Tükenirlerse tükeniriz, yaşam haklarını, yaşam haklarımızı korumak ve yaşama tutunmamızı sağlamak için feda ediyorlarsa; onları inkar etmek, onlara yapılacak en büyük ihanettir! Bugünlerde beyaz önlüklü melekler sokağa dökülüyor ve devlet sağlık kurumlarından istifa ediyorlarsa, seslerinin duyulmasından yana duymayanlara duyurmak adına bu bir çığlıktır! Bu çığlığa ses verilmesi ve sahip çıkılması tarihi bir görev sorumluluğu ve duyarlılıktır’
Salgın hastalıklarla uğraşanlarla uğraşmak ne oluyor, neden gerekiyor, sebep neden ilişkisini kurmakta zorluk çekiyoruz! Hipokrat yemini yapan bir kutsal görev temsilcisi yani doktordan sadece mesleğiyle ilgili mi bağlılık ve dürüstlük beklenir! Ülkede olup bitenlere ya da mesleki duyarlılığa dayalı, ülkede yaşanan Koronavirüs sonuçlarının gereceği yansıtmadığı şüphelerini, siyasi emir ve kontrol altına girerek konuşmamalarını mı beklememiz gerekir! O zaman bizlerinde sağlık sorunlarımızdan dolayı kendimizi emanet ettiğimiz doktorların yanlı davranışlarına dayalı güven duygularımıza şüpheyle mi bakmalıyız? Endişe mi duymamız gerekecek? Doktorun davranış şekli ve biçimi mesleki örgütlülüğe saygı ve bağlı kalmasıyla değerlendirilir! Türkiye’de demokrasinin getirdiği hak ve hukuk arayışında; vatandaşlık hakları ve mesleki örgütlülük hakkı verilmişse, bu demokrasinin gereğidir! Peki bu verilen hakları hiçe sayarak, günü kurtarma politikalarına yatkın keyfi istemlerle, mesleki örgütlülük hakkını yok sayarak varlıklarının ortadan kaldırılmasını talep etmek hangi politikanın gereği ve siyasi biatçiliğin karşılığıdır!
Hangimiz dişimiz ağrıdığında, başımız ağrıdığında doktora koşmuyoruz? Yıllarca “aman doktor derdime bul bir çare” türküsünü yıllarca söylemedik, ezbere okumadık mı?
Bahçeli, daha dün gibi kendisini Türk hekimlerine yani “Türk Tabipler Birliğine “ üye olan hekimlere emanet etmedi mi?
Keşke bu sözü “Türk Tabipler Birliği” kapatılsın lafını sarf etmeden, gittiği hekimlerin, bu birliğe üye olup olmadığını araştırsaydı mı diye soralım, yoksa “ahde vefa” böyle bir şey mi diye Bahçeliye sormak mı lazım?
Sistem sıkıştığında “İdam cezası geri getirilsin” dersin, sistem sıkıştığında “Türk Tabipler Birliği” kapatılsın dersin, sonra da bu millet, bu sözler ne anlama geliyor diye uğraşsın dursun bir müddet mi dersiniz! Bu artık algı politikası olarak tutmuyor, Sayın Bahçeli! Çünkü bu ülkenin birinci sırada sorunu işsizlik ve açlık! Bunun nasıl çözüleceğini size soruyor! Siz bu sistem gelmezse Türkiye’nin geleceği iyi olmaz diye bastırıp, bu sistemin hükümet ortağı oldunuz! Birçok sorunların hatta gerekirse milliyetçilik nereye gidiyor sorusu üzerine edeceğiniz binlerce laf varken, sistemin sıkışık ve artık sorunları çözemeyecek durumda olmasının üzerini örtmeye dönük sorunlar üretmek, bu işin çözüm noktası hiç değil!
Önümüzde 2023 yani yüz yıllık genç bir Cumhuriyet ve antlaşmalara göre geri alacağımız bazı haklarımız ve tam bağımsızlığa adım atacağımız süreç var! Bu sürece millet ve devlet birliği ve beraberliğini bütünleştirmek adına yapmanız gereken çok önemli çalışmalar varken, demokrasinin gereği var olması önemle üzerinde durulan, STK, Odalar, Barolar, Dernekler yani toplum katmanlarını temsilde yetkisi olan örgütlülüğü yok saymaya yönelik kanunların çıkarılmasını talep etmek, var olan ayrışmanın daha da derinleşmesine neden olacaktır! Önümüzde yapılacak seçimlerde bazı siyasi partiler sadece anılacak, bazı siyasi partiler gündeme gelecek! Bunun adı demokrasidir!
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurup, rejimi Demokrasiyle taçlandırıp, Laiklik ile teminat altına alırken, sizlere bu sistemi koruyasınız diye emanet etti! Sizlerde bu emaneti gelecek nesillere ilkelerini daha da geliştirerek teslim edilmesini bekleyen bu millet şimdilerde size şu soruyu soruyor; siz bu ilkelerin korunmasında ve geliştirilmesinde neler yaptınız? Bugün bu sorumluluğun altında ne kadar elinizin kolunuzun bulunduğunu, parlamenter sistemin millet iradesini ne kadar temsil ettiğini dahası içinizin vicdanen ne kadar rahat olduğunu soruyor? Bunlara cevap bekleyen bu millet; demokrasinin hükümlerine ve ilkelerine ters düşen, sistemin sıkışıklığının üstünü örtmek için sarf ettiğiniz her sözü arkaya atıyor! Bunun farkın damısınız?
BAHÇELİ NEREDEN KOŞUYOR
Paylaş