Emekli Nihayet Gücünün Farkına Vardı

banner35

TEKGÜÇ-DER Genel Başkanı Erdal Demir ile emeklilerin sorunlarını ilk ağızdan öğrenmek ve çözümleri için neler yapılabilir? Bunları konuşmak için Aydın’dayız. Bu arada Gazeteci meslektaşım Erdal Demir ile dostluğumuz yıllara dayanır. Sözüne güvenir, fikirlerine önem veririm. Emekliler için uzun zamandır verdiği mücadelesini de yakından takip ediyorum.

Emekli Nihayet Gücünün Farkına Vardı

       ERDAL DİREĞİN  :  Sayın Genel Başkan, Emekliler Sendikası Genel Sekreterliği yapıyordunuz. Sendika emekliler için yeterli olmadı mı?   

                       ERDAL DEMİR  : Aslında bu proje bir çalışma! Genel sekreterliğim süresince bu kuruluşu sisteme karşı yapmamızı anlatmaya çalıştım ama koltuk sevdalıları ve sendikal hareketin hak verilmez alınır anlayışından kaynaklanan nedenlerden dolayı, amacım görevim sonrası yapılacak ilk genel kurulda görev almamak ve Derneği kurmaktı. Bunu yaptım çünkü sistem emeklilerin sendikalaşmasını istemiyor. İşvereni yok diyerek öne çıkış nedenleri, tamamen yanlış ve bahane den başka şey değildir!  Emeklilerin işvereni hükümettir! Bir kişinin bu konuda atacağı imza ile geleceğine dair kararları ve geçinme imkânlarını tayin etmek evrensel açıdan yanlıştır! Kapatmalar güven kaybına ve güçsüzlüğü sayısal bir zafiyete uğratmış, adeta sendikacılığı 16 milyon emekliler gibi hükumette her alınan yanlışın önüne geçecek kararları verebilecek güçlü bir kitle olarak görmüştür! Konu daha fazla teferruatlı anlatıla bilinir ancak kısacası bu! Anayasanın 90. Maddesi bu konuda net bir tanım konmasına rağmen hükümet emekli sendikalarının ne yazık ki kuruluş dilekçelerini bile almıyor artık.

        Dernek kurmak ve yurt sathında örgütlenme yoluyla emeklileri örgütlü kitle haline getirmek  için resmi yönü kabul edilen dernekleşmeyi bu örgütlenme konusunda en sağlıklı yol olarak görüyorum!  

                         ERDAL DİREĞİN   : Türkiye’de 16 milyon emekli var. Bunların 10 milyona yakını 10 bin civarı ve altında emekli maaşı alıyor nasıl hayatlarını sürdürüyor bu insanlar?  

                         ERDAL DEMİR  :  Zamanında çalışırken vergisini ve adına düşen SGK primini ödeyen emekliler, 2007 senesi öncesi emekli olduğunda asgari ücretin bir tık üzerinde emekli aylığı alıyordu! 2007 den sonra hükümetin aldığı 5510   nolu yasa ve uygulamayla bu oran şimdilerde kök maaş uygulamasıyla yani iki dudak arası verilen kararlarla 10 bin sınırına çekilmiştir! Bu uygulama adil değildir. Bu 5510 sayılı yasanın geri çekilmesi ve olması gereken seviyeye ulaşmasını sağlamak gerekiyor! Böyle devam ederse emekli olma anında aldığınız maaşın ancak bugünkü duruma göre yüzde otuzunu alabileceksiniz!

       Bu Hükumetin sırtında emekliyi kambur olduğunu düşünmesinden kaynaklanmaktadır! İnsanca bir yaşam ile Dünya’ya örnek olmamız gerekirken, emeklilerin sosyal ve ekonomik anlamda bugün düştüğü        durum tam bir içler acısı bir sonuçtur! Bir ülkede asgari geçim oranının yani açlık sınırının altında kalmış bir kitleyi, 16 milyon insanın bu durumu yaşaması nasıl tarif edile bilinir ki?

                        ERDAL DİREĞİN  :  Gerçekten emeklinin insanca yaşayabilmesi için istenen paralar Emeklilere ödenemez mi?

                         ERDAL DEMİR : 2008 5510 sayılı yasayla erimeye başlayan emekli maaşları bugünün tarihine göre ne olmalıydı sorusu ile başlamak gerekiyor! Bülent Ecevit’in dediği gibi bir emekli maaşı 1.5 Asgari ücret olmalıdır! Bu söylemle yola çıktığınızda bugün Emeklinin alması gereken maaş 25.5 bin olması gerekiyor! Ama kök maaş diye ileri sürülen konu Emeklinin bugün düştüğü durum ve Hükümetin emekliyi sırtında yük olduğunu düşünmesi anlamına geliyor! Nitekim Bakan Şimşek ne demişti enflasyon için; emeklilerin yüzünden bu durum söz konusu demişti. Bu mantıkla bugün tekrar maliyenin başına getirilen patron kim? Bakan Şimşek! Yani bu mantıkla hareket eden bir hükümet varken Emekli insanca yaşamak için 1.5 asgari ücretinden vazgeçmiş durumda. Biz emeklilere de asgari ücret verin yeter durumuna düşmüşlerdir! Ama ne var ki on defada emekliler hükümete seçim kaybettirsinler; ekonomiyi toparlamak yerine önce kurtarmaya çalıştıklarını görüyoruz.

                       ERDAL DİREĞİN  : Yeni Kurulan Emekli Derneğiniz TEKGÜÇ-DER’in ülke çapında örgütlenmesini nasıl sağlayacaksınız?

        ERDAL DEMİR  : Öncelikle örgütlenmiş toplum gerekliliğini anlatıp sonrasında bu örgütlü güçle yaşadıkları zorluklardan ve ekonomik sorunlardan korunmaları için; örgütlü toplum örgütlü öncelik taban    yaratılması gerekmektedir! Yani inisiyatif taban yapısında örgütlü güç yaratmak gerekliliğini anlayan ve anlatan şubeleri ülke çapında örgütlemeye başladık.

                Bu konuda şube başkanlarımızı başkanlar kurulu adı altında toplantılara eğitim amaçlı çağıracağız! Sonrasında Kendi şubelerine eğitim amaçlı kitapçıklarımız göndereceğiz! Sonrası gelinen noktayı anlamak için      GYK toplantılarıyla örgütlü gücü yasal zemine oturtup çalışma alanlarını geniş tutarak önce örgütlülük, sonrası tabanda yaşatılan soruların çözüm eksenli noktaya taşıyarak toplumsal sorunları derleyerek genel merkeze bağlı şubelerin yürütme kurullarına görevler olarak addedeceğiz.

ERDAL DİREĞİN  :  Türkiye’de sivil toplum sorunu var, hak arama sorunu var. Bu birlikteliği sağlamanın bir de ekonomik boyutu var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

                        ERDAL DEMİR  :   Sivil toplum sorunu var tabi ki! Nedeni yönetim içi sorunlar ki bunlar ideolojik boyutlardan kaynaklanıyor! Diğeri parasal sorunlar yani mali durum! Sivil toplum örgütleri, sivil toplumun sesi ve gözüdür! Sivil toplumun ekonomik, sosyal, vatandaşlık, inanç ve birçok nedenlerden kaynaklı sorunları vardır! Sivil toplum örgütleri bunun için vardır ve genelde gönüllülük esaslı olduğu için eylem için gerekli olan araç ve gereçlerin bir kaynak fonundan elde edilen maddiyatla alınması mümkün değildir! Yürütme kurullarının kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışması bu işin maliyet tablosu karşılığı değil. Kira, genel giderler zaten bu kaynaktan bile artık karşılanamıyor! Bu anlamda dijital dünyadan yani sosyal medyadan varlıklarını hissettirmeye çalışan sivil toplum örgütleri sıkıntıları her geçen gün artmaktadır! Devletin sosyal fonlarından sivil toplum örgütlerinin belirli şartlara dayalı faydalanması devletçe karşılanmalıdır! Neticede devlet konuşan ve kendini ifade eden halkın bu yolu Sivil toplum örgütleriyle yapılmasının demokratik olacağını kabul etmelidir!

ERDAL DİREĞİN  :  Yılda iki  kez bayramlarda verilen ikramiyelerle ilk verildiği tarihte bir küçükbaş kurban alına biliniyordu. Bugün ise durum vahim. 3000 TL için neler söylersiniz?

                        ERDAL DEMİR  : İkramiye konusu aslında hükümetin algı yönteminde kullandığı bir araç gereç durumuna düştü! Bin TL ile ilk zaman ne aldığınızı bugün alınan üç bin TL ile neler alınacağı konusun u kıyaslarsak, o zaman on bin TL ile nasıl geçinilirsin hesabını öne çıkarmak gerekir! Aslında üç bin TL ile kurban kesmeyi hayal etmek yerine bu şartlarda kurban kesmek kimlere vacip diye bir sorunun güncellemesi gerekir! Günde 4 kişilik bir aileye 1000TL yetmediği bir  zaman diliminde, kurban esmenin ne kadar vacip olup olmadığının cevabı açık ve nettir;
 evini doyuramayan bir aile aç insanları nasıl ya da et yemeyenlere yılda bir defa da olsa et yedirmenin yolunu nasıl bulacaktır! Sonuç olarak inanç Ritüellerimizi bile bugünün ekonomik şartların yerine getirememenin üzüntüsünü çekelim mi, çekmeyelim mi? Yıl 12 ay çektiklerimizin üzerine bir de bunu ekleyelim mi eklemeyelim mi?

ERDAL DİREĞİN  :  Siz Aydın’da yaşıyorsunuz. Genellikle bu tür sosyal birliktelikler İstanbul ya da Ankara merkezli olur. Siz bu duruma nasıl bakıyorsunuz? Zor olacak mı sizin için?

                        ERDAL DEMİR  :  Daha önceleri söylediğim ve açıkladığım bir konu bu; Ankara ve İstanbul örgütlenme için yola çıkan, siyasi yapılanma, sendikalar, basın birliktelikleri, odalar, tüzel kişilikler tamamı siyasal, sosyal v e ekonomik boyuttaki kavramların kurumlarını bu şehirlerde üstlenerek Anadolu’nun diğer önemli şehirlerini katılımcı olmaktan uzak tutan bir tavırdır! Ayrıca maliyet analizini göz önünde tuttuğumuzda bu kurumların mali tablolarını gider hanesinde yüksek tutmak zorundalar! Bu iki şehir bu kavramlarda çıtalarını ulus ve uluslararası platformda yüksek tutarlarken, Anadolu’nun diğer şehirlerinde kültürel değerlerin geri planda kalmasına neden olurken ayrıca bu iki şehirde nüfus patlamalarına da yol açmıştır! Bu anlatım belki çok ilginizi çekmeye bilir ama kurumların yurt sathına dağılmasının sosyal yapıya koyacağı değişim katkılarını da göz ardı etmemek lazım! Aydın 500 bin emekli nüfusuna ulaşmış bir şehir ayrıca yaz aylarında bu bölgeye ülkenin her yerinden gelen milyon üzerinde kalıcı yazlıkçı var! Bizim TEKGÜÇ-DER kuruluşumuzu Aydın bölgesinde oluşturmamızın nedenleridir bunlar! Ayrıca bir ilk bir yeni yol ve düşünceyi oluşturur! Türkiye’nin dört bir yanından şube istemi ve akını var. Bu bizim ne kadar doğru düşündüğümüzün kanıtıdır. Kurumlar için kimlik kazanımı sağlamak için Ankara ve İstanbul egosundan uzaklaşmanın örneğini sağlamış olduk.

ERDAL DİREĞİN  :  Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri emeklilerin sorunları ile yakından ilgileniyor. Bu sizin için yeterli mi? Siyasi partilerden beklentileriniz nelerdir?

                        ERDAL DEMİR :  Siyasiler yıllardır sesimiz olsun diye kapılarını aşındırdık. Meclisin önünde bile basın açıklamasına izin vermeyen bir siyasi anlayışla karşı karşıyaydık! Ancak Yerel seçimlerden sonra örgütsüz bir halde bıçak kemikte sloganıyla seçim sonucunu belirleyen Emekliler kendiliğinden gelişen ve hükümetin bu konuya ilgisizliğini hükümete hatırlatan bir sonuç doğurdular. Yerel yönetimlerde iktidar değişti! Şimdilerde siyasi partiler seçim almanın yolunu emeklilere yakın durmakta görüyorlar! Bunu en çok da sahiplenen siyasi parti CHP oldu! Çünkü CHP biliyor ki Emeklilere sahiplenip emeklinin güvenini kazanması örgütlülük gücünü artıracaktır. Kendiliğinden gelişen bir hareketi bir örgütlülük gücüne çevirmeseniz, hükümetin adım atacağı her durum iyileştirme tavrı ve kararları oluşan tepkiyi dağıtmaya yetecektir! Bu saatten sonra siyasetin oy deposuna dönen Emeklilere bol vaat edip arkasında duran siyasi parti geleceğinin yolunu açmış olacaktır. Ama ben kurumum adına şunu söylüyorum; Emekliler ve kurumları siyasallaşma yerine güçlü örgütlülüğü seçmelidir!

ERDAL DİREĞİN :  Avrupalı emekliler yılda bir kez farklı ülkelerde tatil yapabiliyor. Bizim emeklilerimiz parklarda ancak bir simit yiyebiliyor, belki bir şişe su ile beraber. Bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?

                        ERDAL DEMİR  :  Bu soru şimdiye kadar cevapladığım soruların içinde kendisinİ buldu aslında, sorunun eksiğini tamamlamak istiyorum!

                         Liyakat; Bir devlet yapılanmasının temel taşı! Devletin kavramları ve kurumlarının denetimli demokrasi çizgisi üzerinde işlev açısından en önemli kavramdan yola çıkacak olursa; Liyakat esaslı yönetilen her devletin emeklileri en önemli dama taşlarıdır! Her zaman katma değeri önemlidir! Yaptığı hizmetlerin karşılığı yani ömrünün yarısını devlete hizmet ile geçiren emekliler onurlu yaşamı hak etmiş ve yaşıyorsa o ülkenin dışarıda ki onur tablosudur. Avrupa’nın yaptığı budur! Bizim kötü yönetilen ülkemin hükümetinin maliye bakanı, enflasyonun neredeyse sebebinin kendisi emeklidir diyecek kadar emekliye bakış açılarını ifade ediyorsa; Hiçbir ülkede kazanılmış hakları ellerinden alınarak açlığa mahkûm edilmiş emekli kitlesi var mı sorusu akla gelir! Bunu sorgulamaktadır emekliler! Bırakın tatile gitmeyi ülkemde açlıktan kurtulmak isteyen bir emekli kitlesi var! Bugün 25.550 TL maaşının olması gereken emekli 10.000 TL alıp hayata tutunmak istiyor! Bunun adı emekliyi yok saymaktır! Buyurun Avrupalı olmanın farkını siz yazın!

ERDAL DİREĞİN  : Emekli maaşı 10 bin, kiralar 20-25 bin. Ne oldu bizim Anayasa’dan kazanımlarımız. Barınma Anayasal bir hak değil midir?

                        ERDAL DEMİR  :  Bu sorunun çok net ve kısa bir cevabı var; bu ülkenin insanına kötü bir yaşamı reva görmemesi gereken hükümet var! Bir şirket kötü yönetiliyorsa, kazanamıyorsa batmaması için kapatılması lazım! Yeniden düzeltirim hamleleri şirketin zararlarının boyutlarını ve bulaşarak çevresine vereceği yıkımları görmesi lazım! Bugünkü durum budur!

ERDAL DİREĞİN  :  Emekliler herkesin bildiği gibi çalışırken ödedikleri primlerin karşılığını istiyor. Yanlış yönetilen bir ekonominin günah keçisi emekli olabilir mi?

                        ERDAL DEMİR  :  Peşin ödenen SGK primi ve vergiler! Hepsinin toplamını emekli olunurken elden peşin verilse, emekli ne maaş ister nede bayram yardımları! Sosyal haklar diye zaten bir şey yok! Düşünün bir ülkenin emeklisi hastalanınca aldığı maaş alacağı ilaca yetmiyor, daha ne söyleyeyim!

ERDAL DİREĞİN  :  Hükümet çay-simit hesabının bile tutmadığını gördü. Niçin halkının, emekçinin, emeklinin yanında durmuyor?

                        ERDAL DEMİR  : Sosyal devlet anlayışı finansal ekonomi modeline teslim edilmişse; simitte, çayda satın alımda çok değerli ve pahalı duruma gelir. Çünkü üretim ekonomisi iflas etmiş, faiz, dolar ve rant ekonomisine teslim edilmiştir! Kapitalist sistem kendinden yana yontmaya devam eder. Pahalılık onları bağlamaz. Ülke ekonomisi onlara ödeme yapmak için pahalı faize sayalı borç paralar toplayarak onları zenginleştirmeye devam eder! Borç paraları ödemek içinde halkın sırtına faiz ve zamlarla biner. Alta kalanın canı çıksın ama olmuyor artık, alta ülke ekonomisi kaldı! Bu durumda canını kurtaran kahramandır mantığı yerleşti!

ERDAL DİREĞİN: Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kemer sıkma ve kamudan başlayarak tasarruf politikasını uygulanabilir ve gerçekçi buluyor musunuz?                                                                                                                                                                                                                   

                        ERDAL DEMİR :  Finansal ve tek adamlılık sistemine yönelmiş bir ekonomik model tasarrufu nerelere yöneltir öncelikle bu konuya bakmak lazım!

                        Sarayın tasarrufa yönelik bir tedbirle karşılaştığı madde var mı? İtibardan tasarruf olur mu? Ülke emeklilerin üzerinden alabildiğince açlığa mahkûm edilecek kadar çitayı yüksek tutan tasarrufa maruz bırakılmışsa, düzene sorulmaz mı, emekliler sizin itibarınız değil mi?                  Kamuya yani bakanlıklarda ki araç zenginliğine, Cumhurbaşkanlığı uçak sayısı fazlalığına tasarruf var mı? Belediyeler ilk hedef ve kontrol altında tasarruf tedbirleri! Neden? Yerel iktidar zor durumlara düşsün, zaten borç batağında devir aldıkları belediyelerin borcunu ödemek için neredeyse kullandıkları araçları bisiklete çevirecekler! Bu tasarruf tedbirleri altında tarıma, çiftçiye, ziraatçıya arada destek çıkan belediyeler, ailelerin sosyal hayatlarını kolaylaştırıcı noktalara destek olan belediyeler, öğrencilere aş veren belediyeler, kreşler açarak çalışan annelere destek veren belediyeler, bu saatten sonra nasıl bir yönetim modeliyle halkın karşısına çıkacaklar bekleyeceğiz göreceğiz!

ERDAL DİREĞİN  :  Canım ülkem 1970 ler den sonra ekonomik olarak ciddi sıkıntılar çekti. 70 cente muhtaç olduğumuz durumları gördük. Ülke insanımızın bugünkü kadar zor duruma düştüğünü gördünüz mü?

                        ERDAL DEMİR  :    2007 yedi yılına kadar hayır. Ancak 2007 yılında 5510 sayılı  SGK uygulamasını hükümet devreye sokunca, aylık belirleme kuruluda devre dışı kalmış, bugün görülen içler acısı durum ortaya çıkmıştır! Bu gidiş önlenemezse, milyonlarca emekli olmayı bekleyenler gelecekte her türlü zorlukla karşı karşıya kalacaklardır! Hükümet siyasette normalleşmeyi yüklenir mi bilmem ama Finansal sistemden acilen vazgeçmeli fakat kurulan sistem bunu gerektirdiği için bu çark böyle dönecek, birilerinin değirmenine un akıtırken, emekliler dâhil geleceğimizi değirmenine yokları akıtacak, “sonumuz hayır ola” demek zorunda kalacağız eğer emekliler örgütlü yapıyla davranmazsa!

ERDAL DİREĞİN  :  Çok zor günlerden geçiyoruz. Bu ülkenin güzel insanları olan emeklilere, ne söylemek istersiniz?

                       ERDAL DEMİR  :    Her zorluğu yenecek bir güç vardır. Bu gücü oluşturmadan rast gele hareketlerle bir yere varılmaz! Örgütlü güç, sonuç eksenli güçtür! Toplumun bu güce katılımı ise güven duygusu ve eğitsel çalışmalardan geçer! Bir ülke örgütsüz yaşıyorsa, yani cebinde birkaç sivil toplum kimlikleri taşımıyorsa, o ülkenin nüfusu tabelada yazdığı kadardır! O ülkenin taban inisiyatifi yok demektir! Örgütlü bir millet olun mutlu ve müreffeh olun!

Güncelleme Tarihi: 15 Haziran 2024, 01:54

Selva Demirci

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER