İsmail; oğul Arının ismi, İsmail; başağın ismi, İsmail; toprağa düşen terin ismi, İsmail; yağmurun sesi, İsmail; güneşin sıcaklığı, toprağın kokusu, ayın ışıltısı, ana kucağı sıcaklığı, halayın ismi İsmail, evrensel değerlerin kendisi.
Düşüncelerinden dolayı ödüllendirilen insan; fikir özgürlüğü ile taçlandırılmıştır. Evrensel insan haklarının vazgeçilmez temel ilkesi düşünce ve fikir özgürlüğünden faydalanmak istemişti İsmail!
Ama 1934 kadın haklarını birçok Avrupa ülkesinden önce tanıyan Türkiye,21 Yüz Yılda fikir ve düşünce özgürlüğü açısından üçüncü dünya ülkeleri arasına düşmesinin faturasını, ölümle ödemiştir İsmail Korkmaz’a!
Bir kurşunla ölen, işkence ile ölenden daha şanslıdır dediğimiz bir ülkede yaşamanın makus kaderinden kurtulmak için ölenlerin kendisinden olan İsmail Korkmaz; barış adına çok şeyler bırakmıştır ardında.
Ne ararsan insanda ara, insan evrenin hamuru, insan yaratanın mükemmeliyeti, insan değerlerin üstünü.
Barış ve kâinat. Bir köprünün iki ucu üstünden yürüyerek geçenler insan. Başlangıç ile sonu belirleyen yaşamın varlığının mükemmeli insan.
İlmin kapısı insan, dünyası barış. Var olmanın ispatı insan, yaşam kaynağı barış. Tüm renklere sevgiyi bağ kılan Barış. Düşünenlere, bir olmayı iri olmayı diri olmayı sağlayan ilke barış.
Evrensel değerlerin üstünü Barış. Barışın olmadığı bir dünyada adalet en önemli terimdir deriz ya, işte burada aramamız gereken asıl temel ilke, barışın tahsisi edilmesini sağlayacak hukuk ve o coğrafyada yaşayan insanların huzurunu, adaletini ve beraberliğinde ki sevgiyi teşkil ve temsil etmeyi sağlayacak barışı tahsis etmek.
Barış dinlerin ve inançların farklılığını gözetmeksizin, renklerin ve ırkların farklılığını gözetmeksizin, gönülden akan sevgi pınarının kaynağına koymamız gereken değer barış.
Dünya sadece barışa ihtiyaç duyularak yönetilmelidir felsefesi bugün en çok değer verdiğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz değer haline gelmiştir.
Bugünün dünyasını okumamız gerekiyor, Barışı bozan egemen güçleri tanımamız gerekiyor, emperyalizmin sömürüsünde ki ihtiras ve sömürü siteminin giderek büyüdüğünü, “neoliberalizim” denilen canavarın dişlilerinin çoğaldığını görmemiz gerekiyor. Emperyalist güçlerin dünya liderliğine soyunduğu bir dünyada, insan denilen üstünlerin üstünü varlığın, sınıflara ayrılarak ne denli zalimce sömürüldüğünü anlamamız gerekiyor.
Gönülden çıkan sevgi selinin, çıkar çevrelerince yozlaştırılarak, barışa nasıl bomba yerleştirildiğini bilmemiz ve anlatmamız gerekiyor.
Dünyamızı sömürü üzerine kuran, son yüz yılı neoliberalizim ile dizayn eden emperyalistler, barışı yok edecek tüm unsurları çıkarları ve inanılmaz ölçüde büyüyen önüne kendilerinin de geçemediği sömürü sistemi ile dalman dağın ettiğini tüm dünya çaresizlik içinde izlemektedir. Kıtalar arasında ki mesafeleri iş birlikçi güçler ile kısaltan, kendi milletinin burnunu kanatmadan, orada yaşayan milletin insanını kendi kanı ile sulayan, kıran, katleden bir sistemin hâkim kılındığı bir dünyada barışı anlatmak, aramak ve yeniden tahsisi etmek ne yazık ki, bu egemen güçlerin elinde olduğunu görmek barışa özlemi umutsuzluğa sürüklemektedir.
Çok değil sadece insanın ve insanlığın kendisi için yaratılan bu kâinatın paylaşımından huzur ve eşitlilik ilkesine içinde yaşamayı benimsemek barışı yeniden yaşama sürmek demektir. Bir lokma ekmeğe itikat eden insan karşısında, evrenin tüm kaynaklarını ele geçirmek isteyen güçler, önüne geçilmez birlik ve güç oluşturdular. Bu gücü üçüncü dünya ülkelerini parçalamak, yok etmek ve yeniden bu dünyanın coğrafyasını ve haritasını belirlemek içinde olan emperyalist güçler, toplu katliamları ve ölümleri sıradan bir yaşamın bir parçası haline getirecek bir algıyı oluşturmakta gecikmediler.
İnsanlık; inançların, mezheplerin ve kardeş kavgalarının arasında yok olup giderken yeni bir dünya ve o dünyanın egemen güçleri ortaya çıkmakta.
Bu güçler kendi ülkesini ve insanını yüceltip birinci sınıf haline getirirlerken, yok etmeye çalıştığı üçüncü dünya ülkelerinin insanları arasında inanç ve mezhep farklılıkları ile sınıf derinliğini dip vuracak hale getirdiler. Bundan en fazla zarar gören çocuklar ve kadınlar, evrensel değerlerden faydalanmak için barışın kaçınılmaz bir adalet olduğunu görüyorlar ve olağan üstü bir mücadeleyi veriyorlar.
Sonuçta sosyal devlet ilkesi ile özgür ve hür devlet ilkesi bir bütün içinde emperyalist güçlere direnecek, her şeyin bu kadar kolay olmadığını gösterecek bir dünyaya barışı getirmek artık bir insanlık görevidir anlayışı hâkim olması gerekmektedir.
Demokrasi bloğu; sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, meslek odalarının ve geniş halk katmanlarının içinde olduğu bir boyutu kazandırarak, önce Türkiye de sonra tüm dünyada bu neoliberalist düzenin çözülmesini sağlamak, insan sevgisini pekiştirecek toplum yapısını oluşturacak, barışın hakim kılınacağı bir dünyayı yaratacak ümidi ve direnciyle yaşamanın adını toprağın anası, Barış koyalım.
İsmail Korkmaz bu ismin kahramanlarındandır.
İsmail Korkmaz anısına yazdığım bir şiiri sizinle paylaşmak istedim…
BENİM ADIM ALİ İSMAİL
Ben bir deli fırtınayım.
Bir Nemrut'tan
Bir Süphan’dan eserim.
Aslında ben kendime sığmayan
Bir deli poyrazım
Kendi dağımın
Meşesi, kayası, yeşili, kar beyazıyım.
Siz beni göremezsiniz
Ben erken göçen deli yüreğimin yiğidiyim.
Yürüdüğünüz,
direndiğiniz her yerde gölge gibi yoldaşınız,
Duymadığınız çığıran sesiniz im.
Everes'ten haykırır,
Muş ovasında eser boran olurum.
Bazen keleşin gürleyen sesi
Bazen yüreğimde ki volkanın ateşiyim.
Ama siz beni göremezsiniz.
Oysa ben sizinle
Omuz omuza direnenlerdenim.
Demir...