Suç nedir? Yanlış ve de zararlı olduğu için yasaklanan, bir takım durumlarda cezalandırılan davranış biçimi.
Hukuki anlamda ise; toplumdaki hukuki kurumlar tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış fiil.
Niye bu tanımları dile getirdim; çünkü bir ülkede suç teşkil eden bir çok vukuat meydana gelir ve yazılı norm, yazısız normlar üzerinden gerekli yaptırımlar uygulanır. Yalnız kimse de ben suçluyum demez o da ayrı bir başlık.
Ülkemiz son zamanlarda sıkıntılı süreçlerden geçiyor. Manisa, Malatya, Elazığ açıklarında yaşanan deprem tüm yurdu tedirgin etti. Can kayıpları yaşadık. Canımızı, içimizi acıtan, sızlatan onlarca görüntüyle mağdur vatandaşların acısını paylaştık elimizden geldiğince. Tüm ülke seferber oldu; yardım kampanyaları düzenlendi. Zor zamanlarda bu kenetlenmeyi bir yurttaş olarak hissetmek umut verici. Fakat şöyle bir durum daha var. Deprem bir doğal afettir. Ülkemiz de deprem ülkelerinden biridir.
Şöyle ki depremin nerede olduğu önemli değil, sizin nerde olduğunuz önemlidir. Deprem insanı öldürmüyor maalesef ki insan insanı öldürüyor. Ne demek mi istiyorum; yaşadığınız ülke deprem bölgesi ise sizin nerede olduğunuz önemsenmiyor. Önemsenecek asıl mesele o ülkenin depreme karşı olan sorumluluğu yerine getirme ve duyarlılığıdır. Bu kavramlar üzerinde durulmamışsa o ülkenin ilkeleri durumuna dönüşmemişse sonuç sizi kaderciliğe götürür; ya da aklın tutulduğu yere götürür. Adına prof. dediğimiz sakallının biri çıkar suçluyu kıssadan hisse belirler. Tıpkı kot giyinip depreme neden olan suçsuz ve birey olma hakkına sahip kadınların hedef gösterildiği gibi.
Şimdi soruyorum.”Depreme kadercilik diyen mi suçlu yoksa kot giyen kadınlar mı suçlu.