Eğer bu kıymetli değerleri insanların merak etmesine neden olamamışsak, insanlar neden gelip ziyaret etsinler! İşte tamda bu noktadan hareket ederek bizler UNESCO’nun sağladığı bu imkânın içini doldurmamız görevini laikiyle yerine getirirsek bu merak tüm dünyada uyanacak!
O zaman neler yapmalıyız, önceliklerimiz neler olmalıdır! Bu şehir de misafirleri ağırlayacağımız yeterli sayıda ve konforda otellere sahip olmalıyız! Ülkemizin insanlarının misafirperverliğin den bahsedilir. Sizce bu ne kadar haklı bir söylemdir? Günümüzde ziyaretçileri kendi imkanlarımızla yani evlerimizde ağırlamamız söz konusu olabilir mi? Misafirlerimiz bu yerleri görmeye geldiğinde öncelikle şehrimizi ve kasabalarımızı, otellerle, motellerle, restoranlarla yani çağdaş yaşamın gereksinimlerini yerine getirecek en azından bu ihtiyaçları karşılayacak kadar donatmalıyız!
Bazen düşündüğümüzde bu şehrin neden yeterli otelleri yok, acaba buraları görmeye gelecek misafirlerin gelmesini mi istemiyorlar diye düşünmezler mi?
Bunun için gereken; sahip olduğumuz gerek somut gerekse soyut değerlerimizi tanımak ve onları çağdaş bir şekilde insanların beğenisine sunmaktır! İlimizin sahip olduğu kültürel değerler ile gerek kendi insanımız gerekse yabancı Turistler merak uyandıran, gezilmesi ve görülmesi gereken büyük bir coğrafyadır! Ancak bunun için yapmamız gereken en önemli iş, önce mevcut olan yerlerimizi cazip hale getirmek ve gezilecek bölgeye rahat ulaşım ve olmazsa olmaz çağdaş konaklama ve yeme içme tesislerini yaşama geçirmektir!
Kendimizi bildik bileli Turizm bakanlarımız önümüzdeki yıl Turizmin patlayacağı ve ülkemizde gerek iç gerekse dış turist sayısının kat be kat artacağından bahis ederler! Ama hiçbir iş siz ona emek vermez, onun için gerekli çalışmaları yapmazsanız büyümez ve gelişmez!
Ne yazık ki toplumumuza yüzyıllar boyu büyük bir rehavet çökmüş; örneğin 17. YY Bitlis’i ziyaret eden Evliya Çelebi anılarında bu şehirde yapılan kitap Mezat’ından bahseder. Bu mezatta satılan çok değerli bir Şehnamenin başından geçenleri eğlenceli bir şekilde anlatır. Bugün Bitlis’te kitap mezadı yapılması bile söz konusu değildir.
Bitlisi gezdiğinizde çok değerli yapıların olduğunu göreceksiniz. Ama hepsi çok hor kullanılmış ve sanki yok olmaları gereken, ama bize inat varlıklarını sürdürmüş yapılar olarak kabul edilmiş. Bu yapılar ve onların hikayeleri gerçekte bizim asıl sermayemiz, bu sermayeyi akıllı kullanıp, onun üzerinden yükselmek varken, beceriksizliğimizden ve büyük oranda bürokrasinin koruma özelliğinden dolayı onları yok saymayı hüner saymışız!
Artık daha akıllı olmanın zamanı geldi de geçiyor! Yüz yılın bize taşıdığı bir birikimi yok etmek yerine, onu değerlendirme ve onun vasıtası ile toplumumuzu zenginleştirmenin yollarını aramak zorundayız. İşte tamda bu noktada kapımıza gelen UNESCO fırsatını toplum bilinci, kurumların elbirliğiyle ortaya çıkacak görev anlayışı ve İlimiz ve ilçelerimizde tüm alt yapı çalışmalarını çağdaş bir seviyeye taşımak, ilin tarihin bize bahşettiği değerleri onarmak ve sahiplenmek, korumak ve kollamak , en önemlisi de her kurumun askıya aldığı Jeopark konusunu Eren Üniversitesi ve değerli hocalar ile yola çıkarmanın öncülüğünü yapan Jeopark derneğinin sivil öncülüğünü “statü” olarak kabul edip, STK’ları ve onların tabanlarının öncülüğünde halka inmek, konunun ehemmiyetini ve bilincini topluma aşılamak için fırsat tanımaktır!
Bir dahaki sayıda konuyu daha da geniş tabana yaymak ve sonuçlara ulaşmak adına şimdilik bu kadar diyelim ve bir dahaki sayıya çalışmaya ve size ulaştırmaya gayret gösterme adına iyi okumalar diliyoruz!
Güncelleme Tarihi: 03 Kasım 2021, 16:34