İnanç Yaşayan Toplumun Kabul Ettiği Evrensel Bir Değerdir

İnançların yaşayan toplum tarafından kabul edilir olma isteğine bırakılması, bir başka kurum ve kuruluş tarafından inançların sorgulanmaması ve inançlarını ibadet ile fiili bir şekilde ifa etmek isteyen toplumların, inanç özgürlüğünün kısıtlanması evrensel insan hakları ölçeği ile örtüşmediği, alenen faşizan bir tavırla, tek din ve tek kültür dayatmacılığı olduğu açıktır ve anlaşıla bilir değildir. Cem Vakfının yıllarca sürdürdüğü Aleviler adına tarihi bir karar ve gelişme olarak kabul edeceğimiz, Yargıtay’ın vermiş olduğu karar, geleceğe yeni sayfa açmıştır. Umarız başta uzun adam ve sistemin dişlileri, bu kararı tıpkı AYM' nın özel dershaneler ile ilgili verdiği karar gibi yok saymasın. Cem Vakfının bu mücadelesinin arkasında örgütlülüğü takdire şayan Alevi toplumunun nasıl büyük katkısı olmuşsa, Yargıtay’ın Cem evleri ile ilgili verdiği kararında arkasında aynı örgütsel duruşu sergileyerek duracaktır.

'İBADETHANE' KARARI

Vakıf tarafından temyiz edilen karar ise Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından oy birliği ile bozuldu. Dairenin kararında olaydaki temel sorunun cemevlerinin statüsü olduğuna dikkat çekildi. Anayasanın uluslararası anlaşmaların iç hukuk normu sayıldığına ilişkin düzenlemesi ile eşitlik ve din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin maddelerine atıf yapılan kararda şöyle denildi:

“Tüm Alevi toplumunca kabul gören cemevleri, Alevi-İslam inancına sahip yurttaşların ibadet mekânıdır. Bu ibadet şekli Anadolu'da yüzyıllardan beri böyle süre gelmiştir. Öncelikle, bir mekânın ibadet yeri sayılıp sayılmamasının münhasıran o inanca tabi insanların takdirinde bulunmalıdır. Alevi inancına mensup insanlarının inanç ve ibadet merkezlerinin cemevleri olduğu, Alevilerle birlikte tüm toplum kesimleri tarafından kabul edilmiş bir olgu ve gerçekliktir. Cem evlerinin bir ibadet merkezi olduğu, Anadolu Alevilerinin gelenek ve kültürlerini yaşatmak üzere kurulduğu tartışma konusu olmaktan uzaktır. Alevilik, Orta Asya’da ortaya çıkmış ancak büyük ölçüde Anadolu’da gelişmiştir."

"İki önemli tasavvufçu olan Hoca Ahmet Ye şevi ve Hace Bektaşi Veli bu inanç hareketin ortaya çıkmasında oldukça etkili olmuş, kaynağını Türk toplumu ve tarihinden almıştır. Alevilik ve Alevilerle ilgili sorunlar ülkemizde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yargılama konusu olmuştur. Nitekim Cem Vakfı/Türkiye davası, somut olayla bire bir örtüşmektedir. Her iki davanın tarafları aynı olup, konuları benzerdir. Bu davada ülkemizin, İnsan Haklan ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 9 ve 14. maddelerini ihlal ettiğine hükmedilmiştir. Tüm bu maddeler ve özellikle Uluslararası Sözleşme hükümleri ile birlikte normatif düzenlemeler kapsamında hukuki olgulara göre; cem evlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 14. maddelerine aykırı olduğunu bildirir AİHM’nin Cem Vakfı kararı da dikkate alınarak, davalı vakıfta, alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak; söz konusu vakfın ibadethane kapsamında değerlendirilecek bu bölüme ait aydınlatma giderleri tespit edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.”

'YENİ VE TARİHİ KARAR'

“Karar, gerekçesine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini alarak evrensel hukuk ilkelerine uymuştur. Ayrıca ibadethane tanımını o inanç mensuplarına bırakması ve bu tanımlamayı başkalarına bırakmaması çok önemlidir. Kararla cemevlerine diğer ibadethaneler gibi her türlü yardım yolu açılmıştır. Örneğin elektrik giderleri Diyanet bütçesinde karşılanacak, belediyeler cemevlerine yer tahsisi konusunda imar kanunundan kaynaklı sıkıntılar aşılmış olacak.”

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.