Brezilya’dan Hindistan’a kadar büyük bir coğrafyadaki ülkelerin bazılarında şehirlerde maymunlar özgürce dolaşırlar. Genelde evlerin çatılarında, teraslarında, balkonlarında, ağaçların üstünde maymunları oynaşırken, bir şeyleri yerken, sizi seyrederken görebilirsiniz. Genellikle çok sevimli olan bu maymunlar bazı ülkelerde kutsal da sayıldığından avlanması kesinlikle de yasaktır. Ancak insanlar birçok yerde bu maymunlardan mağdur durumda yaşamlarını sürdürmektedirler. Sokakta elinizde özellikle de şekerli bir şeyler yerseniz maymunların saldırısına uğrama ihtimaliniz çok yüksektir. Karınları doymuş bile olsa sizin elinizde bulunan veya taşıdığınız paketin içinde olan tatlı yiyecek maddelerini almak için ciddi bir uğraş verirler. Balkonunuzda unuttuğunuz herhangi bir yiyecek maddesini maymunlardan korumanız da pek mümkün değildir. Hatta evlerin balkonlarını birçok kez kümes telleri ile kapatırlar ki hava almak için balkona maymunların hışmına uğramadan çıkabilsinler.
İşte bu sebepten devletin birimlerinden özel olarak kurulanlar maymunlara zarar vermeden onları yakalama görevini üstlenmiştir ve bunu yapabilmek içinde bir yeni yöntem geliştirmişlerdir.
Bir Hindistan cevizini alırlar küçük bir yuvarlak delik açarlar, içindeki sütü boşaltırlar, içine bizdeki lokumu andıran bir maymunun avucuna sığabilecek kadar büyüklükte tatlı maddeyi koyarlar ve bu Hindistan cevizini ağacın bir dalına asarlar. Maymun hemen o tatlının kokusunu alır. Koşarak gelir elini o delikten içeri sokar ve lokumu avuçlar ama lokumla birlikte elini aynı delikten dışarı çekip çıkaramaz. Birkaç denemeden sonra elini çıkaramayınca bağırmaya çığlık atmaya başlarlar. Bunu duyan ekip elemanları da gelir ve maymunu canlı olarak yakalarlar.
Aslında maymun elindeki lokumu bırakabilse ve nefsine hakim olabilse elini tekrar o delikten çıkarabilecek ve yakalanmayacaktır. Ancak bunu başarabilen maymun sayısı neredeyse sıfır.
İnsanlar da bu maymunlar gibidir. Elindekileri bir türlü bırakmazlar ve bunların yükünü taşımak ve başlarına gelecekleri karşılamak zorunda kalırlar. Örneğin :
- Siz kaç metrekare evde oturuyorsunuz?
Eğer cevabınız 55 metrekareden büyük ise elinizde bir lokum tutuyorsunuz demektir. Çünkü dünya standartlarında kullanışlı iki kişilik bir aile evi için yeterli metrekare 55. Ama sanırım bizler hep daha büyük evlerde yaşıyoruz ve daha büyüklerini almak için de çaba gösteriyoruz.
- Ne araba kullanıyorsunuz?
- Dört Çeker…
- Ooo! Ne güzel hiç dağlarda kayaların üstünden geçtiniz, nehirleri aştınız mı?
- Hayır! Olur mu öyle şey? Ben o cipe ne kadar para verdim biliyor musunuz? Bozuk yola bile girmiyorum.
Araba fabrikaları o cipleri siz otoyollarda kullanın diye dizayn etmediler ki… Doğa düşkünleri doğada güç şartlarda kullansınlar diye ürettiler. Ama biz hep daha güçlü araçlar istiyoruz. Yani lokumumuz böyle.
Eğer bizde biraz nefsimize gem vurabilirsek, lükslerimizi biraz daha azaltabilirsek, yani lokumumuzu elimizden bırakabilirsek inanın daha mutlu olacağız.
Unutmayın zengin olmak çok şeye sahip olmak değil az şeye ihtiyaç duymaktır.
Bir gün saçınızı böyle boyadınız mı? Hanımlar size sesleniyorum…