TIP TARİHİ VE TIP BAYRAMI

İlk tıp okulları eski Yunan, Ege ve İran topraklarında açılmıştır. Bunlar arasında Datça/Muğla ve Bergama /İzmir de vardır. Hastalıklardan korunmak ve tedavi etmek için kurulmuş hekimlik ilk zamanlarda dinsel ve büyücülük içerikliydi.Sonrasında zanaatkârlık ve daha sonrasında da bilim insanına evrildi.

Antik çağlarda tıp okulları bilgili bir hekim ve onu izleyenlerin oluşturduğu düşünce merkeziydi. Tıp eğitimi Yunanistan topraklarında okul seviyesine ulaşmış ve yazılı bilgi seviyesine gelmiştir. Hekimlik tanrısı olarak bilinen Asklepios için yapılan tapınaklar (Asklepion olarak isimlendirilir) ilk tıp okulları ve hastaneler olmuşlardır.

Hastalıkların açıklanabilir nedenleri ve tedavilerinin olacağını söyleyen Hipokrat, "Gelecekteki he­kimler sadece uygulamada değil teorik olarak da yeterli öğrendiklerini kanıtlamak zorunda olacaklardır” diyen Bergamalı Galen, İskenderiye döneminde anatomi/fizyoloji alanlarında öne çıkan Herafilos ve Erasisyratos....

Roma döneminde köleler ve kadınlar hekimlik yapma olanağı bulmuşlardır. Ve sonrasında kilisenin kararttığı, hukuk ve tıp kurumlarını ortadan kaldıran Ortaçağ karanlığı...

Ama bu karanlık dönemde Arap ve Türk topraklarında tıpda muhteşem bir yükselme var. Ortaçağın ilk tıp kurumu ve hastanesi, 4'ncü yüzyılda İran'da kurulan Cündişapur (Gundeşapur) Akademisi. Burada eski Roma ve Yunan eserlerinin çevirileri yapılıyor, Hintli ve Çinli hekimler davet ediliyor, ilk tıp toplantısı gerçekleştiriliyor ve dünyanın bir çok ülkesinden hekimler geliyordu.

Kitaplarında hastaları şarlatanlara karşı uyaran Yuhanna İbn Mesaveyh, Hipokrat'ın yaklaşımını benimseyen, hastalara arkadaşça ve anlayışlı yaklaşılmasını öğütleyen El Râzî, 11'nci yüzyılda bu toprapralara kök salan ve 600 yıl boyunca Avrupa Üniversitelerinde kitapları okutulan İbn-i Sina...

Sonrasında Avrupa'da Rönesansla gelişen modern tıp bilimi ve Doğu dünyasının bilimde karanlık zamanları.

Anadolu'da tıp eğitimi Selçuklu ve Osmanlı'da bugünkü hastanelere karşılık "Darülşifa" ve bugünkü tıp okullarına karşılık "Darültıp" kurumlarında yaygınlaştı. Osmanlı döneminde ilk tıp eğitimi 1399 yılında Bursa’da Yıldı­rım Beyazıt Darüşşifası içinde kurulan darültıpta veril­miştir. 1557 yılında tamamlanan Süleymaniye Medresesi okul,hastane,aşevi ve eczanenin bulunduğu bir bütün yapıdır. İlk modern tıp okulu 2'nci Mahmut döneminde, 14 MART 1827 tarihinde Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi öncülüğünde kurulan ve orduya doktor yetiştiren "TIBHANE" dir. 1898 yılında Abdülhamit tarafından "Gülhane" adı ile kurulan GATA ( Gülhane Askeri Tıp Akademisi) 1908 ikinci Meşrutiyet'den sonra yapılan reformla askeri ve sivil tıp okullarının birleştirilmesi sonucu Darülfünun-ı Osmaniye ( şimdiki İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi)'ne transfer edilmiştir. 2'nci Dünya Savaşı'nda girme olasılığına karşı 1941 yılında Ankara'ya taşınmıştır.

Cumhuriyet döneminde 1933 yılında Üniversite reformu yapılmış, ilk Üniversite İstanbul Üniversitesi, ilk fakülte Tıp fakültesidir. 1945 Ankara, 1955 Ege, 1963 Hacettepe ve bir çok şehirde tıp fakülteleri kurulmuştur. 1993 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp fakültesi eğitim sisteminde bir reform yaparak "probleme dayalı öğrenme yaklaşımı"nı kabul etmiştir.

Faşist Hitler baskısından kaçarak topraklarımıza gelen bilim insanları Türkiye üniversitelerinde bilimin gelişmesine muazzam katkı sağladılar.

14 Mart Tıp Bayramı modern tıbbın bu topraklarda kurumsallaştığı "Tıbhane" nin 1827 yılında kurulduğu gündür. İstanbul emperyalist devletler (İngiltere) tarafından işgal edildiğinde, 3'ncü sınıf öğrencisi Hikmet Boran önderliğindeki onurlu Tıp öğrencileri bir protesto düzenlediler. Bu tarih 14 Mart 1919 idi. Yani Tıbhane'nin kuruluşunun 92'nci yılında bu eylemi yaptılar. Okulun iki kulesi arasına Türk bayrağı astılar ve öğrencileri büyük salonda toplantıya çağırdılar. Toplantı İngiliz askerleri tarafından şiddet kullanılarak dağıtıldı, bir çok öğrenci tutuklandı.

Bu tarih TIBBİYE'nin emperyalizme başkaldırısının sembolü olmuştur. Şimdi bu köklü bilimin neferleri olan ve Devlet kurumlarında çalışan doktorlar her emekçi insan gibi zorluk yaşıyorlar. Uzun süren akademik eğitimleri,aldıkları ücret ve aynı zamanda zorlu meslek yaşamları bir tercih yapma durumunu doğurmuş. Özel hastanelerde çalışmak, özel muayenehane açmak, yurt dışına gitmek ve bunların dışında bu zorlu koşullara katlanmaya itiraz etmek.

Kuşadası'nda yaşıyorum; Kuşadası Devlet Hastanesi'nde bazı bölümlerde doktor yok ve bizler emekçi halk olarak çok sıkıntı çekiyoruz. Hem de eksikliği öyle büyük hayati sorunlara sebep olabilir ki, en zor durumda çaresiz kalabiliriz.Türkiye'nin her şehrinde bu durum böyle sanırım.Bir rezidansa girmek zorunda kaldım; ilk sağdaki daire çocuk psikiyatristi, soldaki ise kardiyolog özel muayenehanesi idi.Eğer çalışma koşulları ve gelir durumları düzgün olsa sanırım Devlet hastanesinde çalışırlardı. Her iki uzman doktor da Kuşadası için önemli ve devlet hastanesinde çalışıyor olmaları gerekirdi. Sağlık bir haktır ve özelleştirilmemelidir; her yurttaşın eşit hakkıdır. Devlet halkının sağlığını korumak zorundadır. "Giderlerse gitsinler" sözü sağlık emekçileri için hakarettir.

14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun...

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.