DEMOKRASİ HALKIN EKMEĞİDİR

EMEKLİLERİN YOKSULLAŞMASI TESADÜFİ DEĞİL SİSTEMATİKTİR.

   Ülkemizde emekliler 13.700.000 civarında olan ve sayıları her gün artmakta olan,buna EYT mağdurlarını da eklerseniz 20 milyona varan bir kitledir. Bu insanlar 2000 öncesi uygulama,2000 yılı sonrası karışık uygulama ve 2008 yılı sonrası azalan gelirler kanunuyla birlikte hem içinden çıkılamaz bir kaosun içine sokulmuştur, hem de fakirleştirilmiştir. Devletimiz ve hükumetimiz emeklilerin sorunlarını öyle karmaşık hale getirmiştir ki şimdi içinden kendisi de çıkmakta zorlanmaktadır. Hak edilen kazançların, emekliliği eski kanuna göre hak etmiş insanlardan uzak tutulması kanunla yapılmış, bilindiği gibi emeklilik yaşı uzatılmıştır. Oysa emekliler kendi maaşlarının da GSMH’dan geldiğini, ülke kalkınırsa kendilerinin de kalkınacağını bilmektedirler. 12 Eylül 1980 ‘den bu yana 24 ocak kararlarını uygulayan tüm hükumetler özelleştirmenin nimetlerini ballandıra ballandıra anlattıkları için Cumhuriyet rejiminin kurduğu fabrikalardan bir tane bile bırakmamışlar rejimi de değiştirmişlerdir. O kadar ileri gittiler ki kamu kurumlarından T.C. levhalarını bile kaldırdılar. Özelleştirme gelirlerinin yok olması bir yana fabrikalar kapatıldı ve 10 milyon civarında insan işsiz,6 milyon insanımız da emeklilikte yaşa sınırına takıldı. Bu durum 4 çalışanın 1 emekli maaşını ödemesi sistemini 2 çalışanın 1 emekli maaşını ödeme gerçeğine çevirdi. 2023’te bu oran 1.5/2 oranına düşecektir,yani daha çok yoksullaşacağız.  Bu duruma alıştırıla alıştırıla, yavaş yavaş getirildik. Tıpkı soğuk sulu tencereye konulan kurbağanın yavaş yavaş pişirilmesi gibi…

                   Şimdi elimizde gelirleri düşen 20 milyon emekli kitle,10 milyon işsiz ve 10 milyondan fazla geçinemeyen engelli kaldı. Ekonomide ise hazine tamtakır. 500 milyara varan dış borç,bozulmuş cari denge,yurt dışına aktarılmış kamunun 190 milyarı,8 milyon mülteciye harcadığımız 100 milyar…kaldı. Bu gerçeklere göre hangi ülke olsa fakirleşirdi.

     İşte bu gerçek örgütsüz toplumun tomografisidir.

   Emekliler fakirlikten kurtulmak için demokrasiye tutunup sahip çıkmalıdır. Başka hiçbir rejimin emeklinin haklarını vermediği yirmi yıllık şeriat anlayışlı rejimden anlaşılmaktadır ki her geçen gün döviz, enflasyon,faiz ve giderler karşısında emeklinin düşürüldüğü durum kurtarılmayı gerektirecek kadar önemlidir.

   Günümüz modern anlayışına aykırı her görüş yada her rejim ne olursa olsun, halkın  denetiminden kaçıyorsa emeklinin de, halkın da hakkını yiyor demektir. Demokrasi, hele halk demokrasisi halkın kendi kaderine sahip çıkmasını, bilinmedik ellere teslim olmamayı gerektirir ve temsilcileri aracılığıyla kendisini yönetir. Eğer halka karşı doğaüstü güçler kullanılmaya başlanmışsa halkı küçük bir azınlık soyuyor demektir. Çünkü halkın samimi kültür ve inanç ritüelleri siyasetçiler elinde kirletilerek yanlış bilgiler halka doğru gibi gösterilir ki bunun bir sürü örneğiyle sayfamızı kirletmemize gerek yok. Eğer ahlak ve toplumsal temel değerler bilinçli ve sistematik şekilde çürütülmeye başlanmışsa ve bu çabalar sayesinde toplumsal hipnoz üzerinden birileri siyasi çıkar sağlıyorsa biraz oturup düşünmemiz gerekir. Bunun binlerce örneğinden bizce en önemlisi Diyanet İşleri Başkanı’nın Londra’dan 3.500.000 dolara ev almış olmasıdır. Elbette bu şahıs bu parayı devlet memuru maaşıyla biriktirmedi. Bindiği Mercedes araba oturduğu lüx konut halkın paralarıyla, dolayısıyla emeklinin maaşının azalan farklarıyla alınmıştır. Aslında o mallar bizimdir.

      MAAŞ ZAMLARI ENFLASYON KARŞISINDA YETERSİZ KALMIŞTIR.

        Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 175,55 olan enflasyon oranı sırf gerçeği saptırmak için  % 78.62 kabul edildi. ENAG'a göre son 6 aylık oran ise yüzde 71,44,TÜİK’e göre ise % 42,89 olarak gerçekleşti. Öyleyse cebimizden ortalama %29.78 çalınmış demektir. Maaşlarımıza yansıtılan enflasyon ise memur emeklileri için %41.69 , SSK ve BAĞ – KUR emeklileri için %42,35 olarak açıklanmış olmasının hiç bir inandırıcılığı kalmamış oldu.

 TÜİK’e göre yıllık tüketici enflasyonu yüzde 78,62'ye yükseldi.  Üretici fiyat endeksi yıllık yüzde 138,31 arttı. Aradaki fark 59,69 fiyatlara yansıyacak.  İkinci 6 aylık enflasyonun en az %60 olacağı tüik hesaplarına göre hesaplanmaktadır. Gerçekte ise bu %60 enflasyona eklenmeyerek cebimizden çalınmıştır.

      Hesaplara yatırılan zam oranlarının da yanlış hesaplandığı ortaya çıktı ve zam oranları yanlış ödendiği için mahkemelik oldu. Şimdi BASK’ın idare mahkemesine açtığı davanın sonucunu bekliyoruz.

      Bu hesaplara göre 3500 lira olarak açıklanan en düşük emekli aylığı kimin yarasına derman olacaktır ? Bir o kadar da engelliler başta olmak üzere milyonlarca dul ve yetim aylıklarının bir çoğu 3500 liranın çok çok altında olmakla birlikte hiçbir şekilde geçinmeye yeterli değildir.

Yaşlılarımız ve engelli vatandaşlarımız yasada aynı kategoride değerlendiriliyor olmalarına rağmen devlet bunlara negatif ayrımcılık yapmakta,65 yaş aylığı 1520 Türk Lirası olmasına, aylıklar bankalara SGK üzerinden ödenmesine rağmen 65 yaşın üzerinde olup da yaşlılık ve engelli aylığı alan vatandaşlarımıza bayram ikramiyeleri ödenmediği gibi SGK ve bankalar promosyon ödemiyorlar 

  EMEKLİLİK HİÇ KİMSENİN LÜTFU DEĞİL KAZANILMIŞ HAKTIR.

    Biz emekliler yıllarca çalıştık ve prim birikmiş ödentilerimiz karşılığında hak ettiğimiz maaşları alıyoruz. Bir takım siyasetçilerin sanki bize ceplerinden ulufe dağıtıyormuş gibi davranması bizim zorumuza gidiyor. Bizim haklarımıza kimse göz koyamaz. Çünkü tam tersine siyasetçilerin maaşlarını biz halk olarak ödüyoruz. Kimsenin bizim kazanılmış haklarımıza el koyma, sömürerek maaşımızı küçültme hakkını kimseye vermedik. Siyasetçiler halkın seçilmiş temsilcileri olarak hizmetçileri olmaları gerekir. Oysa siyasetçilerin bize patronluk taslamaları, bizim haklarımızı kendi tasarruflarıymış gibi konuşmaları milyonlarca emekliyi üzmektedir. O yüzden demokrasi bizim haklarımızın garantisi olmalıdır.

                     İşte bu yüzden halk demokrasisi siyasetçinin, sendikacının, dernek başkanının, memurun, din adamının…herkesin kendi hesabını verebilmesi üzerine dayanır. Yani hesap bireysel çıkarlara göre değil, halkın vicdanına göre verilir. Halk otokontrol yoluyla kendisini yönetmiş olur. Bizler halk demokrasisi kavramına neden bu kadar yabancıyız, çünkü geleneğimizde din adamlarının gösterdiği siyaset adamalarına biat etmek var.  İşte biz sendikamızı 2021 Tüm Emekliler Sendikası’nı bunun için kurduk ve şimdiye kadar hakkı arınmamış milyonlarca emeklinin sesi olmak için…

                     Biz hurafelere değil, bilimsel gerçeklere inanırız ve ekonominin kanunlarına göre emeklinin cebinden çalınan haklarının alınması gerektiğini savunuruz. Bu polemik konusu da değildir ve sendikalı ve toplu sözleşmeli yasal haklarımızı alıncaya kadar da mücadele edeceğiz. Mücadele ederken de kimseye düşmanlık yapmıyoruz ve kimseyi ötekileştirmiyoruz. Bizim için emek en yüce değerdir ve bu coğrafyada emeklilerin çalışarak kazanmış oldukları maddi manevi değerlerinin sömürülmemesini istiyoruz; bundan daha doğal bir şey olamaz. Sendika hakkımızın da yasal güvenceye kavuşturulması için siyasi partilere taleplerimizi iletmiş olduğumuz gibi takibinin de yapacağız. Zira millet İttifakı partileri emeklilerin sendikalı toplu sözleşmeli haklarının verilmesi için çalışacaklarına söz verdiler. Biz bu sözlerin takipçisi olacağız ve 14 milyona yaklaşan emeklilerin hiçbir ayrım gözetmeksizin sesi olacağız.

                 ENFLASYON, EMEKLİLERİN CEBİNDEN PARA ÇALMA SANATIDIR.

                    Moraliniz bozulmasın ama biraz gerçekçi olalım. Emeklilerin sorunları ülke sorunlarından bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla ekonominin küçülme yerine büyümesi emeklilerin gelirlerine de yansımalıdır. Bize ekonominin büyüdüğünü ve büyüyeceğini anlatıp duran hükumet üyeleri maaşlarımızdaki düşüşleri örtbas etmek ve bizim zengin olduğumuzu kanıtlamak için umarım "telefonunu çıkar bakalım " demezler.

                  Oysa ekonominin gerçekleri gelirlerin değil de giderlerin büyüdüğünü gösteriyor. Üzgünüm ama ekonomideki basiretsizlik yüzünden verimsizleşme, küçülme devam edecek. Çünkü hükumet 20 yıldır satmadık, yakmadık, yemedik bir şey bırakmadı. Devlet üretim ekonomisinden çekildiği gibi sadece para yönetimiyle uğraşıyor. Onu da yüzüne gözüne bulaştırdı. Borçlar ödenemediği gibi uluslararası finans kuruluşlarının kapılarında borç para dilenme çabaları tüm hızıyla devam ediyor. Türkiye'ye güven olmadığı için para vermedikleri gibi vadesi gelen borçlarımızı bizden istiyorlar. Bunun için çaresiz kalan Hazine ve Merkez Bankası borçlarını ödememek bir yana seçimi aşıracak kadar borç para aramaya devam ediyor ama uluslar arası finans kuruluşları Türkiye’nin puanını düşürdüğü için para bulamıyorlar. Para bulmak için gerekirse kanunsuz işler yapılıyor ve bütçe açığını kapatıp ek bütçe yapmak için bile kanun çıkarmayı, ek bütçe düzenlemeyi düşünemiyorlar. Çünkü seçim kaybetme kaygısıyla mantıklı işler yapma yetisini kaybettiler.

  Para basmaktan başka çaresi kalmayan akp yangına benzin döküyor.

                Merkez Bankası'nın açığa para basması, karşılıksız çeke benzer ve piyasanın tüm dengesini alt üst eder. Para bir mala yada hizmete karşılık basılırsa ekonominin çarkları çalışır, üretim artar ve kayıt dışı faaliyetler kayıt altına alınarak Hazinenin, dolayısıyla devletin açmaza, çaresizliğe düşmesi engellenmiş olur. Karşılıksız para basarak emisyon hacmini artırmak suretiyle üretim maliyetlerini, dolayısıyla enflasyonu artırmış olursunuz. Maliyetler ve enflasyon para maliyetlerini, dolayısıyla faizi artırır ki iş bilmezliğiniz yüzünden enflasyonu düşürmek yerine faizleri emir vererek düşürmeye kalkarsanız bunu hiç bir mantıkla açıklayamazsınız. İktisat bilimiyle uğraşan bilim adamları yerine emeğin değer olduğunu algılayamamış, hayatı beleş din adamlarının fetvalarını dinlerseniz ayakları yere basmayan, hayali senaryolarla sonuç almaya çalışsanız da nafile... Hiç bir zaman olumlu sonuç alamayacaksınız. Çünkü din adamları hiç bir üretim yapmadan, sadece din üzerinden siyaset yaparak maaş aldıklarından ekonomiden anlamazlar ve verdikleri akıllarla kendilerini bile kurtaramazlar. O yüzden faize karşı olduklarını söyleyerek paralarını faiz,döviz,hisse senedi,borsa...gibi yatırım araçlarında çoğaltarak zenginleşirler. DİB,vakıflar,cemaatler,islamcı sendika ve örgütler boş yere bankacılık sektörü içerisinde yer almıyorlar ve sayısız firma yönetmeleri tesadüf olmadığı gibi paranın dua ederek kazanılmayacağını bize öğretiyorlar. Dolayısıyla dinci vakıf ve derneklerin islamcı partilerle iç içe geçmiş olmaları öbür dünyadan çok bu dünyanın kârlı işleriyle uğraştıklarını kanıtlamaktadır. Üretmekten çok hayatı tüketmekle geçen adamların devleti,bizim devletimizi,dolayısıyla bizi soymaları kaçınılmaz olur ama ahlaki olmaz. Din adamlarının ibadet etmeyi bırakarak siyasetle uğraşmaları halkın sırtından geçindikleri içindir.

Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir yıllık bütçesiyle tüm emeklilerin, tüm engellilerin, tüm EYT'lilerin, çiftçinin,esnafın,işsizin,öğrencinin...bir çok sorununu çözmek çok kolaydır. Kaldı ki Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir yıllık bütçesi 10 bakanlığın bütçesinin toplamından çok olduğu düşünüldüğünde ekonomideki soygunun en önemli sebebi ortaya çıkar.

NAS FAİZİ DEĞİL, ŞEYTANA UYMAMAYI ÖĞÜTLER.

                      Peki nedir bu nas ve faiz politikası ?

                     Nas ve faiz politikası birlikte yürütüldüğüne göre ve bilimsel hiç bir teknik kullanılmadan para maliyetleri hakim olan gücün lehine hesaplandıkça faiz düşer mi ? Düşmeyeceğini herkes bilir, ilkokuldaki çocuklar bile bilir. Aslında nas bahane, soygun düzeni şahanedir. Aslında faizi düşüreceğiz diye Merkez Bankası’nı siyasetlerine alet edip politika faizini indirmeye başlamalarından sonra % 1'ler seviyesindeki aylık faiz oranları % 3'lere çıktı. %30'lardaki enflasyon % 200'lere,dolar kuru ise 6 liradan 18 liraya bir kaç ay içerisinde çıkıverdi. Üretim maliyetleri arttığından, zaten çökmüş olan inşaat sektörü havlu attı ve pes etti. Maliyetlerin artmasını bahane eden yeşil burjuvazi ellerindeki plazaların fiyaflarını 1 milyon lira seviyesinden 10 milyon lira seviyesine çıkardı ve büyük bir spekülasyon dalgasını körükledi. Şimdi ekonominin önünde gereğinden fazla şişen fırsatçı fiyatlar var ve enflasyon %200 iken fiyatların % 1000'den fazla artması özellikle inşaat sektöründeki köpükleşen fiyatın çöküşüyle birlikte konut krizi tetikleyeceğini göstermektedir. Faizi indireceğim derken çıkarmak buna denir.

                  Aslında yeşil burjuvazi bu şekilde sermaye birikimi yapmak suretiyle ülkeyi vuracak stagflasyon dalgasından kendisini korumaya hazırlanmaktadır. Çünkü FED yıl sonuna kadar dolara uyguladığı faizi yıl sonuna kadar %4 seviyesine kadar çıkarmaya hazırlanmaktadır. Şimdi yaklaşan bu tehlikeli tsunamiye erken yakalanacağımız çok bariz şekilde ortadadır. Çünkü yükselen faizler ile ABD Merkez Bankası dünyadan ciddi oranlarda döviz toplayacak ve parasının değerini artıracaktır.

  ECB ve FED'in faiz artırmasıyla birlikte ülkemizden kaçacak döviz artacağından vatandaşın enflasyondan kaçmak için dövize olan talebi ve yabancı sermayenin kaçışı ile birlikte döviz kıtlığı başlayacak, her yıl katlanarak büyüyen cari açık rakamlarının artmasıyla birlikte geri dönülmez sarmal dış borçların ödeme zamanıyla kesiştiğinde yangına dönüşecektir. Çünkü devletin elinde döviz yoktur. 190 milyar dolar civarında para ucuz kurdan alınarak birçok yoldan yurt dışına kaçırılmıştır. Bu tekniğe insider traiding denmektedir ve yapılanlar ağır suçtur.

Ekonominin rulmanları vatandaşın bankalarda bulunan 230 milyar dolar parasıyla dönderilmektedir. Öyle ki böyle bir durumda vatandaş paniğe kapılır ve olağanüstü bir durumda parasını çekmeye yeltenirse ve bankalarda para olmazsa yada sınırlı ödeme yapılırsa tehlikeyi tahmin edebiliyor musunuz ? Böyle bir durumda krizin yıkımını para arzını durdurarak, vatandaşın parasına el koyarak, döviz alım satımını durdurarak yada hangi yöntemle olursa olsun durduramazsınız.

BİZ EMEKLİLER EKONOMİNİN GERÇEKLERİNİ BİLMELİYİZ VE SİYASETLE UĞRAŞMALIYIZ.

 Yasakçı düzen kapitalizmin ruhuna terstir ve para kârlı bölgelere kaçarak siyasetçiler güvenmediğini gösterir. Dolayısıyla "onların dolarları varsa bizim Allah'ımız var " gibi saçma sapan söylemlere piyasa itibar etmez. Piyasa üretime ve ürünlerinizin dünya piyasalarındaki değerine bakar. Oysa fabrikaları özelleştiriyoruz bahanesiyle kapatarak işsizliği artırıp iş hayatının aktüaryal dengesini bozarak 1/4 oranını 1/2'ye düşürdüğünüzü piyasa satın alır ve kendinizi bir anda durmuş üretimin, artan enflasyon ve işsizliğin ortamında bulursunuz. Zaten Merkez Bankası kendi yedek akçelerini bile tüketmiş olduğundan ( - )60 milyar dolar civarındaki rezerv ve 40 milyar dolar civarındaki dış ticaret açığıyla borç yönetimini sağlayabilmeniz mümkün değildir. Borç ödeme zamanlarınız geldiğinde temerrüde düşer, uluslar arası alanda güvenilirlik puanını eksilere indirip ve ülkenin ilan edilmemiş iflasını hazırlarsınız.

              Emekli insanlarımız bu gerçekleri bilerek siyasal alana ağırlığını koymalı ve ülkenin ve geleceğin kurtuluşu için kan değişimini hızlandırmalıdır. Emekliler çocuklarının geleceği için emekten yana olan güçlerin iktidarına oy vermelidir. Yoksa aç kalacaktır

             Emeklilerin maaşları dolar karşısında erimeye devam ederken hiç kimsenin siyaset alanını boş bırakma lüksü olamaz. Çünkü halkın ene tem3l sorunları demokrasi ile çözülür. Demokrasi olmazsa eğitim ve sağlık başta olmak üzere zorunlu hizmetlerinizi devlet vermez. Çünkü devleti de,milleti de demokrasi yaşatır. Çünkü demokrasi hava gibi,su gibi temel vazgeçilmezimizdir. Bu nedenle 13.700.000 emekli kendisini ülkenin kaderinden bağımsız tutamaz, doğrudan belirleyicidir. 20 yıllık karanlığın sebebi doğrudan kullandığımız oylarla biz olduğumuz kadar karanlıktan çıkışa  dair de söylemlerimiz, uğraşlarımız olmalıdır. Emekliler eşleriyle birlikte 27-28 milyon bandına oturmuş ağırlıklı bir kitledir. Ülkenin geri kalmışlık kaosundan kurtarılabilmesi için akıl ve bilimin ışığında kullanacakları oyları ve demokratik yaşama katılımları sayesinde küçücük bir eylemle makus talihi düzeltmek mümkündür.

OYLARINIZA VE ISLAK İMZALI TUTANAKLARINIZA SAHİP ÇIKINIZ..!

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.