AKP’yi tam 19 yıl iktidarda tutan en önemli faktörlerin başında “inandırıcılığı ve sahiciliği” gelir. Dinin taşıdığı ümmetçilik ve milliyetçiliğin taşıdığı otoriteye iman etme geleneği bu “inandırıcı ve sahici olma halini” zirveye taşıyor ve başta AKP lideri Erdoğan olmak üzere AKP kurmaylarını da en tepeye taşıyor, onları tartışılmaz ve dokunulmaz kılıyordu.
Bizler daha 2002’den itibaren “siyasal İslamcılardan demokrat, siyasal İslam’dan da demokrasi çıkmaz” diye yazıyor ve konuşuyor olsak da, hepimizden daha çok Avrupa Birlikçi olan, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın savunan,
Kophenag Kriterleri ile yatıp kalkan, darbe karşıtı söylemleri dile getiren, Kürt, Alevi, Roman gibi Türkiye’nin birçok temel sorununda “açılımlar” sunan AKP’nin “parıltısı” karşısında bizim yazdıklarımız havada kalıyor, “akıllanmayan müzmin solculuk” ya da “mezhepçi hezeyan” olarak değerlendiriliyordu. 12 Eylül 2010 referandumunda bizler “Hayır” kampanyası yaparken, bazı arkadaşlarımızın dağa taşa “yetmez ama evet” yazmasının nedeni de aramızdaki bu ayrımdı. Giderek “elle tutulur” bir ayrıma dönüşen bu gerçek “yanılanları” 2002’den bu yana “hiç yanılmayanların” yanına doğru itse de ”atı alan Üsküdar’ı geçmişti!”
Gücün verdiği kibir ve şımarıklık AKP’yi, aslında “tek parti” diye kurguladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne kadar getirdi. 2017 Referandum kampanyasında başlayıp, 2019 yerel seçimlerinde büyükşehirlerin alınmasını sağlayan Kılıçdaroğlu’nun geliştirdiği ittifak politikası AKP’nin bu “tek parti” ezberini de, “ben ne dersem o olur” ezberini de bozdu.
İçerde ve dışarıda ayrımsız bütün öngörüleri çöken AKP, ekonomik krizin salgınla bütünleşerek derinleşmesiyle hem “inandırıcılığını ve sahiciliğini” hem de bütün yönetme yeteneğini kaybetti.
Attıkları her adım çözüm bir yana krizi derinleştirdi, sağduyu kalmadı. Paniğin bu kadar büyümesi ve saldırgan dilin hakim dil haline gelmesinin nedeni de bu ama tutmuyor!
Emekli amiralleri darbeci ilan edip, gazetelerinde, televizyonlarında Kılıçdaroğlu’nu da “darbecilerin başkomutanı” ilan etmeleri de, amiralleri itibarsızlaştırmak için ayaklarına elektronik kelepçe takmaları da ters tepiyor, çünkü sokak artık kendilerine inanmıyor, çünkü toplumsal vicdan harekete geçmeye başladı.
Açlık, yoksulluk artarken, açlık ve yoksulluktan dolayı intiharlar öne çıkarken “128 milyar dolar nerede” sorusunun CHP’yi aşarak, AKP-MHP bloku dışındaki bütün partilerle buluşması ve ortak bir kampanyaya dönüşmesi de bunu gösteriyor…
Bu gerçek iktidarı panikletiyor. 19 yıl ülkeyi tek başına yönetip, her fırsatta kendini mağdur ilan etme hali, dün belki bir karşılık buluyordu ama bugün artık tutmuyor. Panik arttıkça, hataları da büyüyor!
Emekli amirallerden sonra CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın Menderes dönemi ile ilgili açıklaması üzerinde bu kadar gürültü koparmalarının nedeni de bu!
İnandırıcılık bitti, sahicilik bitti, yarına dair yeni bir şey söyleyerek, hayal yaratma şansları kalmadı. Sözleri bitti! Söz de bitince, tehdit ve sertlik havalarda uçuşuyor.
Yargı anında soruşturma başlatıyor. RTÜK hemen devreye giriyor…
Çaresizlik ve panik AKP’yi hızla çöküşe doğru taşıyor. AKP bu çöküşten kurtulamaz, çünkü çıkar birliğinden başka düşünsel bir duruşları da, davaları da kalmadı… Sertlik ve saldırgan dil, davası olanlar karşısında duvara çarpıyor ve bir bumerang gibi dönüp kendilerini vuruyor…
Yarattıkları siyasal iklim, eleştiri kültürüne ve siyasi mizaha ağır darbeler vursa da, dün Türk tiyatrosunun yaşayan efsaneleri Metin Akpınar’ı ve Müjdat Gezen’i bugün de Genco Erkal’ı “Cumhurbaşkanına hakaretten” yargılamaya kalkmaları bu nedenle ters tepiyor, ellerinde patlıyor. Kamu vicdanı Erdoğan’ın ve onun yarattığı siyasal sistemin yanından hızla uzaklaşıyor ama Metin Akpınar’ın, Müjdat Gezen’in, Genco Erkal’ın yanında aynı hızla yer almakta da maalesef ağır davranıyor!
Mahkeme çıkışı “Evet ben, Cumhurbaşkanlığı sistemine, çevre katliamına, laik bir ülkede sürekli din olgusunun siyasi malzeme olarak kullanılmasına, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına, insanların düşünceleri nedeniyle hapis yatmasına, yoksulları daha da yoksul kılan bu düzene karşıyım” diye meydan okuyan Genco Erkalların ayak izlerini takip etmeli…
21 Nisan 2021, İstanbul