Defalarca yazdım, TV’lerde söyledim. Tabii herkesin meşrebi, beklentisi, bağlantısı ve de gündemi ayrı olduğu için çok anlamak istemediler. İşin acı yanı siyasiler de AKP’nin yeni “sonşerleri” de konuyu anlamadı. Diplomasi dünyası farklıdır. Küresel oyuncuların kafalarındakini, niyetlerini okuyabilirseniz ve atacakları adımları kestirirseniz başarılı olursunuz. Bunun için de bilgi gerekir. Hani Uğur Mumcu derdi ya: “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz!”
ABD’nin Irak’ı işgalinin gerekçesi neydi? Dünyada petrol üretimi sıralamasında 5’inci sırada olan Irak’ın lideri Saddam’ın nükleer ve kimyasal silahlarıyla İsrail başta olmak üzere, tüm bölgede tehlikeli bir konuma gelmesiydi… Bahanesi de Kuveyt’ti!
Aslında asıl neden Kuveyt’in işgaliydi. Çünkü Irak’ın nükleer silahı yoktu. ABD öncülüğündeki batılı güçler, nükleer silah bulamadılar. Nitekim İngiltere Başbakanı Tony Blair gibi bazı liderler, dünyaya yalan söylediklerini geç de olsa itiraf etti. İran/Irak savaşı sonrası düşen petrol fiyatları, ekonomisini iyileştirmeye çalışan Irak’ı olumsuz etkilemişti. O sırada ABD’nin zorlamasıyla petrol fiyatlarını düşürmek için OPEC’in petrol üretimine kota koymasının ardından ekonomisini güçlendirmek isteyen Saddam’ın kotaya karşı çıkması, Kuveyt’in aksine üretimini daha da arttırarak fiyatı düşük tutması, Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinin nedeni olmuştu! Irak 8 ay boyunca petrol fiyatlarını yüksek tutarak ekonomisini dengelemeye çalıştı. Ama 8’ ayda ABD hedefine ulaşmak için “Körfez Savaşı’nı” başlattı.
***
Yani petrol fiyatlarını düşürmek adına Irak’ı işgal etti. ABD’nin attığı adımın hedefi “bir taşla iki kuş vurmaktı!” Bir yandan ele geçirdiği muazzam petrol kaynağını istediği gibi fiyatlandırdı; tüm gelirini de Irak’a demokrasiyi getirmenin karşılığı olarak kendine aldı. Diğer yandan dağılan Sovyetler Birliğinin çöken ekonomisine, ucuzlatılan petrol fiyatlarıyla daha büyük darbe vurdu! Bu oyun 1990’lı yıllarda başarılı oldu. Rusya büyük kriz yaşadı. Hatta Almanya’dan 4,5 milyar dolar borç almak zorunda kaldı. ABD, 2010’lara kadar tek küresel güç olarak dünyada hegemonyasını sürdürdü ve BOP’u uygulamaya koydu! Ta ki Arap Baharı sonrasına kadar… Bu arada, “İkinci Osmanlıcılık” hevesiyle ortaya çıkan Erdoğan ve Davutoğlu’nun bilgisizce, diplomasi geleneğinden uzak, sığ ve hırslı politikalarını kullanarak “Suriye Savaşı’nı” ustaca körükledi! Irak ve Suriye’nin kuzeyinden bir koridor açarak, Ortadoğu petrolünün Akdeniz’e açılmasını sağlamak için kolları sıvadı…
Çıkartılan iç savaş, radikal dincilere verilen destek, dünyanın her yanından getirilen İslami terör örgütleri, Suriye’yi Irak’a benzer bir ateşin içine attı. Büyük kaos, Suriye devletinin egemenliğini yok etti. Sadece Suriye değil, bölge karıştı. Kanlı bir vekâlet savaşı yaşandı! İnsanlar “insan olmaktan” çıktı, sığınmak için yer aradı. Suriye Devlet Başkanı Esad, son çare olarak Rusya ve İran’ı yardıma çağırdı!
***
Bu çağrı sonrası Rusya ve İran, Suriye’ye yerleşti. Rusya tarihinde ilk kez hedeflediği sıcak denizlere kavuştu. İki deniz, bir hava, bir de istihbarat üssü kurarak Suriye’den Akdeniz, Süveyş Kanalı ve Hint Okyanusu’na kadar bir bölgenin denetimini ele geçirdi… Ama asıl hedefi, ABD ve İsrail tarafından Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz ve petrolün Avrupa’da pazarlanmasını engellemekti…
Gaz ve petrolün Avrupa’ya tek gidiş yolu, Suriye, Türkiye ve Bulgaristan hattıydı! Akdeniz’den Avrupa’ya enerji boru hattı döşenmesi teknik olarak mümkün değildi. Bu gerekçeyle ABD, Akdeniz üzerinden geçecek boru hattı projesini iptal etti! Rusya, Suriye’ye de çok hassas bir politika izledi. Putin her şeyi değerlendirdi. Rus uçağını düşüren Erdoğan’ı bile bu oyunda kendine sıkıca bağladı! Türkiye, ABD ve Rusya arasında “ping pong” topu haline geldi…
***
Şimdi Suriye’de oynanan oyunun benzeri Ukrayna’da oynanıyor… ABD, büyük önem taşıyan enerji hatlarının vanası konumundaki Ukrayna’yı, NATO’ya almak isteyerek Rusya’yı sıkıştırmaya çalışıyor. Ukrayna’nın doğu bölgesindeki çatışmayı kaşıyor. Karşılıklı satranç hamleleri sürüyor… ABD’nin hedefi, Rusya’yı dünyanın en büyük enerji pazarı olan “AB pazarında” kendisiyle paylaşmaya zorlamak! Böylece Rusya ekonomisini küçültebilmek…
Şimdi, dünya savaş çıkacak mı diye heyecanla bekliyor! Hırslı, akıl dengesini kaybetmiş, diplomasiyi yok sayan siyasetçiler tarafından savaş çıkarılır! Rusya ve ABD‘nin savaşması “3. Dünya Savaşı”na dönüşür ki, hiçbir lider bunu göze alamaz. Ben henüz siyaset yapanların o noktada olmadığını görüyorum…
Kitlesel savaşın çıkma ihtimali “Montrö Antlaşması ” olmasaydı, yüksekti. Savaş olmama ihtimalinin tek nedeni; Boğazlardan Karadeniz’e giremeyen donanmalardır. Deniz ve hava gücü olmadan savaş kazanılamaz! Türkiye’yi de koruyan bu antlaşmadır! Görülen o ki; Atatürk’ün zekâsı ve uzak görüşlülüğü dünyayı yıkımdan kurtaracaktır! Şunu da bilmek lazım ki 2011’den beri devam eden savaşlar enerji savaşlarıdır. Emperyalist güçlerin enerji kaynakları ve pazarlarını ele geçirme savaşlarıdır. Hal böyleyken; Montrö’yü tartışmaya açan, “Bu yanlıştır!” diyenleri hapse atanların hiç mi yüzleri kızarmayacak? Göreceğiz!