Israr ve inatla Türkiye Cumhuriyeti’ni “hukukun üstünlüğüne inanan” bir devlet olmaktan çıkarıyorlar…
Yapılanları ve siyasetteki konuşmalarını dinledikçe, “anayasal bir ülke” olmadığımızı iyice görüyoruz…
Önce şunu belirtelim. Anayasa’nın 101. Maddesi net bir şekilde “bir kimse 2 kez cumhurbaşkanı seçilir” diyor!
Ve Anayasa’nın hiçbir yerinde, “Cumhurbaşkanlığı 2018’de başlar” demiyor!
Yani Tayyip Erdoğan, 2014 ve 2018 yıllarında seçilerek, 2 kez Cumhurbaşkanlığı yapmış oluyor…
Anayasa’nın 116. Maddesi’ne göre Erdoğan’ın 3’üncü kez cumhurbaşkanı adayı olabilmesi, “görev dönemi bitmeden TBMM’nin kendini feshetmesi” koşuluna bağlıdır! Bu madde çok net ve açık…
Gerekçesi de 5 yıllık görev süresini tamamlamamış olması!
3’üncü kez adaylık için başkaca hiçbir yol yok!
Erdoğan’ın, görev süresi bitmeden “kendini ve TBMM’yi seçime götürmesi” halinde bile “3’üncü kez aday” olması mümkün değil!
Çünkü görev süresi bitmeden seçim kararını kendi iradesiyle veriyor!
Bu durumda görev süresi açısından “hak mağduriyeti” ortadan kalkıyor...
Ayrıca, Anayasa karma komisyonunda bu madde konuşulurken tutanaklara geçen Mustafa Şentop ve Hayati Yazıcı’nın; “Cumhurbaşkanının bu yetkiyi kullanması çok zor. Ancak ülke için olağanüstü bir hal durumunda bu yetki kullanılabilir” sözleri kayıtlarda duruyor!
Kaldı ki, referandum propagandası sırasında Erdoğan “Benim Meclis’i feshetme yetkim yok” diye halka taahhütte bulunmuştu! Unutmayalım…
Hal böyleyken, muhalefet liderinin “Anayasa’ya rağmen taraflı Yüksek Seçim Kurulu Erdoğan’ı aday yapar” sözü, “halka şimdiden anayasa ve yasalar dışında alınacak olan bu kararı sineye çekin “anlamına gelir…
Ayrıca, yeniden hukuk devletini kurma iddiasında olan bir partinin “hukuksuzluğu teşvik eden” yaklaşımı, içinde bulunulan çaresizliğin yanı sıra hukuka olan samimiyetinin de sorgulanmasını gerektirir…
“Çaresizlik acze dönüşürse” toplum siner, seçim güvenliği yok olur, böylece bir kez daha Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürülür…
***
YSK, Anayasa’nın 116’ncı Maddesi dışında Erdoğan’ı 3’üncü kez aday yapamaz!
“Yapar! Ne yapalım” diyenler, laik demokratik sosyal hukuk devletine, en hafif deyimle inanmayanlardır…
YSK’nin böyle bir karar vermesi halinde tüm muhalefet partileri şimdiden, adayın ve seçimin meşru olmayacağı ısrarla kamuya açıklamalıdırlar!
Muhalefetten beklenen kararlı olmaktır…
Halkın gücü, muhalefetin cesaretiyle sandıkta kendini gösterecektir…
Bilinmeli ki, Erdoğan tek başına devlettir…
Bu bilinçle hareket edilmelidir…
Toplumsal muhalefete önderlik edecek partiler, yükselmiş egolarından kurtulmalı, seçimi kazanmak için dayanışma içinde birlikte hareket edebilmelidirler…
***
Hak ve özgürlüklere inanan, adaleti oluşturan ve siyasal yöneticileri sorgulayabilen hukuk devletine bağlı çağdaş ve modern ülkelerde, tek adam rejimi olmaz!
Laik ve demokratik olmayan bir yönetim kabul edilmez…
Bu nedenle “giden geleni aratır” anlayışına karşı dikkatli seçimler yapmalıyız!
Muhalefetin çıkaracağı cumhurbaşkanı adayı, önce kendi partililerinden sonra da ittifaklardan onay almalı…
Genel başkan olmak, cumhurbaşkanı adayı olmanın olası bir adımıdır.
Ama toplumun ortak adayı olunduğu anlamına gelmez…
Oy verecek milyonların düşüncesi, kazanmak için en temel güçtür...
TBMM çok önemlidir. Yeniden kurucu Meclis olacaktır!
Bu nedenle toplumun sahip çıktığı ve arkasında hizmet izleri bulunan milletvekilleri Meclis’te yer almalıdır…
Yani halkın kucakladığı kişiler olmalıdır…
Adaylar; genel başkanların duygularına, kaprislerine, bireysel beklentilerine bağlı olmamalıdır…
Özellikle CHP’nin kültüründe önseçim temel bir koşuldur!
Bu seçimde tek adamlar düzeni yıkılmalı, yerine parti içi demokrasi, hak ve hukuk anlayışı getirilmelidir.
Liyakat istemek sözde kalmamalı, gerçekten liyakatli kişiler iş başında olmalıdır.
Kısaca; “kimsenin yanlış yapma” lüksü yoktur!
***
Türkiye bir yol ayrımında…
Ya Taliban’dan farklı düşünmeyenlerin yönettiği bir ülkede yaşam biçimimizi değiştirerek yaşayacağız!
Ya da emperyalizme karşı duran, emeği en yüce değer olarak kabul eden, üreten ve adil paylaşan, devletin mafyadan, uyuşturucu baronlarından, sermayeden yana değil üretenden ve emekten yana olduğu, bağımsız yargıya sahip, ülkesi ve yurttaşı güvende olan bir ülkede yaşayacağız…
Seçim sizin!