Sağda,solda,ekranda,telefonda,sosyal medyada,çevrede hunharca, gözümüzün içine içine soka soka yediğini,içtiğini,gezdiğini,tozduğunu,aldığını,verdiğini,taktığını,çıkardığını sabahın kör saatinden, gecenin bilmem kaçına kadar pişkin pişkin sergileyen körelmiş ve görgüsüz zihniyetler can sıkmaya başladı. Gösteriş için mi var oluşunuz; alt yapıdan sağlam bir hayat temeliniz yok ondan bu gevşemeniz ve saçmak sapan arayışlarınız.
Bilmem kimin ortalarda gezip ayağına aldığı balık şeklindeki aman da aman eşi benzeri olmayan şaheser ayakkabılarından tutun da, başka bilmem kimin (kazandığında gözümüz yok tabi ki de )milyon liralara aldığı süperin üstü sözde süper model sonu olan aygıtlarını ve de cakalı pozlarını görmek artık ruhumuzu daraltıyor. Çemberinde döndüğünüz dünya, herkese aynı eksende dönmüyor; biraz akıl biraz empati….. Seviye cebinizdeki mangırla ölçülmüyor, seviye duruşla harmanlanıp, karakteri konuşturuyor.
Görgüsüzlük hep vardı da bu teknoloji denen şey hayatımıza fişek hızıyla girince e bazıları da zıvanadan çıkmış bulundu ne yazık ki. Uçsuz, bucaksız üst tabakadaki kimi boğazına kadar görgüsüzlüğe boğulanların akibeti vahim görünüyor. Toplum; şımarıklığı, fos egolara bürünenleri, yüzsüzleri, sonradan görme takımlarını hiçbir zaman benimsemedi inanın. Anında, gözünüzün yaşına bakmadan ötelenir böyleleri. Fos egolar yarış haline girdiğinde ise o traji komediyi seyir pek mi gülünç oluyor ;incik cıncık marka sevdası, dalda dala seyahat , son derece lüks yaşamların akıl almaz skeçlerini ve pembe dizilerini izliyoruz alay konusu yapma kaydıyla. Tükenmiyorlar daha da ürüyorlar.
Ülkemiz ekonomide sıkıntıyla cebelleşirken,virüs dünyaya tokat gibi vurgunu vurmuşken, ey ahali çekilin biraz, rahat durun da şu millet temelli bunalıma girmesin. Kıt kanaat geçinmeye uğraş veren kesimler sizin şaşalı yaşantınızı izlemek zorunda hiç değil ve hiç sırası da değil.
İnsan olmak gerçekten çok zor… İnsani vasıfları taşıyabilmek, olması gereken karakter bütünlüğünü koruyabilmek böyle bir çağda artı değer katıyor amma velakin bu dejenere olma, bu yozlaşma insanları anlaşılmaz bir kaosun içine sokmuş durumda. Yaşamlar arası uçurumların bu denli açığa çıkması ve tabakalaşmanın had safhada yaşanıyor olması sonu gelmez bir karışıklığın, çözümsüzlüğün ve sınıflar arası çatışmaların doğmasına sebebiyet verecek ve doyumsuz, özenti yaşam şeklini tercih edecek bir nesil türeyecek daha da artarak.
Konuyla son derece ilişkilendirdiğim Moğollar grubunun çok sevdiğim bir şarkısına takıldım bugünlerde; güncellerimizi tam anlamıyla dillendiren bangır bangır çözüm haykıran muzip bir şarkı…. Ne diyor üstad” Bir şey yapmalı, bir şey yapmalı, bir şey yapmalı” diyerek bu haftaki makalemi, iyi ki de yazdım bu mevzuyu rahatlığıyla sonlandırıyorum ve tüm okurlarıma ve de okumayanlarıma sonsuz saygılarımı sunuyorum.
” Selvaca kelamlar işte”