Depremin 18. günündeyiz. Hâlâ depremzedelerin birinci öncelikli ihtiyaçları, AKP tarafından karşılanamadı! Hâlâ insanlar, açıkta ve aç. Çadır yok. Soba yok. Elektrik yok.
Hâlâ insanlar, su ve tuvalet bulamıyor… Özellikle Hatay ve Hatay’ın Defne ile Samandağ İlçelerine sanki düşmanlarmış gibi davranılıyor, devlet yardımı gitmiyor! Allahtan STK’ler ve CHP’li belediyeler var! Onlar da olmasaydı, ölümler daha da artacak, yaralarımız daha da kanamaya devam edecekti!
***
Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz canhıraş vaziyette bağırıyor.
“Samandağ’da insanlar açıkta. Çadır verin.” Yetkililer, “çadırımız yok” diye cevap veriyor! Oysa Bakanlar; “çadırsız yer kalmadı”, “Devlet her türlü ihtiyacı gördü” diye övünüyor!
Ama TV’lerde yurttaşlar gerçeği söylüyor! ” Açız ve açıktayız!” Yurttaşın devlete, yabancılarında Türkiye’ye güveni kalmadı! Alman basını, Almanya’dan gönderilen çadırların ve yardım malzemelerin üzerine AFAD logosu konulduğunu yazıyor. Meksika kurtarma ekibi, soyulduğunu açıklıyor. İspanyollar, insan arama ve kurtarma faaliyeti henüz bitmeden moloz kaldırılmasının etik ve teknik olmadığını söyleyerek ülkelerine dönüyor. İtalyanların doktorlarıyla birlikte kurduğu tam teşekküllü hastanenin varlığını depremzedeler, CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır’dan öğreniyorlar!
Muhalefet belediyelerinden gelen malzemeler “göndereni belli olmasın” diye meydanların ortasına bırakılıyor. AKP logolu kamyonlar şehirde dolaştırılıyor. Üstelik gerçekleri söyleyen, yaşadıklarını anlatan, kaybettikleri canların acısını haykıran insanları tehdit eden siyasal yöneticilerin, terbiye yoksunu sözleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni üzüyor! Bugünkü iktidar sadece yargı sopasını değil, RTÜK’ü de kullanarak anayasa suçu işlemeye devam ediyor.
***
Dün yine RTÜK, TELE1, HalkTV ve FOX yayın kuruluşlarına, deprem felaketiyle ilgili haber ve yorumları nedeniyle kapatma ve para cezası verdi.Halkın haber alma ve bilgi edinme haklarını yok saydı!
Artık yeter!
Bilinmeli ki muhalefeti susturan bu kararlar, milleti daha çok hırslandırdığı için AKP’nin aleyhine oluyor! Üstelik herkesin acısı kendine diyen iktidar koltukta kalmanın hesabını yapıyor! Yazık! Bizim elemimiz onların şovuna dönüşmüş!
Elbistan’da dünürümüz Ali Özveren’in tüm ailesini kaybettik. Adıyaman’da damadımız Alper Gürsoy’un birinci derece yakınlarını enkaz altından kurtaramadık. Nurdağı’nda çok sevdiğim yoldaşım Mehmet Çirkin ve tüm ailesini göçükte yitirdik. Pazarcık’ta dünya iyisi, aydın kadın, Kibar Özdemir’in acısını bağrımıza bastık. Komşum Mustafa Yağmur’un damadının kardeşlerini Gaziantep’te enkaz altından çıkardık. Yani, içinde yakınlarımız, dostlarımız, birlikte yol yürüdüğümüz daha nice insanlar…
Gençler, yaşlılar ve çocuklarla birlikte 45 bine yakın yurttaşımızı kaybettik. Acısı bizi yakıyor! Vicdanı olan her insan bu olaya yanıyor! Ama ülkeyi yönetenlerin umurlarında bile değil. Sadece görev icabı olaya bakıyorlar! Laf söyleyip vakit geçiriyorlar!Yahu, felaket parti ayırmadan yurttaşları öldürüyor! Beyler keyfinde! Felakette bile tehdit, korkutma ve sindirme var! Bu ne uslanmaz nefret, kin ve ayrımcılıktır. Bu ne insanlık dışı anlayıştır! Bu ne vahşi koltuk sevdasıdır! Düpedüz yurttaşa yapılan ihanettir. Bu anlayış partizanlık değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan bir avuç hainin kustuğu kindir! Böylesi afet anında bile ayrımcı, dışlayıcı ve ahlaktan yoksun tavır takınılması başka nasıl açıklanabilir!?!
***
Depremde 45 bine yakın masum, iyi, çalışkan, ülkesine bağlı ve yurttaş olmaktan başka hiçbir suçu olmayan insanımızı kaybettik! Ölümlerinin nedeni güvenli olmayan binalarda barınmaları. Devletin kurum ve kuruluşlarının onların yardımına zamanında yetişmemesi. Siyasi yönetimin doğal afetlere karşı hazırlıklı olmaması ve felaketlerden ders çıkarmama pervasızlığı.
Bilime ve yasalara uymayan güvensiz binalara izin veren, felaket anında gerekli müdahaleyi yapmayan siyasi ve bürokrat yöneticiler, liyakatsiz, vurdumduymaz ve pervasız, ne derseniz deyin, devlet aklının kaybedilmesine neden olanlar, mutlaka hesap vermeliler!!!
Erdoğan bu ülkeyi çok kötü yönetti. Ayrıca, söylediğini bir zaman sonra unuttu! Yani aklına geldiği gibi konuşan, her zaman istediğini almak için önceki sözlerinden çabuk vazgeçen bir tavır sergiledi. "Bir milyon battaniye ürettik" dedi. Ama milletin battaniyesi yok! Yollar yaptık diye övündü, deprem bölgesine çöken yollar nedeniyle ulaşılamadı! Çağımızda kayıtlar silinmiyor.Siyasetçinin önüne söylediği sözler 20 yıl sonra olsa da çıkarılıp konuluyor.
11 ilde meydana gelen büyük deprem felaketi sonrasında iktidarın 21 yıl boyunca deprem için toplanan yüzlerce milyar lirayı yasanın emrettiği şekilde kullanmadığı ve görevini savsakladığı ortaya çıktı!
Ayrıca Erdoğan’ın “planlı kader” diyerek aymazlık nedeniyle deprem sorumluluğundan kaçamaya çalışması da başarılı olmadı! Çünkü; Cumhuriyet gazetesine göre Diyanet Başkanlığı, “bizim inancımızda kader yoktur!” diyerek Erdoğan’ı ters köşeye sıkıştırdı!
Deprem bölgesinde yaşayan 3 milyona yakın yurttaşımız, başta Mersin olmak üzere tüm ülkeye dağıldı…
En fazla göç alan Mersin, mutlaka afet bölgesi ilan edilmeli! Yoksa kısa bir zaman sonra orası da yaşanılmaz bir yer haline dönüşür! Ülkeyi kaosa sürükleyen bu zihniyeti artık gitmeli!! Tüm muhalefet partilerinin işbirliğiyle seçim sandıkta kazanılmalı!