1789 Fransız İhtilali sonrasında düşünürler, “hak ve özgürlükler” üzerinde yoğun tartışmalar yaptılar.
Hak ve özgürlüklerin genişletilmesinin yarar ve zararlarını irdelediler, daha mutlu ve de daha refaha ulaşmış toplumların varlığının gerekçesi olarak” bilgi toplumuna” geçiş olduğu konusunda birleştiler…
Bilgiye önem verdiler…
∗∗∗
Yaşamın temeli insan haklarının varlığını, özgürlüklerin sınırıysa yaşam kalitesini gösterir.
Dönemin felsefecileri bu konuda akıl yürüttü.
Bu anlayış, insanlığın gelişimini sağlamakla kalmadı, yeni hak ve özgürlük değerlerinin de oluşmasına neden oldu…
“Bilgi edinme hakkının” varlığı, gerçek demokrasilere ulaşılmasının gücünü oluşturdu…
∗∗∗
Temel haklar ve sınırları genişletilmiş özgürlükler gerekçesiyle bireylerin bilgiye ulaşımının önü açılmış, bu sayede kendilerini yönetecek kadroların doğru seçilmesine olanak sağlanmıştır.
“Bilgi edinme hakkının” bilinçli kullanılması, devletin kötü yönetilmesinin, yolsuzluk ve usulsüzlükler yapılmasının önünü kesen bir yapı üretmiş, kamunun doğru çalışma yeteneğini güçlendirmiştir...
“Gerçek bilgiyi” edinen bireyler, yaşadıkları devletin demokratik varlığını, adalet anlayışını, bilinçlendirme performansını, emeğe olan saygısını gördükçe “doğru tercih” yapmanın mutluğunu yaşarlar!
Dolayısıyla “birey ve toplumlar,” huzur ve refahı oluşmuş demokratik bir ülkede yaşayabilmeleri için bilgi edinme hakkına tam olarak sahip olmalıdırlar!
∗∗∗
Ülkemizde ise “bilgi edinme hakkı” ilk olarak 2003 yılında 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile düzenlenmiş, sonrasında ise “bilgi edinme hakkı” olarak 2010 yılında gerçekleştirilen anayasa değişiklikleriyle 74. Maddede temel hak olarak kabul edilmiştir…
Ancak yeterli olmamıştır…
∗∗∗
Aslında Anayasayı askıya alan siyasal İslamcı yönetim anlayışı, yurttaşın bilgi edinme hakkını uygulamak yerine tam tersi olan, “bireyi bilgiden yoksun bırakmak” adına yasal düzenlemeler yapmıştır.
Hem de Anayasaya rağmen suç işleyerek…
Son örneklere bakalım;
“Tam bir sansür anlayışı olan “Dezenformasyon yasası” yüzünden basının üzerinde yoğun iktidar baskısı oluşmuş, onlarca basın mensubunu yaptıkları haberler nedeniyle gözaltına alınmış ve hatta tutuklamıştır.
Hatay Milletvekili “Can Atalay’ın, AYM kararı ve Anayasanın 153.Maddesine rağmen Meclise gelmesi engellenmiştir...
Üstelik Yargıtay Baş Savcılığının, kendi hiyerarşisine uymayan bir şekilde AYM’yi dikkate almadığını alenen açıklaması, skandaldır…
Hukukun yerlerde süründüğünün göstergesidir.
İktidarın çıkardığı her yasa anayasal düzene aykırıdır.
Sadece laik demokrasi, sosyal hukuk devleti askıda değildir…
AKP, Türkiye Cumhuriyeti’ni anayasal bir devlet olmaktan çıkarmıştır ve her adımıyla anayasal suç işlemektedir…
∗∗∗
Dün kamuoyunda “sansür yasası” olarak AKP’nin meclisten geçirdiği ve güya dezenformasyonu önlemek için çıkardığı yasa, CHP’nin Anayasa Mahkemesine başvurusuyla görüşüldü.
Basın mensupları ve basın örgütleri gün boyunca AYM önünde beklediler.
Bu duyarlı basın emekçilerine sadece CHP Genel Başkanı Özgür Özel destek verdi…
∗∗∗
Çıkarılan sansür yasası mevcut anayasanın; “Basın özgürlüğünü düzenleyen 28.maddesine, düşünce ve kanaat özgürlüğünü düzenleyen 25. Maddesine, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü düzenleyen 26. Maddesine ve basınla ilgili 27,29,30 . Maddelerine de aykırıdır.
∗∗∗
Egemen olduğunu iddia eden bir devlet yönetiminde bazı şeylerin yapılması zorunludur.
Kamu idaresine saygınlık, güven ve hukuksal işleyiş, şeffaflık, halkın yönetime katılımını sağlayan mekanizmaların varlığı ve her şeyden önce temel hak ve özgürlüklerin varlığı ile evrensel hukuka inanan bir devlet yapısı olmalıdır…
∗∗∗
Maalesef Ülkemiz artık böyle bir devlet yapısına sahip değildir.
AKP Türkiye Cumhuriyetinden rövanş alma hırsıyla tüm değerlerimizi yok etmiş, kaynaklarımızı dağıtmıştır…
Yağmalanan bir ülkenin şimdi umudu yeniden CHP’dir…
CHP ve Yeni Genel Başkanı Özgür Özel’e düşen görev, partiyi gerçek misyonuna döndürmek, devrimci vizyonunu açıklamak ve devleti yeniden yapılandıracağına dair söz vermek olmalıdır…
Devletin hiyerarşisi bozulmuştur. Biliniz ki böyle bir devlet yıkılmaya mahkûmdur…
Bu gidişatı engelleyecek güç sol değerlere sahip çıkacak CHP’dir…