İstifa!

Ülkemizin en önemli bilim insanlarından biri olan Prof. Övgün Ahmet Ercan; “felaket anında çaresiz, kimsesiz kadınlara” karşı yapılan insanlık dışı uygulamaları dile getirdiği ve toplumda kin ve nefreti oluşturduğu gerekçesiyle gözaltına alındı.

Felaketler yaşanırken AKP iktidarı, böylece ülke adına yeni skandal daha yarattı...

45 bini aşkın yurttaşımızın ölümüne neden olan iktidar, vatandaşların uyarıları doğrultusunda ihmali olan, bölgeye zamanında gitmeyen, yardımların çalınmasına, çadırların satılmasına, gönüllülerin işlevsiz bırakılmasına göz yumduğu gibi bir de kadınlara yapılan tecavüzün üzerini örtmeye çalıştı…

Yapılan eşkıyalıkların, hırsızlıların ve haksızlıkların peşine gitmek yerine, doğruları söyleyen, halkı uyaran, deprem bölgesinde incelemeler yapmaya çalışan bir bilim insanını gözaltına almak, en hafif deyişle, acizliktir!

***

Bakanların doğru söylemediği, toplumu aldatmak için bin türlü oyunlar oynadığı, algıyı yönlendirerek halkı kandırdığı, sopa göstererek depremzedeleri korkutmaya çalıştığı bir durum yaşanıyor…

Dürüst bir yönetim sergilenmedi.

“Siyasal İslam’ın Darülharp” anlayışı acımasızca uygulandı.

Laik demokratik Cumhuriyet’ten, sosyal hukuk devletinden ve de çağdaşlıktan ne yıkılırsa kar dendi…

Deprem bahane edilerek özellikle, Hatay’ın siyasi nüfusu değiştirmek adına sınır kapıları açıldı.

Bu gerçeği dile getirenlere saldırıldı.

Yani aklınıza gelebilen tüm ahlaksızlıklar utanmadan sergilendi…

Yalanlar ardada sıralandı! Halk yalanlarda avutulmaya çalışıldı!

***

Toplumsal yaşamda “yalan söylemek” en tehlikeli zaaftır!

“Yalancının mumu” bir gün mutlaka söner!

İnanç felsefesinde de “yalan ve aldatmak,” en büyük günahtır!

Depremin ilk gününden bu yana iktidar ve iktidarın tüm kadrosu, deprem felaketinin yaralarını sarmak ve sosyal devlet olarak görevini yerine getirmek şöyle dursun, algıyı yönetmeye çalışmak, lafla işi idare etmek ve enkaz altında kalmış insanları umursamaz bir tavır içinde oldular.

Şayet CHP Belediyeleri, STK ve gönüllüler tüm olanaklarını seferber etmeseydi, felaket katlanarak devam edecekti...

Hala çadırı, tuvaleti, suyu, aşı olmayan, insanca yaşamdan uzaklaştırılmış, güvenliği sağlanmamış yurttaşlarımız var!

***

Hal böyleyken Kızılay’ın elindeki, konteyner ve binlerce çadırı öncelikle İdlip’e gönderdiği, yeni sığınmacıların geldiği, Antakya’nın göz göre göre boşaltıldığı iddiaları devam ediyor…

Bir başka skandalsa bu iddiaların Dışişleri bakanlığı tarafından yalanlanmasıydı!

Çünkü Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in;

“#Deprem bölgesinden yüzbinlerce vatandaşımız Mersin’e geliyor.

Biz milletimizi bağrımıza basarız.

Ancak planlı olarak yüzbinlerce Suriyeli sığınmacı da getiriliyor.

İlgilileri uyarıyorum!

Zaten 400 bin sığınmacıyı getirdiniz, daha fazlasını da taşıyamayız.

Mersin’e bu kötülüğü yaptırmayız.” diye attığı bu Tweet, Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu doğruları söylemediğini ortaya çıkarıyor!!!!

***

Düşünün bir ülkenin Dış İşleri Bakanı, “gerçekleri söylemez, halkını kandırmanın yollarını arar ve de doğruları söyleyenleri korkutmaya çalışırsa,” o bakanın mensup olduğu ülke uluslararası arenada “güvenilmez ve itibarsız” bir konuma gelir!

Bugün Türkiye, böyle liyakatsiz bakanlar yüzünden maalesef bizlere yakışmayan bir görüntü içindedir!

***

Mersin ivedilikle afet bölgesi olarak ilan edilmelidir…

Kent milyonlarca insanı artık taşıyamaz durumdadır.

***

“Cumhurbaşkanı Erdoğan; yapılan her hata, işlenen her suç, oluşan her felaket sonrası toplumun infialini dindirmek için Allah’tan ve vatandaştan af diliyor!

“Allah affetsin” diyerek konuyu kapattığını zannediyor ve olayların üstüne çıkmaya çalışıyor!

Adıyaman’da da mutat” af dileğini” dile getirdi…

Yakınları göçük altında kalanların, anasını babasını kaybedenlerin, yaralananlar ve evi yıkılanların hışmından kurtulmak için, sadaka gibi, çocuklara paralar dağıttı!

Bu yaklaşım, Hristiyanlıkta kiliselerde papaz aracılığıyla “Günah çıkarmaya” benzemekte…

Oysa İslamiyet'te Allah ile Kul arasına kimse giremez. Allah'a kalben tövbe etmek vardır! Vatandaşları bu tövbelerine alet edip aracı kılması, inandığımız İslam dinine aykırıdır…

Kaldı ki; Her tövbe sonrası aynı yanlışlara, hatalara, umursamazlıklara, yetkilerini kötü kullanmaya, Kul hakkı yemeğe devam edilmesine ne demeliyiz?!!

Ayrıca İslamiyet; “Eğer kul hakkı yenmişse özür dilenmeli, yenilen hakkın affedilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalı, maddi bir zarar söz konusu ise bu zarar karşılanmalıdır.” Der…

“Bunlar yerine getirilmezse af da söz konusu olmaz!” der

Biliniz ki; Günah ve Kusurun arkasından istenen “Helallik de “sözde kalır!

***

AKP, göçük altından çıkan halkı sopayla korkutacağını zannediyor…

Ama bilmiyor ki; “Ölümle burun buruna gelmiş insanların korkması” mümkün olmaz!

AKP oldukça “can ve mal güvenliği” olamayacağını anlayan yurttaşlar, statlarda “AKP istifa “diye bağırıyorlar!

Evet, İktidar istifa etmeli!

Türkiye’nin artık, “kendini bu ülkeye ait olarak gören, yurttaşına sarılan, dağını taşını, suyunu ormanı ve insanı yani tüm değerlerine ve kaynaklarına sahip çıkan liyakatli bir iktidara ihtiyacı var!

“Artık yeter “diyenlerin kurtuluş yolu sadece budur!

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.