Orta yerde ideoloji kalmadı.
Halk için üretilen politika yok.
Orta yer gevezelik ve boş laflarla dolu.
İçi boş mukavva kutu kaplan misali faydasız-içi boş günlük dedikodu.
Siyasetin, insan kalitesini muhalefet kanalıyla öne çıkarması zorunlu hale geldi.
Ağzı günlük iyi laf edenlerle, örneğin Bülent Tezcan gibi siyasetçilerle parti vitrini doldurulmamalı, asla yer almamalı.
KIlıçdaroğlu doğru söylüyor ama bir yerde sorun var, ana temayı toparlayarak anlatamıyor. Parça parça doğruları toparlayıp meselenin aslını yakalamak lazım. O zaman tarihe dayalı bazı konuları konuşmalarının içinde yakalama imkanı oluyor. Oysa bu doğrulardan çok önemli konuları tarih sayfalarında araştırarak yakalarsınız.
Örneğin; Katar’a ve yakınlarına 20 Milyar dolar değerinde Tank Palet Fabrikasını verdiler diyerek tarihe bir sayfa açıyor! Nedir peki bu tarihe açılan sayfa, üstelik Osmanlı zamanında başlayan; önce Ahilik, sonra Bektaşi Felsefesinin ekonomik stratejileri, kapitülasyonlar ve daha sonrası İngilizlere verilen ticari havzamızın kontrolü! Yani milli ticaretin tarih sayfalarının hangi saflarından bilerek geçirilip, dış güçlere ticari havzamızın, yani milli dediğimiz ulusal ticaret gücümüzün eritilmesini sağlayan politikalar!
Bu katar olayından sonra aynı Tayip Erdoğan doğru bir kararla ile kendi düzenlediği meseleyi istişare etmek için veto etti. Bu sermaye gücünün siyaset kanalıyla güçlenmesini önleyen bir karar olarak anlaşılmalıdır. Yani siyaset vatan için politikalar, milletin selameti için politikalar üreten siyasetçiler ile değil, siyaset kanalıyla sermayedarların milli ticaretin hâkimiyetini ele geçiren politikalar üreten siyasetçilerle, ortalık yerler dolduruldu. Bugün gelinen noktada bu vahim durum varken, Termik santrallerin filtre takma zorunluluğunu bir buçuk yıl uzatarak insan hayatını hiçe sayan AKP’li vekiller bugünlerde bu yanlışın önüne geçen Cumhurbaşkanını kendileri alkışlıyorlar. Dün evet diyenler bu veto ile hayırcı saflarına çekilmiş olmuyorlar mı sizce? Bence hepsi birden CHP’li oldular.
Her yıl Ahilik kutlamaları Kırşehir’de yapılırken bu yıl Konya’ya çekildi!
Acaba neden? Bunu da siz çözün isterseniz. Acaba Belediye başkanlığını CHP kazandı ondan mı? Birden Ahi Evran’ı Konyalı oldu!
Şu ana kadar yazdıklarımın hepsini Kılıçdaroğlu gurup toplantısında anlattı.
CHP’nin Siyasal ve ekonomik olguya gelmesinin faydaları ülke çıkarlarının kendisi olduğunu düşünüyorum. Ahilik nedir? Ahilik Ahlak, maneviyat ve sosyal esnaf-fütüvvet kaynaşmasıdır.
İktisadi yoğunluğu olan Ahi Evran, Sosyal ve ekonomik bir örgütlenme modelidir diye biliriz.
Kadın örgütlenmesin den doğan üreticilik “Bacıyan” içinde bulunduran Ahi Evran, Anadolu’daki Türk-Müslümanlığın ilk sermaye birikimi olgunlaşması eylemiydi.
Osmanlının varoluşunda, bu oluşumun yani Anadolu Sermaye kavramının yetkinliğini göremediler.
Türk-Müslüman NÜVELERİN; Üretim, pazarlama, satış, ticarette meslek edinme, işçi ve işveren ilişkilerinin, gelirin adil dağılımı, kendi pazarına hakim oluşu gibi unsurların yaptığı iktisadi DÜZENLEMELERLE oluşan bu sermaye birikimi, kapitülasyonlarla sarsıldı. O dönem Kanuni dönemiydi hatırlarsanız!
O dönem bu iktisadi zorluklar isyanlara yol açtı. Ticaret neredeyse haram ilan edildi. II. Mahmut döneminde 1838 İngilizlerle yapılan ticaret anlaşması ve sonrası Osmanlı elindeki pazarı yabancı sermayeye kaptırarak Ahi Evran etkinliğini, etkisizleştirirdi.
Ahi Evran felsefesini Yeniçeri eliyle kazanımını sağlayan Bektaşiler aynı dönemde katliam gördüler.
Katliamla yok edilen aslında Yerli Sermaye idi… Bu yaşanan bozgunlar sonrası İttihat çiler ve Kemalistler Milli Sermayeyi GERİ OLUŞTURMAK İÇİN ÇOK GAYRET sarf ettiler… Cumhuriyet'in zor dönemlerinde kamu yatırımları hızlandırılmaya çalışıldı. Atatürk’ün en yakınlarına bile aman vermediği bu titizlik sonrasında bile sonrası “devlet eliyle zenginleşmeye” dönüştü. Kendine ve yakınlarına faydacı olmak azmi, siyasetin ana konusu oldu.
İktisadi yapının bağımsız kılınması yerine, yine hâkim ideolojilerle “devlet malı deniz” anlayışı ile bugünkü yerini aldı.
Kemal Kılıçdaroğlu doğru şeyler söylüyor tıpkı” Siyaseti zenginleştirme aracı olarak gören bir anlayışımız yok, ihtiyacımız olan asıl gerçek; temiz ve namuslu siyasetçiler, milletine hizmet götüren siyasetçiler. Siyasetçi; HALKIN YERİNE AİLE VE YAKINLARINA, KENDİSİNE HİZMET EDİYORSA, DEVLET MALLARINI kendi ailesine, ailesinin yakın olduğu ya da ortak olduğu yakınlarına karşılıksız veriyorsa, bunun adı peşkeş çekmektir… Böyle söylüyor Kemal Kılıçdaroğlu...
İktidar; bu şekilde konuşan siyasetçilerden gizlide olsa çekinir, o ana muhalefeti dişine göre görememe tarifi aslında budur. Yerel seçimlerde elde edilen başarı dişine göre olmayan muhalefetin doğru söylemleri ve akıllı politikalarıyla sonuç da başarılı bir tablo ortaya çıkarmamış mıdır?
Orta yerde siyasi geleceği ve koltuğunu korumaya çalışsan siyasetçilerle vitrinini süsleyen muhalefet değil, doğru ve bugünün gerçeklerini konuşarak, birikimlerini bu bağlamda kullanan siyasetçilerle iç dinamiklerini yaratan muhalefet partilerine ihtiyaç vardır.
Doğru konuşan Kılıçdaroğlu kendisini manipüle eden kişileri, orta yerde geleceğini tahsisi etmeye çalışan siyasetçileri görmeli ve temizlik yapmalıdır. Yâda tabana, örgüte yeterli maddi ve manevi destekle özgürleştirecek, dinamik yapıyla, koltukçuların arkalarından, birkaç kişinin güdümünden kurtararak, bu yetenekli, tabanın öngördüğü siyasetçileri genel merkeze kazandıracak tüm tıkalı kapıları açmalıdır…