Bir coğrafyada yaşanılan toplumsal sorunların kaynağı, yöneten sınıfın kafa yapısında ve politik bakışında aranmıyorsa çözümü imkansızdır. Hayat tarzını kendi kültürü dışında Arap yaşamına dayandıran zihniyet bu yaşamın koşullarını da uygulamaktan ve dayatmaktan geri durmayacaktır.
Kültürümüzün ve komünal geleneklerimizin yapısına hiç uymayan kabile anlayışı Anadolu toplumunun kadın anlayışını elbette ki kabul etmeyecektir. Türk toplumunun geleneklerinde kadın saygıdeğer, sözü geçen ve değerlidir. Tarlada, bağda,bahçede ve yaşamın bütün alanlarında erkeği ile yan yanadır.Tarihte at üstünde avcılık bile yapmıştır.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde "kadın" ın bir anlamı "hatun" diye geçer. Tarihsel olarak da yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen ünvandır. Türk kültürü kadını en yükseklere yerleştirmiştir.
Atatürk Türk kadını için "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” demiştir. Acaba hangi Arap lideri kendi kadını için bunu söylemiştir?
Ve Atatürk'ün 90 yıl önce Türk kadını için yaptığı devrimler acaba hangi Arap ülkesinde vardır? Sıralayalım:
- Tek kadınla evlenme ilkesi geldi ve evlenebilmek için yaş sınırı koyuldu.
- Evlenecek olan kadın asla zorla evlendirilmeyecek, evlenmeye ait rızasını bizzat memura söyleyecek duruma geldi.
- Velayet hakkı kadına da tanındı.
- Kadın ve erkek aynı oranda miras hakkına sahip olabildi.
- Erkeğin kadını istediği zaman boşama hakkı kaldırılıp yerine erkek ve kadın eşit şekilde ancak dava açarak belli sebeplerle boşanabilecekleri bir madde eklendi.
- Kadın, mahkemede tanıklık edebilir konuma geldi.
- Eğitim hakkı bile olmayan kadınlara bu hak sağlanarak seçme ve seçilme hakkı da sağlandı.
Arabistan'da reform adı altında kadınların araba kullanmasına izin verildiğinde dünyada gündem oldu.
İstisnasız her hristiyan ülke ibadetini kendi dilinde yaşarken Türk toplumunun dibine kadar nüfuz etmiş kabile /arap kültürü buna izin vermiyor. Peygamber sünneti diye giyim kuşam taklit ediliyor ama en pahalı ecnebi arabaları kullanılıyor. Aklı sınırlarını zorlayan bir riyakârlık var.
Kadın cinayetlerinin son bulması ya da azalması yerine katlanarak artacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Kadına bakış anlayışı egemen sınıf tarafından değişmezse (ki hiç değişecek gibi değil) cinayetler de bitmeyecektir.
"Kollektif akıl yitimi" diye sosyolojik bir deyim vardır. Zülfü Livaneli'nin tanımıyla toplum hastadır ve topyekün tedavi edilmelidir.