Toplumsal yapı, sosyolojik yapılanmanın ilkeleriyle örtüşen değerlerle oluşur!
Bir ülkenin ilkeli siyasal değerlerle, sivil siyaset dokusunun demokratik yapısıyla olgunlaşması, ülke insanın özgürleşmesi ve sistemin güvenilir yapısının benimsenmesi anlamına gelir. Aksi düşünüldüğünde, baskıcı ve caydırıcı, tekçi anlayışın teokratik doku yapısıyla siyasetin biçimlenmesi, ülke halkının katmanlarında tepkilerin, siyasallaşmanın önüne geçen eylemlere yol açacağı kaçınılmazdır. Bu durumda toplumsal yapının sıkışarak, kontrolü zor olan hallere bürünmesine yol açar!
Oysa bugün ülkemiz açısından da durum incelendiğinde, dünyayı saran bugünün koşullarının; ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan benzeş anlamda sonuçları yaşaya bileceği gerçeği de ortadayken, yaşanan siyasi koşulların ve söylemlerin giderek toplumu farklı noktalara çekmede derinleşen bir boyut aldığı görülmektedir! Ayrıca toplumu geren bir durum söz konusudur! Erken seçim dillendirmeleri, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tartışılan ve yeniden yapılanması için dillendirilen konuların yapılacak kanun düzenlemeleriyle yerinin sağlamlaştırılması hareketleri, demokrasi ve özgürlükler adına bazı söylemlerin sıkıştırılan düşünce özgürlüğüyle birlikte değerlendirilmeye tutulduğunda, toplumun algı yapısının bunlara artık geçit vermeyeceği de görülmektedir!
Dünyadaki yaşanan bu acil durum karşısında, önce içeride birlik ve beraberlik duvarlarının dışarıya karşı örülmesi gerçeği kabul görmelidir. Sonrada yenidünyada ki sayfada yerimizi almak adına ortak kararları alan ülkeler listesinde yerimizi almamızı gerçekleştirecek söylemler ve sonuçlar yakalamalıyız!
Siyasetin demokratik ilkelerle, demokrasi güvencesinde, seçim kanunlarının ve sonuçlarının anayasal güç garantisinde ve şemsiyesinin altında korunması, bu yolda yasal olmayan hiçbir şeyin koruma altında tutulmaması garantisinin ve güvencesinin verilmesi gerekmektedir.
Toplumda siyasete karşı güven erozyonu, umutsuzluğu, sandığa gitme sorumluluğundan uzaklaşan ve daralma ve sıkışıklığa karşı, plansız tepkilerin oluşacağı, bugünün toplum yapısının endişesidir. Birçok kişi bugün tartışılan siyaset ve siyasetin sistem içerisinde ki yerinin tek elden yönetim arzusunun, toplumda seçim yapılmasına ne gerek var artık denecek noktaya doğru ilerlediği tercihi görülmelidir! Görüldüğü halde bu gerginliği artırıcı söylemlerden vazgeçilmiyorsa, iki dudağın arasından çıkacak uzlaşıyı ve yakınlaşmayı sağlayacak cümleler çıkmıyorsa eğer, ülke ekonomisinin ve sosyal yapısının geleceği riske atılıyor anlamına gelmektedir!
Bir toplumun uzlaşı ve barışçıl siyasal dokusu, temiz siyaset ve güvenilir adalet yapısından kaynaklanır! Adaletin ve ona bağlı kurumların vesayet altında olma endişesi bile, toplumun ortak noktası olan aynı şemsiyenin altında kalma duyarlılığına sıkıntı doğuracaktır. Yapılan bu toplumsal ve siyasal mesajlar, toplum yapısında ki ayrışmanın derinleştiği, adalet duygusundaki güvenirliğin zayıfladı, makyavelist bir yapılanmanın siyaseti kontrol altına almaya çalıştığı, tek yönlü siyaset yapma isteminin, demokrasi gereği çok partili siyaset yapısını bozduğu, muhalefet dâhil birçok siyasi partinin zemin bulmakta ve meşruiyetinin tartışıldığı zeminlere çekilmeye başlandığı algısı toplumda hızla yayılmaya başladığı da görülmektedir.
Yanlı yayıncılığın tek taraflı yaptığı siyaseti benimseme konusunda ki yayınların, beslemeye devam ettiği tarafa da zarar verildiği görülen gerçektir.
Ülkemiz adına söylenecek tek ve çok önemli söz Cumhurun temsilcisi ve yetkilisi olan, istenilen oy çoğunluğu ile sistemin tek adamı olan Cumhurbaşkanının; toplumu derleyen, toplayan, aynı şemsiyenin altında duruşu sergileyen ve devletten beklenen güven duygusunun toplumun tüm katmanlarına yayılmasına katkı koyacak genel yapıyı içeren uzlaşı söylemleri çok önemsenmekte ve beklenmektedir.
Bugün yaşadığımız yüzyılın belası ve görünmeyen düşman Koronavisüs tehlikesinin ne zaman biteceği bilinmemektedir! Bilinen tek gerçek tüm dünya devletlerinin sosyal, siyasal ve ekonomik yapısının tümden değişeceği gerçeğini görmek ve yenidünyada bütünü temsil eden bir Türkiye’yi yaratmaktır. Özlenen de budur!