ERDAL DEMİR: Başkanım biz gazetecilikten bahsettiğimize göre önce bir gazetecilikten yola çıkarak bir soru soralım. Biliyorsunuz yerel gazeteler Aydın Bölgesi’nde çok hareketli fakat sanayi sektörü çok aktif değil. Reklamları kurumlardan alarak ayakta kalmaya çalışan bir anlayışa sahibiz. Fakat Temmuz ayında alınan kararlar vardı siz de biliyorsunuz. Kamu yararına alınan tasarruf tedbirleri adı altında , yerel gazetelerin kurumlardan almış olduğu, ilanları tasarruf olarak görüp, getirilen yasaklar. Bu durum bizi yerelde çok zor duruma düşürdü. Çoğu arkadaşımız aile sahibi ve geçim sıkıntısı içerisinde mesleki anlamda zor zamanlar içindeler. Sorum şu olacak sizin bu problemi çözmek adına bir girişiminiz var mı?
ÖMER ÖZMEN: Şöyle ifade edeyim. İlk aşamada Aydın Gazeteciler Cemiyeti ile bir araya geldik bu konuyla ilgili. Sonrasında ise Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı bizleri ziyaret etti. Geçtiğimiz günlerde AK Parti Aydın Milletvekilimiz Sayın Metin Yavuz yerel basınla kahvaltıda bir araya geldi. Bu sorunla ilgili yerel basındaki arkadaşlardan bilgi aldık. Biz bu konuyu tabi ki ilettik. İletişim Başkanlığı yerel basınla ilgili Ankara’da toplantı gerçekleştirdi. Toplantı neticesinde İlerleyen günlerde kuvvet ve muhtemelen bir sonuca bağlanacak. Tedbirlerin alınması yerel basından ziyade büyükşehirlerdeki yaygın basın ile ilgili sıkıntıdan kaynaklı tasarruf tedbirlerinin çıkarıldığını biliyoruz. Ama bunun yerel basına teşvik edilmiş olması bence yerel yönetimde yanlış anlamasından da kaynaklanabilir ya da olayı böyle yorumlamak istediklerinden dolayı da olabilir. Bu konuyla ilgili farklı bir yaklaşım ilerleyen günlerde gelebilir. Gerekli istişareyi sürekli yerel basındaki arkadaşlarımızla kuruyoruz.
ERDAL DEMİR: AK Parti hükümetinin 20. Yürütme sürecine Türkiye’nin sosyal, ekonomik trendlerinin yükseliş ve inişlerinin olduğu uzun bir süreç. Tüm bunları siyasal bir zeminde analiz ettiğimizde AK PARTİ nasıl bir misyon yüklenmiş olarak görünüyor?
ÖMER ÖZMEN: AK Parti Türkiye’de siyaseti adeta insanların siyasetten umudu kestiği bir dönemde kuruldu. 2001 yılı koalisyonların, ekonomik krizlerin arttığı ayrıca 28 Şubat sürecinde sonra Türkiye’de bilinen bir çok sıkıntıların yaşandığı süreçte 14 Ağustos’ta 2001 yılında kurulduk. 20.yılımızı da kutladık. Tabi ki 19-20 yıldır iktidar olmak, Türkiye’de bugüne kadar kimseye nasip olmamış ve bu durum ise takdire şayan. Tabi dediğiniz gibi AK Parti, inişli çıkışlı dönemlerde mecliste çoğu partinin barajı aşamaması durumunda şovunu ele geçirdi. Hemen ardından 2004 yerel seçimlerde yine çok büyük bir başarı elde etti. 2007 milletvekilleri seçimleri gene aynı şekilde. Tabi ardından farklı süreçler başladı; kapatma davaları, Cumhurbaşkanı seçtirmeme hikayeleri… Gezi olayları, yargı darbesi girişimi ve sonrasında 15 Temmuz girişimiyle bir noktaya kadar geldi. Türk Milletimiz bu süreçte AK Parti’nin arkasında durarak, sahip çıkarak iradesini bir şekilde tescilledi. İşte en son 2019 yerel seçimlerinde milletimizin teveccühüyle birinci parti oldu. Şimdi ise önümüzde 2023/2024 seçimleri hazırlıkları var. Özellikle 2023 seçimlerini biz çok önemsiyoruz. AK Parti Hükümetinin en büyük özelliği şu; krizler karşısında alternatif çözümler üretmek, her sıkıştığında millete dönen, milletten başka kapıya gitmeyen, her şeyi ortada olan, tüm değerlendirmeleri vatandaşın gözüyle ortaya koyan bir anlayışa sahip olmasıdır .Bunun yanında ittifakın açık ve net olması ayrıca Cumhurbaşkanımızın da bu süreci tüm teveccühle devam ettiriyor olması.
ERDAL DEMİR: 20 yıllık süreçte çok önemsenen reformlar yıllara göre değerlendirildiğinde ilk beş yılda dünyada ses getiren reformlar(ekonomik, siyasal, sosyal) özellikle beklenen referandumlar AB açısından peş peşe fasıllar ve bunun arkasından dünya zaman zaman çatışan ve çelişen süreçleri yaşadı. Siz, bu farklı zamanlarda farklı siyasi manevraları nasıl karşılıyorsunuz?
ÖMER ÖZMEN: AB samimiyetsiz tutumu bu noktada her zaman istediği gibi aynı tutumu sergileme lüksü içindedir. Türkiye tüm şartları yerine getirmiş olsa da biz bunları vatandaşımıza soracağız ve Referandum yapacak olan ülkeler var Türkiye’nin üyeliği ile ilgili. Yani hem şartların önümüze konulup, hem o şartları yerine getirdikten sonra bunun ayrıca kendi ülkelerin vatandaşlarına referandum olarak sunması işin samimiyetsizliğini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. İkincisi AB’nin belli noktalarda ülkenin iç siyasetine müdahale edecek bir takım çıkışlarda bulunmuştur. Bunlar hem samimiyetsizliği ortaya koyuyor Türkiye’nin olağanüstü çaba ve gayretlerine rağmen hem de zaman zaman milletimizin nezrinde de bu samimiyetsizlikler ortaya çıkıyor. 2001-2002’lerde toplumun AB’ye girelim hevesteki oranı nedir; bugün oturup topluma sormak lazım yani artık bunu sadece biz değil toplumdaki insanda görmeye başladı. AB’nin kuvvet ve muhtemel dağılma sürecine girdiği bir dönem yaşıyor. Türkiye Avrupa’nın bir parçasıdır. Türkiye Avrupa ile uyumlu çalışan ve bu noktada yasalar yapan ve reformlar düzenleyen bir ülkedir. AK Parti süreci çok iyi yönetti; ama bazı samimiyetsizler, bazı raporlardaki bazı engellemeler bu noktada vatandaşlara bazen olumsuz yönde etkileyebiliyor.
ERDAL DEMİR: Ekonomi dünya devletlerinin sorunu AK Parti döneminde haneli enflasyon başarısı ve hatta büyük krizde de Türkiye’yi teğet geçen bir ekonomik kriz başarısı da yaşandı. Bugün yine küresel ekonomik krizin yaşandığı dünyada Türkiye iyi bir yerde görünmüyor. Bu iki farklı ekonomi yapılanmasını değerlendirir misiniz?
ÖMER ÖZMEN: Türkiye’nin ekonomisinin iyi bir yerde olmadığı fikrine katılmıyorum. Bugün AK Parti’nin 19 yıllık iktidarında toplumun satın alma gücünden tutun refah seviyesine kadar toplumun beklentilerine kadar bir çok noktada belli aşamalar kaydettik. Yani her şey tam olarak tamamlanmış durumda olmayabilir ama bütün mesafeler kat edildi. Biz 2000’li yıllarda ekonomik krizlerde memurun, emeklinin maaşı ödenecek mi diye atılan gazete manşetlerini biliyoruz. Çok ciddi bir süreçten geçiyoruz. Özellikle 2018 Ağustos ayında yaşanan ekonomik darbe girişiminden sonra yaklaşık dünyayı etkisi altına alan Covid salgını yaşıyoruz. Tüm bu süreçte ülke olarak üzerimize düşen tüm vazifeleri yerine getirdik. Bu noktada tüm dünyadaki arz talep dengesinin patlamasından ve hammadde kaynaklı tüm sıkıntıları tüm dünyanın yaşadığı gibi biz de yaşıyoruz. Bugün enflasyon sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın sorunu. Bizim ülkemizdeki ekonomistler dışında tüm dünyadaki ekonomistler de bunu belirtiyor. Bu bir süreç ve ben bu sürecin kısa sürede rayına oturacağını ve insanların şu anda sağlığından dolayı sıkıntıda olduklarını ayrıca dünyanın merkezinin değişiyor olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte yeniden yapılanan bir dünya var Türkiye’de bu noktada birilerinin peşinden koşan değil kendi yolunu çizen bir ülke olarak özellikle hem Milli Savunma Sanayi’nin de hem de kendi enerji çalışmaları noktasında dünyanın bir çok ülkesine örnek olma noktasında devam ediyor. Bugünleri ben çok kısa bir zamanda aşacağımızı ve var olan sıkıntılarımızın da en kısa zamanda giderileceğine inanıyorum. Bu noktada anketlerde hep beraber izliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız da çıktı ve hayat pahalılığı ve marketlerdeki fiyatların, raf fiyatlarının artması noktasında bu konulara asla uzak olmadığını görüyoruz. AK Parti ,bizzat kendi içerisinde Ramazan başında yaptığı çalışmalarda, Aydın Bölgesi’nde kapısını çalmadığı esnaf dükkanı kalmadı. Ziyaret etmediğimiz sanayi kalmadı. Üreticinin, esnafın, çiftçinin, sanayicinin sıkıntıları ne ise tam olarak bizler yerinde tespit ediyoruz. Bunları düzenli olarak Ankara’ya raporluyoruz. Merkezimize bu raporları sadece Aydın için değil 81 ilde giden raporlar doğrultusunda çözümlenme noktasında bir arayış içinde gidildiğini biliyoruz.
ERDAL DEMİR: Yani iki ayrı tablodan bahsederken şunu vurgulamaya çalıştım aslında. Şimdi biliyorsunuz ekonomik hareketler ve trendler çabuk mütalaaya düşüyor. Mesela geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın rezerveler ile ilgili bir rakam kullanması bir karşılık oldu rezerveler bir emanettir; hatta elli milyarlık kısmı da açıktadır. böyle bir yorum var, Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
ÖMER ÖZMEN: Bu noktada Merkez Bankası’nın rezerve konusu teknik bir konu. Kalkıp da burada şu nerde bu nerde sormaktan ziyade bu para nerede kullanılmış, hangi anlamda finanse edilmiş bunları araştırmak gerekli. Merkez Bankası’nın görevi bu noktada zaten finansı sağlamaktır. Kasasında para tutup kimsenin işine yaramayan bir paranın kimseye faydası yok. Neticede Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti 119 milyar çıktı tekrar Merkez Bankası’nın rezervine. O noktada bir sıkıntımız yok. Türkiye son iki yılda dünyanın bir çok Merkez Bankası’nın kasasında tuttuğu altınları geri getirdi. Bugün açsınlar ve baksınlar arkadaşlarımız. Merkez Bankası rezervlerinde en çok altın olan ülke kim ve Türkiye burada kaçıncı sırada bir kontrol etsinler. Kısacası algıyla olmuyor bu işler.
ERDAL DEMİR: Küresel ekonomi ve bugün küresel devlet söylemleri tartışılıyor. Dünyanın pandemi ile birlikte farklı bir yaşama doğru gidişini görüyoruz. Bu değişimin Türkiye neresinde yer alır; Yani küresel devlet kavramı gelişirse Türkiye ne yapar?
ÖMER ÖZMEN: Bahsettiğimiz kavram dünyaya yön vermeye çalışan bir akılın eseri. Bunun arkasında zaman zaman bazı aileler olduğu, her şeye sahip olalım, dünyayı biz yönetelim mantığı ile ilerleyen bir takım yankılar var. Bu açık ve net ortada. İsimleri zikretmeye gerek yok herkes her şeyi biliyor zaten. Bunların başarılı olacağına inanmıyorum ben. İşte küresel dünya devleti tek yönden yönlendirme
ERDAL DEMİR: Neyi amaçlıyorlar başkanım?
ÖMER ÖZMEN: Gayet net. Dünyayı sömürmeyi amaçlıyorlar. AB bunların yanında çok masum kalır. AB planlanan referandumun yanında çok daha masum kalır. O açıdan ben bunların gerçekleşeceğine inanmıyorum. En kısa zamanda bunların bu planları tarihe gömülecektir.
ERDAL DEMİR: Peki pandemiyi neden bu konuda basamak olarak kullanıyorlar?
ÖMER ÖZMEN: İnsanları pandemi de evlere kapattılar bu bir. Eve kapanan insanlar internetle zamanını geçirdi. Artık insanlar alışveriş yapmıyor. Her şey insanların evine geliyor. Bu bir adımdır ama ben bunun devam edeceğini düşünmüyorum.
ERDAL DEMİR: Görüyoruz ki 20 yılda çok şeyler değişirken, bir çok şeyinde sorunlarıyla büyüdüğünü görüyoruz. Başta ekonomi ve eğitim. Ekonomi bir çok kez farklı müfredatlar da denendi. Bir türlü ulusak bir eğitim modeli gelişmiyor. Her gelen bakan bir başka konu ile eğitimi ele alıyor. Köklü bir eğitim sisteminin oluşturulamamasını neye bağlıyorsunuz?
ÖMER ÖZMEN: Bu nereden baktığınıza bağlı. Türkiye özellikle son 20 yılda mesela çok basit bir örnek olduğu için söylüyorum. Cumhuriyet tarihi boyunca istihdam edilen öğretmen sayısıyla, son 20 yılda istihdam edilen öğretmen sayısı aynıdır. Hatta bu noktada eğitim camiasına ciddi katkısı olmuştur. İkincisi özellikle fiziki şartlarda noktasında eğitimimizin geldiği durum ortadadır. Ülkemizdeki üniversite sayısı bellidir. Bu açıdan sadece makam değişiklikleri ve sabit ulusal müfredatla bu işi yorumlamak çok doğru değil. Bugün Türkiye’de isteyen herkes istediği okula ulaşabiliyor. Özellikle üniversite okuma noktasında ciddi manada kontenjanlar arttı. Ayrıca okulların sınıf sayıları önceki yıllara göre çok daha rahat bir duruma geldi. Muhakkak ki eksiklikler vardır. Ama bunların doğruya ulaşması için de çalışmalar devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde konuyla ilgili şura toplayacak. Milli Eğitim şurasıyla ilgili bir çalışması var. Sayın Cumhurbaşkanımız bu noktada önümüzdeki yüzyıla taşıyacak gençlerimizi yetiştirme noktasında büyük ve güçlü Türkiye’nin temelini oluşturacak gençlerin daha sağlıklı yetişebilmeleri için kendisinin de öngörüleri vardır. Ben Milli Eğitime bakış açısının bu şuradan sonra değişeceğine inanıyorum.
ERDAL DEMİR: Devlet okulları tadilata girdi. Bu taraftaki kanala geçtiğimiz zaman özel okulların çok daha hızlı değiştiğini, çok daha pandemiye hızlı ayak uydurduğunu ve dünya standartlarına yakın tedbirlerle girdiğini görüyoruz. Devlet bu konuda biraz ağır mı; nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖMER ÖZMEN: Bu klasik bir karşılaştırmadır. Özel sektör daha hızlı hareket eder; bürokrasi talimat bekler. Aradaki fark budur. Özel sektör karını düşünür. Yatırımının paraya dönmesini bekler. Devlet işini daha sağlam yapıyor. Daha sağlam yaparken bazı hususlara katılıyorum. Planlanan tadilatlar, bakımlar bu pandemi sürecinde yapılabilirdi. Ama demek ki mevzuattan kaynaklanan bir takım sıkıntılar kalmış ve bunları aşmamız lazım.
ERDAL DEMİR: Samimi bir itiraf bu. Yine buna bağlı bir soru getirmek istiyorum. Mesela sokaklara kadar indi bu hareketler. Dışarıda banklarda yatan öğrencilerin sayıları yükselmeye başladı. Mesela devletin 20 yıl içinde istihdam ettiği yurtların sayısına baktığımız zaman bugün bu tarafta daha büyümüş, çoğalmış bir yurt kavramının olması ki biliyorsunuz özel okuyan çocuklar biliyorsunuz ya burstan şanslı giriyor ya da parası olduğu için. Biz halk diliyle bir soru soralım. Halkın bugün çocuklarını okutmak için kazandığı bu okullara çocuklarını götürüp, yurda teslim etme şansı devlet yurtlarında çok az. Bu iş için bir hazırlık gerekmiyor mu sizce?
ÖMER ÖZMEN: geçen yıl başvuran öğrencilerin taleplerinin yüzde 86’sı yerine getirilmiş. Bu sene de yüzde sekseni bulacak. Ben size sadece şu örneği vereyim. Rakamlar yanlış olmasın diye özellikle kontrol etmek istiyorum. İç işleri Bakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. İstanbul Kadıköy’de 19 Eylül’de başlayan daha sonra Beşiktaş Bakırköy’de devam eden barınamıyoruz ve yurtsuzlar adına gerçekleşen eylemlere 127 şahıs katılmış ve bu şahıslardan 73 öğrencinin İstanbul’da ikamet ettiği ve herhangi bir barınma probleminin olmadığı, 12 öğrencinin barınma kaydının il dışında olduğu, 28 şahısın başka illerde ve üniversitelerde öğrenim gördüğü ve ikamet ettiği, 8 şahsın herhangi bir yükseköğretim kurumuna kaydının bulunmadığı, 5 şahsın üniversite mezunu, bir şahsın da akademisyen olduğu görülüyor. Eyleme katılan 127 öğrenciden 4 öğrencinin kredi yurtlar kurumuna kaydının bulunduğu, 1 öğrencinin yedek olduğu, 10 öğrencinin daha önce yurtlarda kaydını sildirdiği diğer 1 öğrencimizin de yurt kaydının bulunmadığı tespit edilmiştir. Özellikle son 19 yıldır yapılan yurt yatırımları ile ilgili size bilgi vereceğim. Yurt sayısı 2002’de 190 iken, bugün 760’a çıkmış. Yurt yatak kapasitesi 182 bin 258 iken, bugün 719 bine çıkmış. Devlet bu noktada üzerine düşeni yapmış. Yatak tipi ranzalar önceden yüzde seksen biri ranza iken bugün yüzde seksen dokuzu baza modeline gelmiş. Bu noktada daha çok eleştirilecek olan bir ilin oda başkanının bir açıklaması var mesela. Diyor ki” İki, üç öğrenci bir araya gelsinler ve versinler kirayı” Kısacası öğrencilere aşırı zam yapan ve kiraya ev vermeyen insanımızın da kendine biraz çeki düzen vermesi lazım.
ERDAL DEMİR: Aydın’ın yerel yönetimde nasıl görüyorsunuz? Samimi bir dille eleştirdiğinizde artı ve eksileri nasıl sıralarsınız?
ÖMER ÖZMEN: Yerel yönetimlerden kastınız Büyükşehir Belediyesi mi?
ERDAL DEMİR: Evet
ÖMER ÖZMEN: Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin 3. Dönemi bu dönem. İşte şehrin çehresi ortada. Biz buradan Denizli’ye, Manisa’ya, Ankara’ya gittiğimizde çok net bir şekilde günden güne, yıldan yıla görüyoruz fakat Aydın’da değişen hiç bir şey yok. Özellikle 20014 seçimlerinde verilen vaatlerin yüzde sekseni yerine getirilmeden 2019 seçimlerinde ise zaten hiç vaat verilmedi. Şehir ve ilçe merkezlerine verilen hiçbir vaat yerine getirilmedi. Aydın Büyükşehir Belediyesi iller bankasının kendisine gönderdiği para ile günü idare eden, çalışanların maaşını ödeyen ve algı üzerine siyaset yapan bir kurumdur. Bol bol reklam, bol bol tabela görüyoruz. Aydın şunu da kazandı diyebileceğimiz hiçbir şey olmadı. Aydın bu manada yerel yönetimler açısından kayıp bir dönem yaşıyor.
ERDAL DEMİR: Başkanım hemen buna bağlı bir soru sormak istiyorum. Aydın’ın alt yapı ve üst yapı çalışmalarına baktığımız zaman ASKİ’nin hemen hemen bütün ilçeler dahil yapılan hizmetlerini görüyoruz. ASKİ bir çalışmayı genişleten bir ağ içinde götürüyor. Ben Kuşadası’nda yaşıyorum ve Kuşadası’nda bir çok eksikliklerin yer değiştirdiğini, daha modern ve daha yaşanılabilir bir hal aldığını görüyorum. Yani bütün şehir olduktan sonra maddi imkanların önümüzdeki programlara çok uygun olmadığı zaman içerisinde ekonomik yapılanmanın bu sorunları çözebileceği sorusuna nasıl bakarsınız?
ÖMER ÖZMEN: Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesi 1,5 milyon. Ciddi bir bütçesi var ve bunu yatırmalara dönüştürmek orayı yönetenlerin işi. Biz zaten Büyükşehir’in bütçesini yönetemediğini söylüyoruz. Sadece Kuşadası ile ilgili derseniz; Kuşadası ile ilgili bayramda yaşana bir kanalizasyon patlaması var, daha geçen akşam gördük ki adanın sokaklarından lağımlar akıyor. Kuşadası’nın trafiği alt üst. Biz Cumartesi ve Pazar günleri Kuşadası’ndaki programlarımızın hiçbirine saatinde yetişemiyoruz. Sıkıntılar halen devam ediyor.
ERDAL DEMİR: Aydın yapılacak bir yerel seçimine nasıl geçer? AK Parti bu seçimde başarılı olma şansı ulusal politikalara bağlı bir sonuç alır mı?
ÖMER ÖZMEN: Bizim gündemimiz 2023 seçimleridir. Biz 2023 seçimlerinden başarıyla çıkarsak 2024 seçimlerini de başarı ile alırız.
ERDAL DEMİR: Aydın’ın temel sorunlarını AK Parti yönetimi tespitli bir program uygulayarak halledebilmiş midir?
ÖMER ÖZMEN: Aydın bir tarım şehri. Aydın’da DSİ en çok yatırım yapan kuruluşlardan biridir. Bu noktada Aydın’da özellikle merkezi İkizdere Barajı, şu anda Söke’de inşaatı devam eden Sarıçay barajı Allah’ın izniyle 2050 yılına kadar şehrimizin içme suyu sorununu çözdük en azından. Abdülhamit Han’ın hayali olan Çine Adnan Menderes barajı ile Çine Ovası’ndan tutun Söke Ovası’na kadar yeraltı sularının kanalı ile yüzbinlerce metrekare alanın sulama stokunu da ortadan kaldırdık. Aydın’da ulaşım noktasında özellikle duble yollarda ciddi sıkıntılar vardı. Onu da ortadan kaldırdık. Aydın’da bugün sayısı ciddi manada artan bir üniversite var. Yine belediyelerimiz aracılığıyla özellikle Buharkent Belediyemiz bu noktada yüne organize sanayilere ciddi desteği var. Mesela Söke’deki bir Kağıt Fabrikası’nda bin 700 kişi çalıştırılıyor. İnşaatı devam eden bir seramik fabrikasında dört bin kişi çalıştırılacak. Buharkent’te Türkiye’nin en büyük süt toplama fabrikası kuruluyor. Dolaylı istihdamı 15 bin kişi. Bunun dışında Aydın’da jeotemal seraları kurulacak. Büyük bir ihtimal önümüzdeki günlerde belediyemiz bir termal otel noktasında büyük bir şirketle yer tahsisi yaparak Aydın’da büyülük oranında ilke imza atacak ve bizim belediyelerimizin jeotermal ve sera ile ilgili çalışmaları var. Tabi ki Aydın’ın en büyük problemlerinden birisi de Büyük Menderes Havzası kirliliği. Bu noktada da Menderes’te su olmayınca ne sıkıntılar yaşayacağımızı hep beraber gördük bu yaz. Bu bakımdan bir projemiz de DSİ’ye sunduğumuz Dalaman Çayı’nın suyunun, Kemer Barajı’na akıtılarak Kemer Barajı’ndan itibaren Söke Ovası’nın sonuna kadar aktarılması. Bu projeyle ilgili biz teklifimizi sunduk. İnşallah ileriki günlerde bu proje faaliyete geçiririz. Şehir Hastanesi hızlı bir şekilde inşaata devam ediyor. Aydın- Denizli otoyolu çalışmaları da hızlı bir şekilde devam ediyor. Ayrıca Aydın- İzmir arasındaki hızlı treni de tamamlarsak fiziki manada bir çok eksiklik tamamlanmış olur.
ERDAL DEMİR: Denizli yolunun” yap işlet” projesine verilmesi eleştiriliyor ve rakamlar şimdiden tartışılmaya başladı. Bu bir sıkıntı olabilir mi diye düşünüyorum? Diğer sorum ise bu bölgede kapalı sulama sistemine niye geç kalındı?
ÖMER ÖZMEN: Başından itibaren ben bir kayıp olduğuna inanıyorum. Buharlaşma var yıllar önce yapılan sulama kanallarının zeminlerinin erimesi var. Bu nedenle eski usullerin kapalıya geçmesi lazım. İkincisi damlama sulamaya bir an önce geçilmesi lazım. Kapalı sisteme muhakkak geçmemiz lazım. Otobanla ilgili meseleye gelince de geçiş ücretleri yüksek olabilir ama insanlara zaman açısından sağladığı tasarruf değerlendirdiğimizde bence çok bir kaybımız olacağına inanmıyorum. Özellikle oto yollara büyük araçların, nakli araçların yönlendirilmesinin bir denge sağladığını düşünüyorum.
ERDAL DEMİR: Aydın’da jeotermal sorunu devletin ruhsat verilirken yeterli yaptırımların uygulamamasından kaynaklanan boşluklardan doğduğu, dünya standartlarına uygun teknoloji yerine kazanca dönük bir yapılanma ile ilgili acelecilik göründüğü konuşuluyor. Bu da başta sağlık olmak üzere Aydın’ın doğa yapısını bozduğu ve iklimsel kayıplara neden olduğu söyleniyor siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?
ÖMER ÖZMEN: Burada yüzde doksanını ihalesi Özel İdare zamanında yapılmış. İhalelerde suyu verme şartı zorunluluğu yok. Büyükşehir yasası da ısıtma ile ilgili yetkinin tamamını da Büyükşehir’e vermiş. Bu bakımdan Büyükşehir Belediyesi kanunu 7. Maddesinin Y fıkrası açısından Büyükşehir, ısıtma tesisleri kurar, işletir. İlçe belediyelerinde bu yetki yok. Niyetlenen ilçe belediyelerimiz var ancak yasa engeline takılıyorlar. Bu yasada değişiklik olursa ilçelerin jeotermalle ısıtmaya hazır belediyelerimiz var. Ayrıca geçen yıl Temmuz ayında biz bu jeotermal şirketlerin Aydın Bölgesi’nde çevreye verdiği zararları ve şikayetleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ilettik. Ciddi bir şikayet almıyoruz artık çünkü ciddi bir denetleme var. Bazı ölçüm cihazlarının zorunluluğu getirildi sayın bakan tarafından ve ayrıca Aydın’da seyyar ölçüm aracı zaman zaman geziyor.
ERDAL DEMİR: Kuraklık için Aydın’da yerel yönetimin üretmeye çalıştığı çareleri devlet hangi ölçülerde desteklemelidir?
ÖMER ÖZMEN: Büyükşehir Belediyesi’nin bazı yerlerde kuyular açtığını duyuyoruz. Bu köylerden insanların bağını bahçesini suladığı duyumunu alıyoruz. Bunun yerel ya da genel yönetimi yok. Biz özellikle köy ziyaretlerimizde Büyükşehir’in bazı noktalarda talepler üzerine kuyu açtığını faaliyete geçtiğini duyuyoruz. Biz geçen yıl Ocak- Şubat ayında Belediye Meclis grup toplantısı öncesinde, Büyükşehir Meclisi’ne önümüzdeki yaz yaşanabilecek kuraklık ile ilgili çalışma olması için önerge verdi arkadaşlarımız. Önergenin içeriğinde israfın önlenmesi, halı yıkanması, içme suyuyla sulama yapılması, araba yıkanması ile ilgili bir takım kısıtlamaların yapılmasını ifade etmiştik. Her zaman ki gibi önergemiz red edildi. Çünkü sayımız yeterli değil. Arkadaşlarımız bunun mücadelesini verdi ve olmadı.
ERDAL DEMİR: Son olarak bir erken seçim ve seçimden sonra ya da normal süreçte yapılacak seçimde Türkiye nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalır? Bugünkü ekonomik koşullar değişmez ise sizce kendi açınızdan beklenmeyen bir sonuç çıkabilir mi?
ÖMER ÖZMEN: Türkiye ve büyük güçlü Türkiye kararlı adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Bu millet kendi yolunu ve kendi kaderini çiziyor. Bugüne kadar nasıl hata yapmadıysa bugün de hata yapacağına inanmıyorum. Milletimizin takdiri her şeyin üzerindedir. İnşallah nice yıllar daha Türkiye AK PARTİ tarafından yönetilecektir.
HABER EDİTÖRÜ: SELVA DEMİRCİ
RÖPORTAJ: ERDAL DEMİR