Salkım saçak çoğalacaksın inandığın yolda. Yollar tükenmeyecek direncinde. Direnmek ölmekse öleceksin bu sevda uğruna.
12 Eylül dış güçlerin Gladyo ve derin devlet birlikteliğinin ilk halkası değildi. Türkiye her on yılda bir darbelerle biraz daha sivilleşmeden uzaklaştırılıyor, asker sivil ilişkilerinde Statükocu bir anlayışı derinleştiriyordu. Asker her darbeden sonra biraz daha sivil yönetimi kuşatıyor ve adeta Anayasayı kendine has dizayn ediyordu. Sivil her ekonomik zorluklar ve tırmanan anarşiyle boğuldukça çareyi askerin sahaya inmesinde arıyordu. Oysa gladyo ve derin devlet işbirlikçiliği kolayca toplumda anarşi yaratıp büyüte biliyordu. Ekonomide tüm yoklukları yaratıp karaborsayı ve mal kıtlığını yaratıp kuyrukları uzata biliyordu. Halk asıl çarenin sivilleşmede, demokrasinin sivil yönetimlerle çare üretmesinde arayamıyordu. Bunu savunan aydın kesim, öğrenciler, sendikalar ve devrimciler; uzun göz altılar, işkenceler yada faili meçhul’e kolayca gönderiliyordu.
Devrimin tüm yollarını hazırlayıp, sivil toplum örgütlerine ve geniş halk kitlelerine ulaştırmaya çalışan öğrenci kesimi ve direnen sendikaların gücü işçi kesimi, topluca ölümler, zindanlarda işkence ve faili meçhul yaşıyorlardı.1960…1971…1980 …sırası ile aynı dizayn ve mantığın uygulamaları ve sistemin parçasıydı.
1980 darbesi çok ağır faturalara mal oldu.
Kenan Evren ve silah arkadaşları sistemin tüm emirlerini, bir emir eri edası ile yerine getirirken, kendisini ve darbe arkadaşlarını dokunulmaz ilan ediyordu. Astığı astık, kestiği kestik. İçimizde derin izlerle yer eden Erdal gencecik 17 yaşında bir dersimli, dar ağacını boylarken, Evren ve arkadaşları,1938 yaralarını yeniden kaşıyordu adeta.
Gladyo ve derin devlet 1980 öncesi Demirel ile oluşturduğu azınlık hükümetinde, eğitimini verdiği, liberal ve kapitalist ekonominin kültürünü ve ruhunu yerleştirdiği Turgut Özal’ı ekonomiden sorumlu bakan olarak yerleştiriyor, ekonomide radikal kararları 24 ocak kararları adı altında aldırtıp, liberalleşmenin ve kapitalleşmenin önünde bir set oluşturan ekonomide devletçilik anlayışını adeta yok ederek, ekonominin kabuğunu kırıyorlardı.
Artık olanlar karşısında yeni ekonomik düzende taşeronlaşmanın önü de açılmış oldu. Liberalizm daha çok kazanma ve sömürme şansını doğurmuş oluyordu. Yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesinde ve Türk ekonomisini gelecekte kuşatmasına engel kalmamıştı. Tüm bunlara toplumun bir çok kemsinde, öğrenci sınıfında ve sendikalarda tepkiler büyüyordu. 1971 de tek suçları tam bağımsız bir Türkiye istemeleriydi üç fidanın darağacında..İşte yine sıra gladyo ve derin devlete gelmişti.Darbenin tüm şartları hazırdı. Onlar göre halk anarşiden ve yokluktan usanmıştı. Gerekçe onlara göre buydu. Kominizim tehlikesi kapıdaydı.
Bir gün yani 12 Eylül sabahı Ankara’da küçük esat, bardacık sokakta sabah ekmek almak için dışarı çıkmıştım. Elli metre uzaklaşmıştım evden. Köşede tank ve diğer köşede bir tane daha cipler ve cemseler. Ekmek alamadan geri dönmüştüm. Televizyona koştum, açtığımda kör olasıca Evren Halkın selameti için yönetime el koyduklarını söylüyordu.Yani ne zaman sivil hayata geçeceğimizi, okulu bu şartlarda nasıl bitireceğimizi, nerede ne zaman tutuklanacağımızı yada vurulacağımızı bilemiyorduk.
Tehlikeli ve önü kapalı bir dönem başlamıştı. Dönsek mi kalsak mı? Bizim için tek çare vardı! Okulu her şartlarda bitirmek. Sonra ne oldu? Ölenler öldü, kalan sağlar sizin oldu.
Bülent Ulusu başbakanlığında kurulan hükümet, sivilleşmenin önünü aynı mantıkla kollarken, ılımlı İslam anlayışı elini kolunu sallaya sallaya yürüyordu. Bu darbenin sivilleşmenin önünü kesecek, bununla birlikte Orta doğu projesinin en büyük ayağı olan Türkiye’yi bir şekilde kolayca işin içinde görecekti. Böylede oldu. Solun siyaset yapma refleksi yok edilmiş, halk sindirilmiş, sendikal ve her türlü eylemler yasaklanmış, emek sermaye bandı giderek açılmıştı.
İşte şimdi hep birlikte yaşadığımız sonuçlar..
-Eğitim ılımlı İslam anlayışına göre neredeyse dizayn edildi.
-Ulusal ve iç güvenlik gücümüz inanılmaz ölçüde taraflara çekildi yada pasifize edildi. Çünkü amaca ulaşılmış, bu güvenlik güçlerinin telöre edilmesinin zamanı gelmişti.
-Taşeronluk neredeyse kapitalistlerce istenildiği ölçüde sınırları genişletilmiş, darbede üç milyon sendikalı sayısı, bir milyonlara inmiş, çalışanlar matematik hesabında geçinme endeksini mucizelere indirgemiş..
-Cumhuriyet, demokrasi kavramları yok edilme sınırlarına getirilmiş, hukuktan neredeyse bahsedilmez duruma düşülmüş.
-20 yıllık AKP İKTİDARINA DA istenilenler yaptırılmış..
-İnanç özgürlüklerinin teminatı olan laik yapı devletin içinden dışarı itilmiş.
-Üniversiteler, hastaneler paralı hale gelmiş..
-Yandaşlar zenginleştirilmiş, çalma ve çırpma suç olmaktan çıkmış, tüm suçlar fakire ve fukaraya mal edilmiş.
-Aydın sınıf ve medya kuşatılmış, ümmet toplumuna doğru büyük mesafeler alınmış, Cumhuriyet yerine neredeyse halifelik gelsin diye Yeni Türkiye den bahsedilir olmuş.
‘’İŞTE TÜM BUNLAR İÇİN 12 EYLÜL YAPILDI’’ UYAN EY HALKIM ŞAFAKLA, KIR ZİNCİRLERİ GÜNEŞ DOĞMADAN. MESELE DÖKÜLEN TER İSE EĞER KOY KANIM AKSIN KANAYIM, İÇEYİM KANA KANA..