Demokrasilerde sistem; çoğunluğun tercihi ile yönetme yetkisini, sistemin gereği seçim yolu ile seçilene vermeyi gerektirir.
Seçilen; demokrasinin kavram ve kurumlarında yönetme kurallarında gösterilen kanunlara uymak ve tüm hizmetleri kendi çoğunluğuna değil, milletin tamamına vermektir.
Hiç bir seçilen demokrasinin imkânlarını kullanarak, kendi sistemini getirip, demokrasiyi tasfiye etme yetkisine sahip değildir. En azından meşruiyeti kabul edilemez. Dayatmadır, tek adamlılıktır, teokratik yapıdır.
Adına padişahlık derseniz, toplumu, ümmet toplum yapısına götürürsünüz. Bu sistemde, ütopyacılık esastır. Bu sistemi demokrasinin tüm imkânlarını kullanarak yaratmak ise vatana ve milletin iradesine ipotek koymaktır.
Sonuç yine milletin iradesi ve direnciyle çözülür. Adaletin dili böyle konuşuyor ve Erdal Demir’in kaleminden dökülen cümleler …
İnsanca yaşam talebimiz, mağduriyetten sızlanışımız değil, kazanılmış haklarımızın elimizden alınıp, statülü sendikal haklarımızın verilmeyişi, mücadele ve pazarlık etme gücümüzden korkulmasındandır. Sadaka para politikasını ret ediyoruz.
İnsanca yaşamın, ne ezen ne ezilen eşitlilik ilkesinden kopmadan, emeğin hakkının verildiği, emeğin sömürülmediği, paylaşımda ve yaşama dair her ne varsa ilkelerinin yok sayılmadığı, hak hukuk adalet kavramıyla korunduğu bir düzende yaşamak, ișci, emekli sınıf ve kitle sendikacılığının hayata geçirildiği bir yaşamı talep ediyoruz.
1 Mayıs mesajı veriyor Tüm Emekliler Sendikası Aydın Şube Başkanlığı…
Geçen hafta ki yazımda değişmeliyiz diye yazmış ve yenidünyada, yeni sayfayla başlamalıyız demiştim. Bu fırsat toplumsal mutabakata dönüşmeli demiştim. HATTA demokrasinin yeniden vücut bulup, TBMM ‘de milli iradenin parlamenter sisteme dönüştürülmesinin Türkiye’nin bekasının ve uluslar arası platformunda ki tüm siyasi, ekonomik ve sosyal normlara dönmesinin zamanıdır demiştim.
Ama nerede dünyayı değişime götüren Koronavirüs, belli ki bizim siyasetçileri hiçbir çizgiye çekememiş. Siyasi partiler arasında dalaşmaların, tehdide varan konuşmaların böyle bir süreçte bizi nerelere götüreceğinin hesabını ne zaman yapacaklar, ne zaman milletin sorunlarıyla uğraşacaklar, bırakın sorunları, ne zaman ayrışan toplum yapısını bütünleştirecek yapıya taşıyacaklar! Yok, hiç de niyetleri yok bu siyasilerin. Her siyasi parti, koltukları üzerinden siyaset yapmaktan vazgeçmedikçe, bütüne giden yolda vatan, millet deme sevdasını yaşamadıkları müddetçe, umutlar dirençle birleşmeyeceğe benziyor.
Devletin Cumhurbaşkanının artık bekanın başı olarak görev yapması milletin özlemi haline dönüştü. Kalemlerimiz artık ne istediğini kararlılıkla biliyor ve yazıyor. Bu milletin barışık, bütüne varan millet anlayışına ve devlet kavramının ağırlığına ihtiyacı var. Bugün tüm dünyaya yardım kampanyaları ile gücümüzü gösteren ve yerinde davranışlarla ülkeler arasında dayanışmanın bugün en fazla ihtiyaç duyulan bir ilişki olduğunu sergiliyor Cumhurbaşkanı! O zaman daha fazla gecikmeden milletin ihtiyaç duyduğu bir olma, iri olma ve diri olma yapılanmasına parmak basmasının zamanıdır!
Yazımın girişinde bir farklılık yaratmadan yazdığım örnekleri çoğalta bilirim.
Tarım, Ziraat, Eğitim, Sağlık, Hukuk ve ekonomide devletin gücüdür özlenen. Tüm teşvikleri yeniden üretim anlayışı ile kaynaklarımıza aktarmamızın zamanıdır. Türkiye beton yığını yeterince olmuş ve ekonomideki lokomotif görevini, hem istihdam hem de talep yönünden yitirmiştir. Bu sektörde rantiyecilik ve adam kayırmacılık bitirilmelidir!
Koronavirüsü ekonomik ve sosyal yapılanma anlamında karşılayacak uzun süreli gücümüz yok! Geri dönüşümüzde aynı ekonomik anlayış ve belirli sektör bazında teşvikleri devam ettirmemiz bizim sonumuz demektir. Yatırımlarımızın yönünü devletin içinde olduğu ekonomiye, üretim ekonomisine çevirmemiz zorunludur. Köylüye, Ziraatçıya, Tarım sektörüne hızla dönüş yaparak, ekonomiye üretim anlamında ivme kazandırmalıyız. Üreticinin bir başına ekonomiye kredi kullanarak, geri ödemeyi bile beceremeyen kazanç yapılanmasıyla, borçlanarak katkı koyup, üretime ivme kazandırma gücü kalmamıştır. Devletin elinde önemli kozlar ( Bor madeni) gibi vardır. Bu imkânları emperyalistlere değil milli ekonomiye kazandırmak zorundadır.
Hiç vakit yok, ayrıştığımız yerlerden kavgaları sürdürmeye. Bu İngiliz’in, bu Yunan’ın; bu Fransız'ın, Bu ABD’nin Hatta tamamı olan G8’lerin Sevr antlaşmasında bize giydiremedikleri elbiseyi, giydirmelerine yarayacaktır.
İşçinin Emekçinin bugün içinde bulundukları durumdan devletiyle birlikte yücelmelerini diliyor, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi bayramlarını kutluyorum.