Kapalı bir odadasınız, kapalı derken hiç penceresi olmayan bir odadan bahsediyorum. Dışarı çıkmanız lazım ve elinizde sizin için çok kıymetli olan bir şey taşıyacaksınız. Dışarıdaki havanın nasıl olduğunu bilmiyorsunuz. Uzun süredir hasta olduğunuzdan dışarı çıkamamışsınız. O sırada birisi odanıza giriyor ve dışarıda çok güzel ve güneşli bir hava olduğunu söylüyor. Siz ona göre hazırlanırken çok kısa süre sonra başka biri içeri giriyor ve dışarıda havanın sağanak yağmurlu olduğunu söylüyor. Kararsız kalıyorsunuz ne giyecek yanınıza ne alacaksınız.
Siz olsaydınız nasıl bir karar verirdiniz? Ve neye göre karar verirdiniz?
Evet, sadece gelen kişileri tanımasak bile güven duygumuz hangisini seçiyor ise biz onun dediğini doğru olarak baz alırız.
Peki, güvenirken neye dayanarak güveneceğiz bu sadece bir his midir?
Hayır, sadece bir his değildir. Eğer siz kendinizi, sınırlarınızı, hedeflerinizi, değerlerinizi iyi bilmiyorsanız… Güvenmekte çok erken davranabilirsiniz…
Dolayısıyla da birçok kırgınlık yaşayabilirsiniz. Bu bayanlarda daha sık ve daha etkin kırgınlıklara yol açmaktadır. Bunun nedeni ise bayanlarımızın daha hassas olmalarıdır ki bu bence hassas olmamaktan bin kat daha iyidir. Sizi daha insan yapar.
Burada en önemli konu biraz önce bahsettiğimiz ve her biri bir seminer konusu olan kendinizi, sınırlarınızı, hedeflerinizi, değerlerinizi tanımanız konusudur.
Kendiniz, sınırlarınız, hedefleriniz ve değerleriniz… Yani sizsiniz… Yani içinizdeki o “Ben” siniz…
Önce kendimize güvenmeyi öğrenmeye çalıştık çocukluğumuzdan beri…
Babamıza, annemize, akrabalarımıza, öğretmenlerimize, komşularımıza, iyi amcalara, iyi teyzelere, iyi ağabeylere ve iyi ablalara güvendik durdur…
Birçoğu bizi yanıltmadı mı?
O güzelim saf duygularımızı yerle bir etmediler mi?
Yoğurdu kaç kez üfleyerek yemeğe başladık?
Kime nasıl güveneceğiz?
*****
Köylünün biri Camide Hoca’ya gelir
- Hocam, abdest almak için soyunup göle girdiğimde ne tarafa döneyim?
Hoca,
- Kıyafetlerini ne tarafa bıraktıysan o tarafa dön ki kıyafetlerini çalmasınlar.
*****
Herkese güvenmeli miyiz?
Hiç kimseye güvenmesek daha güvenli yaşamaz mıyız acaba?
Biz kimselere güvenmez iken, başkalarının bize güvenmesini nasıl bekleyeceğiz?
Yoksa herkes güven konusunda kişileri gruplara mı ayırmalı?
Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır. GOETHE
Bazen de karşınızdakinden çok büyük bir beklentiniz olur, ondan sizin için bir kahramanlık yapmasını beklersiniz…
İyi bir sevgiliniz var ama siz ondan sizin için mutlak bir kahramanlık beklersiniz… Sevgiliniz ise size çok iyi davranmaktadır her konunuzla ilgilenmektedir ama yetmez… Peki, bu garip istek karşısındaki sevgilinizin durumu ne olacak… Belki sizin istediğini anlamayacak bile…
İyi bir kocadan ne beklenir? İyi bir koca olması… Değil mi? Hayır, illa sizin için bir kahramanlık yapmasını istersiniz…
İyi bir baba olmak da kolay değildir. Ancak sanırım bütün çocuklar babalarından bir kahramanlık beklerler.
Bu kahramanlıkları bazen istenmeden de yapmayı çok seven tiplerde yok değildir. Bunlar sokaklarda, kafelerde, barlarda epey dayak yemiş olmalılar.
Siz, siz olun iyi insanların kıymetini bilin ve onlardan kahramanlık beklemeyin.
Siz, siz olun ve kahramanlık yapmaya da kalkmayın normal bir iyi insan gibi davranın bu karşı tarafınızdakine zaten yetecektir.
Her iki durumda da karşınızdakilere bol bol sevginizi verin.
Önce kendinizi sevin ve kendinize güvenin.
Şimdi yukarıdaki resmin konu ile ne alakası var neden buraya koydun diye soruyorsanız size bir fıkra anlatayım.
Adam Fenni Sünnetçi yazan dükkanın önünden geçerken vitrinini bakmış, kocaman vitrin ve vitrinin ortasında bir çalar saat… Şaşırmış ve aynı zamanda meraklanmış… İçeri girmiş sünnetçiye,
- Vitrine niye çalar saat koydunuz? Diye sormuş,
Sünnetçi
- Ne koyaydık!