Kuzu’nun bu açıklaması aslında yeni bir temenni olmasının ötesinde sistemin iflasının da ilanı anlamına geliyor. “Bu ülkenin yüzde 65-70’i sağa, geriye kalan yüzde 30-35’de sola oy veriyor, iki partili sistemde biz CHP’yi hep yeneriz ve sürekli iktidarda kalırız” hesabı yapan AKP’nin bu hesabı Millet İttifakı’ndan döndü!
Kılıçdaroğlu’nun öncülük ettiği bu ittifaka resmi olarak CHP, İYİP ve SP katılsa da, ittifak fiili olarak HDP’den merkez sağ partilere, oradan da sosyalist solun önemli bir kesimine kadar bütün toplumsal kesimlerde çok geniş bir karşılık buldu. 2019 yerel seçimlerinde büyük şehirlerin el değiştirmesine neden olan bu “birliktelik” bugünlerde AKP’den kopan partilerle daha da genişleme eğilimi içinde olunca, AKP ve MHP bu ittifakı bozmak için elinden geleni ardına koymamaya çalışıyor…
Bugün gizli pişmanlık içinde olsalar da kendi kurdukları ve sistemsizliğe dönüşen sistemde “başkan” olmanın da, iktidar olmanın yolu yüzde 50 +1’i bulmaktan geçiyor!
Kamuoyu araştırmaları “bugün seçim olsa” AKP-MHP blokunun yüzde 50’nin altında kaldığını gösterdiği gibi, aynı zamanda her gün biraz daha eridiğini de gösteriyor. 23 Haziran İstanbul seçimlerinde tepki oylarının 45 günde 13 binden 800 bine çıktığı bilindiği için, özellikle ekonomik iflas nedeniyle biriken tepkilerin ilk seçimlerde sandıkta daha büyük bir öfkeye dönüşeceği hesaba dahil edilirse, uzun süredir yeni hiçbir şey söyleyemeyen AKP-MHP blokunun (eğer “hiç seçim yapmama” alternatifini denemeyecekse ya da ülkeyi savaşa sokmayacaksa) geriye bir tek hamlesi kalıyor: “Sen oyun kuramıyorsan, karşı tarafın oyununu boz”!
AKP-MHP bloku şimdi tam bunu yapıyor. Akşener ve İYİ Parti üzerinden Millet İttifakını bozmaya, niyeti ne olursa olsun Muharrem İnce üzerinden de CHP’yi yıpratmaya çalışıyor. HDP “kozu” ise zaten her daim bir köşede hazır duruyor!
AKP-MHP blokunda adı bile anılmayan Akşener’in adının anılmaya, partinin adının “İP”ten “İYİ Parti”ye terfi ettirilmesine, daha önce “şirazeden çıktığı ve terörü desteklediği” ilan edilen, hatta hapisle tehdit edilen Akşener ve partisinin birden bire “milli ve yerli” ilan edilmesinin nedeni bu!
Tam bu sırada Muharrem İnce’nin “ikinci eller” üzerinden “parti kuruyor” diye başlayıp “parti değil harekete” dönüşen çıkışının gündeme oturması da AKP-MHP blokunun “gökte arayıp yerde bulduğu” bir nimete dönüştürülmeye çalışıldığı da ayan beyan ortada. Bu yüzden tıpkı Akşener de olduğu gibi “Bay Muharrem” aynı anda hem de “hak” teslim edilerek “Muharrem Bey” oldu!
YENİ MİLLİYETÇİ İTTİFAK MI?
Meral Akşener MHP ile “milliyetçi” yeni bir bloka, ittifaka yürür mü ve yeni ittifakların önünü açar mı bilinmez ama Muharrem İnce üzerinden büyük bir hattın açılmayacağı görüldü.CHP ve muhalefet çevreleri belki ilk bir iki gün “ne oluyor” diye sorsalar da, İnce’nin bu çıkışı hem 24 Haziran ve Olağanüstü Kurultay sürecinde olduğu gibi iyi yönetilmediğinden dolayı hem de CHP eski Genel Başkanları’nın doğru ve yerinde müdahalelerinin, genel merkezin de sessiz kalmasıyla etkisini yitirdi.
Bunun en önemli nedeni yalnızca Muharrem İnce’nin süreci iyi yönetememesi değil, asıl olarak İnce’nin CHP’de de, Türkiye’de de siyaseten farklılık yaratacak bir ideolojik duruşu olmamasından kaynaklanıyor. Siyasette konjonktürün ve zamanlamanın öneminin yanı sıra, siyasi farklılık ve heyecan dalgası yaratmak yalnızca itiraz kültürüyle, iddiayla, hırçınlıkla, meydan okumakla, Erdoğan’la boy ölçüşmeye çalışarak olmuyor, devletin yapılanmasına, siyasal sisteme, üretim biçiminden kamuculuğa, Kürt meselesinden laikliğe, ittifaklardan silahlanmaya ve savaşa, enerjiye bakışla oluyor…