Türkiye maalesef eğitim/öğrenim sorununu çözememiş bir ülke…
Hala okula gitmeyen, kitap defter yüzü görmeyen çocuklarımız var.
Eğitim/öğretim politikamız dünyanın en geri kalmış yöntemlerini içeriyor.
4+4+4 gibi dünyada benzeri olmayan eğitim /öğrenim programları, öğrencilerimizi bilimden daha çok dine, bilgiden daha çok hurafelere, düşünme ve muhakeme yeteneğini geliştirmekten daha çok ezber yapmaya götüren ucube bir sisteme dönüştürdü…
Bu nedenle; “Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan ‘Eğitim Kalitesi 2018’ isimli rapora göre Türkiye, 137 ülke arasında 99’uncu sırada!
Yani Katar, Malezya, Endonezya, İran ve Pakistan’ın eğitim sistemleri Türkiye’nin önünde yer alıyor!
2020 yılı OECD’nin yayınladığı, “COVID-19 Salgınında Eğitim çalışması” raporuna göre ise Türkiye, 77 ülkenin yer aldığı “eğitim ve ödev için kullanabileceği bilgisayarı olan öğrenciler” sıralamasında 64’üncü durumda olduğu ve aynı raporda yer alan 77 ülke arasında ‘Sessiz bir çalışma yeri olan öğrenciler’ listesinde 49. sırada bulunduğu belirtiliyor…
Bu durum bir sonuçtur.
Çünkü 1950’den bu yana sağ iktidarlar, Türkiye’nin eğitim/öğrenim politikasını bilinçli olarak çağın dışında tutmuşlardır…
Amaç bellidir!
Bilinçsiz bir toplum yaratmak!
Böylece kindar ve dindar gençliğe ulaşmak!
Laik demokratik hukuk devletinden rövanş almak!
18 yıllık AKP iktidarı da bu anlayışı sürdürüyor.
“Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PİSA, OECD’ye bağlı ülkeler arasında üç yılda bir öğrencilerin başarısını ölçmektedir.
Böylece ülkelerin gelecekleriyle ilgili atacakları adımlar konusunda uyarılar yapmaktadır!
PİSA sonuçlarına göre; Okuduğunu anlamada 555 puanla, matematikte 591 puanla ve fen bilimlerinde 590 puanla Çin birinci olurken Türkiye, okuduğunu anlamada 466 puan, matematikte 454 puan ve fen bilimlerinde 468 puan alarak OECD ortalamasının altında kalmıştır!
Yani bir ülke için en önemli yatırım olan “insan yatırımını” yok sayan materyalist zihniyet, geleceğimiz olan gençleri bilgisiz ve sessiz bırakan bir stratejiyi başarıyla uygulamaktadır!
Oysa çağımız bilgi çağıdır.
Bilgi güçtür!
Bilgisi olamayan ve bilgiyi kullanmasını bilmeyen toplumlar, bilgi toplumları tarafından acımasızca sömürüleceklerdir!
Örnek Covid aşısı…
Bir ülkede yolsuzluk, hırsızlık yalan, riya ve ahlaksızlık genel kural haline gelmişse o toplumun bilgiye ulaşması mümkün değildir…
Böyle bir ortamda yetişen yeni nesil, bir sonraki neslin doğruyu ve gerçekleri görmesini de yok ederek o ülkenin felaketine neden olacaktır!
Kısaca gören olmalıyız!
CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer, çöken eğitim/öğrenim sistemine yolsuzluk boyutu ekleyen “Sayıştay Raporu’na” dayanarak, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk hakkında bir önemli konuyu TBMM’de gündeme getirdi.
MEB ile Avrupa Birliği’nin yürüttüğü proje için uluslararası fonlardan sağlanan 1 Milyar 500 Milyon Euro’nun 2019 yılsonu itibariyle 510 Milyon Euro harcamasına karşın, geri kalan 640 Milyon Euro’nun akıbetini Meclis’e taşıdı.
Ve “bakanlık bütçesinden ayrı olarak elde edilen milyonlarca Euro‘lük gelirin bankalarda açılan özel hesaplarda tutulduğu, bu hesapların sayısına, türlerine ve büyüklüklerine ilişkin verilerin de bakanlık kayıtlarında bulunmadığını bilgisinin Sayıştay raporunda yer aldığını açıkladı…
Yani MEB’nın 640 Milyon Euro’su Nerede?” diye sordu!
Bakan Selçuk TBMM’de, bu paranın özel hesapta tutulduğuna dair ne hayır ne de evet diyemedi!
Şimdi bir başka boyuta geçelim…
TBMM’ye taşınmış bu iddiaları haber yapan cumhuriyet.com.tr yazarı, eğitimci Şahin Aybek bu haberler sonrasında yoğun tehdit aldı...
Aybek’in ve ailesinin kişisel bilgileri ifşa edildi.
Aybek’e ve eşine yönelik ölüm ve cinsel saldırıya varan sözler edildi…
Şahin Aybek tehdit ve küfürler üzerine mahkemeye başvurdu ancak savcılık hala işlem başlatmadı.
Çağdaşlığa ve özgürlüğe karşı kindar ve dindar yetiştirilenlerin hırsızlık ve ahlaksızlığa karşı duranları ölümle tehdit etmesi Türkiye’nin geldiği vahim noktadır…
Kimsenin can ve mal güvencesi kalmamıştır!