Bir ülkeyi dünyada domino taşından biri yapan sahip olduğu markaların çokluğudur! Oxford dediğimizde aklımıza İngiltere gelir! Amerika’da, Almanya’da ve Türkiye’de İTÜ, İstanbul Boğaziçi, ODT Üniversitesi…
Türkiye’de bu Üniversiteler; dünyaca tanınmış teknik bilgileri çok yüksek, kariyerleri sınırları aşmış Prof’lar yetiştirmiştir! Yani buralardan hiç terörist yetişmiş midir sorusunu Milletimizin kendisine sormak lazım! Bugün protestolara aileler ve sivillerde çağrı yaparak katılıyorlar, Üniversitelere dokunmayın, bilim yuvalarına siyaseti taşımayın, çocuklarımıza dokunmayın, yurt ve vatan sevgisini, hizmet aşklarını yıpratmayın, zaten işsiz, güçsüz mezunlarla ülke dolu diye seslerini yükseltiyorlar!
Terörist denilen öğrenciler; sorguları yapıldıktan sonra tümüyle serbest bırakıldılar! Çünkü onlar Üniversitelerinde Rektörlerini kendileri seçiyorlardı. Bu onların en doğal hakları. Şimdiye kadar seçtiler bir sıkıntımı oldu? Mevzunlar ülkenin tehlikeli insanları ya da deyim yerindeyse terörist başımı oldular? Öğrenciler ile devletin en yüksek makamının daha şefkatli ve öğrencileri cesaretlendirecek, başarıya sevk edecek yaklaşımlarla kucaklaşması gerektiğine inananlardanım! Bu atamayı öğrenciler, akademisyenler ve senato kabul etmezken , bu adayın Üniversitenin kendi içinden akademik yapısı olanlardan birinin en yüksek oy alanı tarafından olması gerekir diye direnirken, Türkiye’nin huzuruna ve barışık eğitim düzenine zarar verecek gibi görünen bu atamanın muhatabı Melih Bulu; benim hayalim bu üniversiteye Rektör olmaktır diye diretiyorsa, şu soru akla gelmez mi? Tartışılan bir akademik unvanınız ve size büyük gelecek bir bedene sahip bir Üniversiteye Rektör olmanızın arkasında ki güce rağmen bu yetersizlik sizi ve sizin kişilik sorumluluğunuzu hiç mi ilgilendirmiyor? Ya da aksine çok rahatsız oldunuz, bir dakika bile durmak istemiyorsunuz ama atanmışsınız, görev adamı durumundasınız bu sizin inisiyatifinizden çıkmış mıdır diye sormak gerekmiyor mu?
Çareler tükenmez bu ülkede hele bir tek elden kararlar alma yetkisi var ise, alına biliniyorsa o zaman tüm dirençler ülke yararına olsa da mesele önemsenmeden, çareler üretiliyor!
Şimdi çare şu; Türkiye Cumhurbaşkanlık hükümet sisteminin Cumhurbaşkanı bir gecede karar aldı ve dedi ki; Boğaziçi Üniversitesinde akademik yapı, iç yapı ve Senato Melih Bulu’yu akademik yapı içerisinde olmadığı için kabullenmiyor ve görev vermiyorsa kolayı var! Boğaziçi’ne yeni iki bölüm açın! Adları iletişim ve Hukuk fakülteleri olsun!
Olsun tabii ki. Ülkede yüzlerce binlerce iletişim fakültesi mevzun açığı var!
Olsun tabii ki; Ülkede hukuk var ama hukuk fakültesi mevzun eksiği var, onun için hukuk aksak yürüyor!
Olsun tabii ki!
Ülkede on binlerce mevzun iş arıyor! Binlerce iletişim mevzunu var, binlerce Hukuk mevzunu var ama olsun ne fark eder, Onlar nasılsa yoksulluk ve işsizlikten dolayı önüne gelen her sıradan işleri kabul ediyorlar! Nasıl kabul etmesinler, ister işleri olsun ister olmasın bir gün kapılarına KYK hacizleri gelir diye kabul edeceklerdir mecburen! Koca koca Üniversiteleri bitirmiş geleceğin bilim adamları olacak kişilikler daha fazla emekli babanın eline bakmanın ezikliğinden kurtulsunlar diye, belki aile bütçesine üç kuruş destekleri olurlar diye kabul etmezler mi hiç!
Bizim zamanımızda Boğaziçi Üniversitesini kazananlar parmakla gösterilirdi! Çünkü onlar bu ülkenin en zeki öğrencileriydi! Geleceğin en seçkin siyasetçileri, devlet adamları, bilim adamları yetiştiren bir bilim yuvası, şimdilerde Melih Bulu Rektör olsun dayatmasıyla sokaklarda, öğrencileri olmaz hakaretler, sözler ve gözaltı görüyorlar!
Kitap yazılır bu konu üzerine ama kıssadan hisse bu kadar sevgili okurlarım!
Biz çocuklarımızı yoksulken bile sevgiyle büyüttük, biz çocuklarımızı bilim adamı olsun diye Boğaziçi üniversitesinde okusun diye yemedik, içmedik çabaladık gönderdik! Şimdi çocuklarımız Melih Bulu için bugünleri de yaşıyorlar ya Aşk olsun çocuk Aşk olsun diyemiyoruz artık!
Yazıktır günahtır bu ülkeye haklı dirence karşı, türlü türlü isim yakıştırmaları yaparak, provokatörlere fırsat verip bu değerleri birilerinin yanındaymış gibi göstermeyelim! Onlar sadece bilim yuvası özerk olsun, olsun ki biz bu bilim yuvası üzerinden Türkiye’yi markalaştıralım! Elin ABD’si Boğaziçi diye konuyu selamete çekmeye davet ederken, önüne gelen danışman dahil ABD’ye neredeyse Nota verecek kadar öne çıkıyorlar! Devlet geleneği diye bir şey var! Cumhurbaşkanımız var değil mi? Bu en yetkili ağızdan ne söylenecekse söylenir, ülkede bu sözün arkasında destek verir! Dış siyaset geleneği de kalmadı neredeyse! Haklıyken haksız duruma düşmek bu olsa gerek!