-İstanbul Boğazı stratejik konumu ile Türkiye için bir emniyet kilididir. Tonajlı gemilerin Lozan’ı biraz daha genişleten Montrö antlaşması gereği ücretsiz geçtiği, son yıllarda teknik arızaların dışında kazaların yüzdelerinin düştüğü İstanbul boğazı, aynı zamanda Bulgaristan, Romanya, Rusya ve… İçinde ayrıca stratejik önem taşıyan özelliğiyle öne çıkar.
-İstanbul Boğazı yüksekliği açısından yukarıdan aşağıya su akıtan bir çeşme görevi yaparak, Marmara ve Ege denizine doğru akan, alt debiden de bu denizlerden Karadeniz’e ters istikamette su akışkanlığı hareketiyle aslında yenile bilinir enerjinin fazlasıyla elde edile bilinecek bir nimettir Türkiye için. Bu nimetten faydalanılırsa, elde edilecek enerji boğazlardan sözde hani ya para kazanılması düşünülen yönü var ya, bu kazancın yanında hiç rakam bile değil diye bileceğimiz bir katma değer taşımaktadır.
Ters yöne su akışkanlığı Ege denizi ve Marmara Denizinin kirliliğini, Karadeniz’e taşır, ekolojik bakteri barındıran Karadeniz’den temizlenir. Bu özellik ne kadar önemli iş yapsa da, yine de Karadeniz’in dibi bir bataklık durumundadır. Bilinir ki Karadeniz’e tatlı su akışkanlığı vardır. Balıkçılık yönüyle de oldukça önemlidir.
-İstanbul Kanalı hangi amaçla açınılması düşünülürse düşünülsün; ister gemilerin gecikmeden geçişini sağlamak, olabilecek infilak ve kazalardan korunmak yâda bu geçişten talebe bağlı ücret ödetilmesini sağlamak, yâda ranta dayalı bir yeni adacıklar üzerinde milyonlu şehirleri yaratmak, her ne amaçla olursa olsun, sonuç dünya şehri İstanbul’u inanılmaz kötü sonuçlara taşıyacak, Marmara, Ege denizine musluk görevi yapan Karadeniz’in ikinci muslukla daha fazla su salarak, Karadeniz’in 20 cm seviye kaybı ile yükseklik özelliğini kaybedeceği, fizyolojik yapısını bozacağı, ters akışkanlığı yok edecek, denizin dibinde ki bataklık yoğunlaşarak, Hidrojen Sülfür ile çürük yumurta kokusu hâkim olacak, denizler kirlenecek, yaşayan canlı deniz türleri yok edecek, yani Kanal İstanbul’un sebep olacağı tehlikelerin onlarcasının yanında kokudan dolayı yaşanmaz bir şehir durumuna dönüşecektir.
-Milyonlarca ağaç kesilecek İstanbul’un Akciğeri parçalanarak doğaya katliamın birçoğuna yenisi eklenecek!
-Şimdilik içeride ki tartışmaları uzaktan izleyen boğaz sınırımızdaki komşularımız, yarın kendi ülkelerinin çıkar ve stratejik konumları ile önem ihtiva eden ve bu yönleriyle de karşımıza dikileceklerini görürü gibiyim.
-1990’lı yıllarda başata Deniz kuvvetlerinin hazırladığı boğazlarla ilgili raporların bu projenin olumsuz yönlerine ışık tutacağını umursamam azlık büyük ihmal olur. Her şeye neredeyse tek başına karar verecek güce sahip Sayın Cumhurbaşkanımızın mutlaka bugünkü Savunma Bakanımızla bu konuyu 1990 yıllarda hazırlanan boğazlarla ilgili raporlar hakkında bilgi alış verişinde bulunması Türkiye için oldukça önemlidir. Bir zamanların genelkurmay başkanı olan Hulusi AKAR, bugünün Milli Savunma bakanı, öğünün raporları hakkında mutlak bilgi sahibidir.
-Lojistik yapılanmanın temelinde oturan İstanbul boğazına, Kanal İstanbul’un eklenmesi sadece Emperyalistlerin ve ABD’nin işine gelir. Emniyet kilidi sayılan İstanbul Boğazına kuma benzetmesi olarak gelecek Kanal İstanbul bu özelliği yok sayacak kadar sorun yaratır. Bir saldırı ve bombalamada İstanbul yolgeçen hanına döner.
-Ayrıca düşünüldüğünde Ranta dayalı bir proje olarak görülen Kanal İstanbul ada şehirler doğuracaktır. Milyonların birden hücum edeceği bu şerit; 250 metre genişliğinde, 25 metre derinliğinde ve 30 km uzunluğunda olan Kanal İstanbul milyonların yaşayacağı ada şehirler doğuracaktır. Bu milyonları barındıracak dalar; yoğunluğu taşıya bilecek mi? Alt yapı, taşıma ve sosyolojik yapılanmanın, sosyal sorunlara açacağı problemler!
-Milyar metreküpe yaklaşan hafriyat günde kaç kamyonla taşınacak ki bir yıl gibi bir sürede bitirilmesi düşünülüyor? Bu projenin geri dönüşünün olamayacağı İstanbul’u kaybetmenin sorumluluğu, günahı hangi amaca dayalı alına bilir ki! İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından alındıktan sonra Emperyalistlerin hiçbir zaman içlerine sindiremedikleri bir acı gerçeği unutmamalıyız! Onlar asla İstanbul’u ve Türkiye’yi gözden çıkarmadılar! Bakın bugün Libya’da olanlara, Suriye, Irak ve Ortadoğu olayları? Libya’da yeniden bir Arap baharı yaşanırsa şaşmayalım! Tüm amaç bu işlerin sonrasında Türkiye’yi sudan bir bahaneyle işgal etmek! Ele geçirmek! Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bu gerçeği asla millet olarak unutmamalıyız! Bu ülkenin eşi benzeri yok hele İstanbul’un bir ikincisi yok!