişi “değişim” dedi!
Yani “Türkiye henüz yanıp yıkılmadı!”
“Henüz vakit varken”, nedenlerini, niçinlerini sonradan tartışmak üzere Kılıçdaroğlunu Cumhurbaşkanı seçtirmek ve böylece önümüzdeki beş yılı kurtarmak için tam 10 günümüz var!
Evet kabul etmek gerekir ki, Erdoğan’ın kutuplaştırıcı siyasetinin derin etkisiyle Türkiye’de kimliklere, dine ve milliyetçiliğe göre konumlanış halen ilk sırada ve insanların yarıya yakını oyunu bu aidiyetlerine göre kullanıyor.
“Boş tencere” seçim sonucunu belirlemeye yetmediği gibi, göç de deprem de yetmedi!
AKP’den kopan oylar muhalefet gelmediği gibi, kopan bu oylar MHP, YRP, BBP gibi statükonun diğer savunucuları arasında paylaşıldı. Nitekim bu sonuçtan dolayı merkez sağ seçmenden oy alarak milletvekilliği kazanması gereken DP, Gelecek Partisi, DEVA ve Saadet Partisi “kazandıkları” 39 milletvekilliğini iktidar partisinden değil CHP’den aldıkları gibi sonuçlara bakıldığında Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’na da kayda değer bir oy taşıyamadılar!
Bütün bunlara rağmen seçim henüz bitmedi!
Birincisine göre ortada “daha kolay” bir ikinci tur var.
Muhalefetin bu turu Kılıçdaroğlu ve Erdoğan arasındaki bir yarıştan çıkartıp tam bir referanduma çevirme şansı var!
Bunun için de en önemli hamle Kılıçdaroğlu kampanyasının içeriğini ve sloganlarını hızla değiştirip önce “değişime” yani Kılıçdaroğlu, Oğan ve İnce’ye oy veren toplam 26 milyon 869 bin 369 seçmenin motivasyonunu arttırmak ve ikinci turda sandığa daha fazla katılımını sağlamak gerekiyor.
Evet bir kez daha “bize”, yani değişim isteyen milyonlarca kişiye yine “kolay olmayanı” tercih etmek kaldı ama eğer bu motivasyon sağlanırsa Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki fark kapanır.
Bu sağlanırsa Cumhur İttifakı’nın meclis çoğunluğu, tıpkı İBB ve ABB meclislerindeki örnekler gibi son tercihi belirleyici olmaktan çıkar, örgütlü kötülüğü yener!
.
İlk tur sonrası gördük ki, Erdoğan ve Cumhur İttifakı seçim stratejisini ikinci turda da terör ve milliyetçilik üzerine kuracak. Sabah akşam Kılıçdaroğlu’na hakaret edecek, parlamento çoğunluğuna dikkat çekerek “Erdoğan’ı seçmezsen siyasi istikrarsızlık olacak” diyecek!
Kılıçdaroğlu ve değişim isteyen bütün güçler, savunma psikolojisi ile hareket etmek ve Erdoğan’ın yalan dolanlarıyla bir yarışa girmek yerine kendi doğrularıyla bütün toplumu çürüyen bu sistemin asıl mimarı “Erdoğan’a evet ya da hayır” zeminine çekmeli!
Kendisini yenilmez olarak sunan ama ilk turda kazanamayan Erdoğan’ı ikinci turda yenmek ve siyasal iklimi değiştirmek mümkün!
Nazım Hikmet ’le başladım, yine onunla bitireyim:
İlerleyen aydınlığın içindeyim
Ellerim iştahlı, dünya güzel.
Gözlerim doyamıyor ağaçlara
Ağaçlar öyle ümitli, öyle yeşil…
Mesele esir düşmekte değil,
teslim olmamakta bütün mesele!