Yalan deyip geçmeyin; ortalık foku fokur yalan kaynıyor. Yalan konusunu önceden de yazdık, çizdik. Aklıma estikçe de yazıp çizmeye devam edeceğim. Doğruluk abidesiymişçesine bangır bangır çığıranlar, yalanı büyük bir ustalıkla sanat haline getirenler, büyük oynadığını sanıp küçük tezgah ve hesap peşine düşenler yalan sizin ağzınıza yuva yapmış demekten büyük bir sıkıntı duysam da realite bu yönde. Doğrucu davut olanları mumla ara olduk bu yalan dolanların içinde. Hep bir şüphe, paranoyaklık, güvensizlik almış başını gitmiş.
Yalan, yalancılık ; her kötülüğü tetikleyen baş silahtır. Hastalık, alışkanlık olmuş. Toplumun her zümresinde işgal etmiş beyinleri. Mangırını cebe indirenler, sahtekarlıkla insanları kandıranlar, millete utanmadan yalanla donatılmış vaatler verenler bitmedi bitmeyecek. Bazı kesimler de yalan makinalarının ağzının içine düşercesine emme basma tulumba misali her kelamına tasdik verirler, yalanı ayırt bile edemezler. Kandırıkçı olmak bu devirde bu tür beyinlere çok kolay işler.
Çözüm yok. Yalancıların inananları çok olursa, yalancıların haddi bildirilmezse, Ağam paşam misali ortalıkta yer edinmelerine göz yumulursa bitmez bu hengame. Yalancının mumu yatsıya kadar lafı hikaye; akıllıysanız çözersiniz.
Ne demişler; “eğer güçlü bir zekan yoksa söylediğin yalanı, bir yere not et ki unutmayasın”
YALAN ÇÖKERSE CİĞERE; NEFESSİZ KALIR, BOĞULURSUN.
SONUN HÜSRAN OLUR EY İNSAN….