TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Aydın İl Temsilciliği 1 Haziran Dünya Süt günü ile ilgili açıklamada bulundu. Açıklamada;
“Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Uluslararası Sütçülük Federasyonu (IDF) tarafından alınan kararla 1 Haziran Dünya Süt Günü olarak ilan edilmiştir
Süt memeli canlıların doğumdan hemen sonra meme bezlerinden salgılanan, kendine özgü tat,koku ve kıvamı olan temel besin öğelerini yeterli ve dengeli bir şekilde bileşimde bulunduran beyazımsı renkte sıvı gıda maddesidir
İnsan beslenmesinde önemli bir yer tutan süt ve süt ürünleri, içerdiği protein, karbonhidrat, yağ, vitamin (B12, B2 ve B5 vitaminleri) ve mineraller (Ca, Mg, P, Se) açısından zengindir (Gün ve Soyuçok, 2018; Kumari ve ark., 2019). Süt ve süt ürünleri; obezite, osteoporoz, gastro-intestinal sistem rahatsızlıkları, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, kolon-rektum kanseri, kemik rahatsızlıkları, yaşlanma gibi çeşitli sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli bir rol üstlenir (Nagpal ve ark., 2012). Sütün içeriğindeki önemli minerallerden biri olan kalsiyum (Ca), beslenmenin temel kaynağını oluşturmaktadır .Ayrıca Ca, D vitamini alımını etkilemekte böylece kemik rahatsızlıklarının (raşitizm ve osteomalasia) önlenmesini sağlamaktadır .Kalsiyum, çocukluk döneminde büyümeye yetişkinlik döneminde de doku onarımına katkıda bulunan bir mineraldir (Yerlikaya ve Karagözlü, 2008). Sütün içeriğinde bulunan önemli vitaminlerden biri olan B vitamini ise; kan ve sinir hücrelerine etki etmektedir .
Hayvanlardaki genetik farklılıklardan dolayı süt proteinlerindeki farklılıklar, süt bileşiminin türler arasında değişimine neden olmaktadır
Süt bileşenleri süt şekeri (laktoz ),süt yağı,süt proteinleri ,mineral maddeler ve vitaminler bulunmaktadır.
Az miktarda bulunmasına rağmen %0,05 sütte A,D,E,K,B1,B2,B6,B12,B13,ve Vitamin C bulunmaktadır.
Süt yağı yağda çözünen A,D,E,K vitaminlerini içeren ve taşınımını sağlayan süt yağı laktozun vücutta kullanımını da arttırır
Sağlık açısından her bireyin ortalama günde iki su bardağı süt ya da bu ihtiyaca eşdeğer peynir,yoğurt gibi süt ürünlerini tüketmesi önerilmektedir. Diğer tüm gıdalarda olduğu gibi ölçülü miktarda tüketilmesi önerilir. Okullarda çocukların sağlıklı yaşam davranışlarını kazanmaları açısından ara öğün olarak süt içebilmelerinin sağlanması , özellikle günlük süt tüketiminin bir bölümünün karşılanması yönünden önemlidir.
Evde yoğurt, kefir belli kurallara uyarak yapıldığı sürece sağlık riski içermez. Ancak öncelikle yoğurdun hammaddesi pastörize veya Uht süt alınmalıdır.Yoğurt ve kefir yapımında çiğ süt kullanılmak isteniyorsa seyyar sokak sütü olmamasına dikkat edilmelidir.
Süt çiğ olarak tüketilmemelidir. Isıl işlem uygulanmayan çiğ sütün tüketimi sağlığa zararlı birçok bakterinin de vücuda alınması demektir.
Evlerde yapılan kaynatma işlemi,besin değerlerinde kontrollü ısıl işleme göre daha fazla besin kaybına yol açması nedeniyle önerilmez. Sütte besin ögelerinin en çok zarar veren işlem evde kaynatmadır.Pastözrize ve Uht süt işleme teknolojilerini bu türden kayıplara önlemek için geliştirilmiş yöntemlerdir.
Üreticinin bilinçli olmaması ve ahır hijyeninin sağlanamaması nedeni ile çiğ sütlerimizin mikrobiyal yükü fazladır. Bu durum işlenmiş süt üretiminde kaliteyi olumsuz etkilediği gibi, tüketici sağlığı açısından risk oluşturmaktadır.Fiyatların alım gücüne göre yüksek seyretmesi, tüketicilerimizin sokak sütü tüketmeyi tercih etmelerine neden olabilmektedir. Pastörize ve sterilize sütlerin koruyucu madde içerdiği yönündeki yanlış kanı ve sözde “bilimsel” açıklamalar da sokak sütü tüketimini teşvik etmektedir.
Sokakta satılan çiğ sütler rutin kontrol analiz yapılmadığı için hayvandan geçen antibiyotik kalıntıları vb gibi unsurların olup olmadığı bilinmemektedir. Çiğ süt satın almak isteyen tüketiciler mutlaka yasal ve kontrollü noktalardan almalıdırlar. Oysa sokak sütleri; çevresel etkenler, yem, taşındığı kaplar gibi çok çeşitli kaynaklardan aldığı birçok fiziki ve kimyasal zararlı maddeyi bünyesinde barındırmakta, hiçbir teknolojik işlem uygulanmadan satışa çıktığından, zararlı mikroorganizmaların üremesine uygun ortamlar yaratmakta, bu nedenle de sağlık riski oluşturmaktadır. sokakta satılan çiğ sütler sütün dayanıklılığı arttırmak amacıyla içine karbonat, soda gibi maddeler ilave edilebilmekte veya su eklenerek hileler yapılmaktadır.
Pastörize süt, günlük süt olarak tanımlanan pastörizasyon işleminden geçen sütler kontrollü koşullarda ısıl işlem uygulanarak patojen hastalık yapan bakterilerin tümüyle etkisiz hale getirilmesi ve diğer bakterilerin de güvenilir bir düzeye çekilmesidir. Pastörize sütler besleyici sütlerdir. Kısa zamanda bozulmaya müsaittirler. Pastörize sütün raf ömrü UHT süte göre kısadır
Sütün bileşiminde yeteri kadar şeker olduğu için süte şeker karıştırmaya gerek yoktur. Pastörize süt ambalajı açılmaksızın 4 C de ambalajda belirtilen son kullanma tarihine kadar muhafaza edilebilir. Ambalajı açıldıktan sonra yine 4 C de saklanmalı 1-2 gün içinde tüketilmelidir.
UHT Süt çok dayanıklı bir içme sütüdür. Ambalajı açılmadığı takdirde oda sıcaklığında 6 ay saklanabilir. Ambalajı açıldıktan sonra buzdolabı şartlarında saklamak koşulu ile 1 hafta içinde tüketilmelidir.
Özellikle son zamanlarda tüketicilerin beslenme gerekliliklerini karşılamak için özelikle çinko,demir,kalsiyum,A,D gibi besin öğeleri eklenen sütlerde raflarda görülebilmektedir.
İnek sütü %2-8 arasında alerjik reaksiyona neden olabilmektedir (Bevilacqua ve ark, 2001; Høst, 2002). Laktoz intoleransı olarak adlandırılan bu alerji aslında laktozdan kaynaklı olmayıp, inek sütünde bulunan A1 kazeininden kaynaklı olduğu bilinmektedir (Bell ve ark., 2006; Pal ve ark., 2015). Bu durum bağırsak geçişini olumsuz etkilemektedir. Bu alerjik reaksiyonların gözlemlenmemesi için A1 β-kazeinli sütlerden ziyade, A2 β-kazein içeren hayvan sütleri (keçi ve bazı yerli sığır ırklarımız) tercih edilebilinir.
Süt şekerine hassas olan bireylerde laktozun sindirmesini sağlayan enzimler ya hiç yoktur ya da yetersizdir. Bu durumda laktoz sindirilemez ve süt yada süt içeren ürünleri tüketen kişilerde şişkinlik, karın ağrısı, diyare gibi sorunlara neden olur. Laktoz intolerası olan kişiler için özel üretilen laktoz içermeyen laktozsuz süt üretilmektedir raflarda yer almaktadır
Doğal homojenize yapısı, kolay hazmolabilirliği ve yüksek besleyici değeri nedeniyle keçi sütünün kullanılması da tavsiye edilmektedir.
Kontrol ve denetimin etkinliği, üreticinin bilinç düzeyinin yükseltilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi ve tüketicinin kaliteli ve güvenli hayvansal ürünlere mümkün olan en ekonomik biçimde ulaşmasının sağlanması için gereken politikalar belirlenmeli ve bu amaca yönelik yeterli kaynak ayrılmalıdır” ifadelerine yer verildi.