İNSAN HAKLARI YAŞAMIN EVRENSEL DEĞERİDİR

Bugün 10 Ekim Ankara YAŞANAN katliamını anarak insan haklarını tefsir etmek istiyorum!  Birlikte huzur ve barış içinde yaşamak için yürümüştü birçok barış güvercinleri… Saat 10.04 ve Türkiye unutamayacağı bir katliam , kara leke ve silinmeyecek izlerine birini daha ekleyerek dünyaya duyurdu!
Oysa Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyaya bir unutulmaz mesajı vardı; Yurtta sulh, cihanda sulh! İşte bu söz tamda insan haklarının evrensel yüzünü anlatıyordu!
Ne oldu da bu sözün devamını getiremedi koca ulus. Kimler bu ulusun başarı ve kardeşlik ilkelerine çomağını sokmuştu? Kimler gencecik bir Cumhuriyete kendi yağından beslenen ve kavrulan ülkeyi emperyalistlerin kucağına atmıştı! Dünyada insan hakları savunuculuğunu yapan Avrupa, sömürmek ve daha fazla sömürmek adına nasıl oluyor da insanları çoluklu, çocuklu topluca katliamlara sürükleyen rolleri kesebiliyorlar? Bu sorunun cevabı insan hakları adı altında Dünya'ya sahip çıkmaya çalışan G8 lerde aramak yerinde olur! Kimler bu ülkenin sivilleşmesini engellemiş, askeri vesayet altına sonra da sivil vesayet altına alınmasını sağlamıştı?
Birlikte yaşama sevincini yeşertmek adına yapılanları bir celsede yok etmişti?
Birlikte yaşama evrensel bir değerdir diyorsak, bu ülkede tam bir mozaik kürede nefes alıyormuş gibi yaşayan insanların, sevgi, duygusal, mantık, düşünsel birlikteliğinin önce yaşadığımız ülkenin değerlerine, hukukuna, adalet duygusuna ve eşit vatandaşlık yapısına uygun sistemin içerisinde nefes almamızı sağlamak gerekiyor!
İki uçlu ekonomi ve toplum yapısı bu ülkeyi önce sosyal, sonrada ekonomik çıkmazlara sürükler dedik! Tüm kurgular insan üzerinden değil de bir zümrenin refahı üzerinden yürütülürse, o ülkede güvenirlik ve inandırıcılık duygusu, ayniyat duygusu yok olur dedik! Ülkede her alanda var olması gereken Liyakat yapısının yok edilmesi, kimsenin istemediği, sosyal ve ekonomik dengeleri altüst edecek bir sistemin gelmesine ve kontrolden çıkmasına neden olur dedik. 
Kağıt üzerinde yazılı bir cennetle baş başa kaldık!
Ülke yalancı bir cennet, her yerinden dereler çağlıyor, şifa fışkırıyor toprağından, oksijen yürekleri dolduruyor. Oynamayın dedik doğanın dengesiyle, cennet vatanla, kesilmedik orman, üzerine dikilmedik gök delenler, güzelimsi akarsuların önüne mantar gibi doğan HES’ler ile insan ile doğa arasındaki duygusal yaşam bağı koptu! Oksijenin deposu Kaz dağlar da yabancı firmaların cirit atıp, elde balta kesilmedik ağaçların yok edilmesiyle, insanların nefes almaması sağlanırken, birlikte yaşama sevincini, ormanları yakan yok eden duygular içinde cani ruhlu insanların doğması, adam sendeciliğe dönüştü!
İnsan hakları gününde birlikte yaşam sevincini yaşayan on binlerce işsiz insan artık yaşam sevincini de unuttu. Birlikte yaşam sevgisini ülke sevgisiyle besleyen binlerce beyin göçe yöneldi, başka ülkelerin başarılarına imza atarken hasretle karışık vatansız kimliklere dönüştü.
Sözün özü o ki; hangi ülke olursa olsun; önce o vatanın varlığı ve tabasıyla övünen yurttaşları yaratacak güce, birleştiren ve eşit yurttaşlık din, dil, ırk ve renk demenden kucaklayan ülkü anlayışına ve güvence sağlayacak büyüklüğe sahip olmalıdır, insan hakları dediğimiz bugünde! Devletin politikaları birlikte yaşam bütünlüğünü ve gücünü ortaya çıkarır! Bu dengeler bozulmuşsa eğer her türlü düzelteme ve iyileştiren yine devletin rasyonel politikaları sayesinde olmalıdır! Devlet siyaseti vatan ve onun evladının yüz yıllar sonrası sosyal ve ekonomik güçlülüğü üzerine kurulmalıdır! Devlet siyaseti ben yaptım sen bellek oluşturup yapılan her politikanın sonucuna uyum sağlarsın diye yaptırımcı olursa o ülkenin Liyakat anlayışı çözülür! Kavramlar ve ona bağlı kurumlar tek noktada tek elde birleşir ve öyle yönetilir! Çoğulcu anlayış tekçi söylem ve eylemlere dönüşür, yazboz tahtasında deneme yanılma işlerine dönüşür!
İşte o zaman o ülkede İnsan Haklarından bahsedemezsiniz!
10 Ekim bu sonuçların olmaması ve evrensel değerlerin içerisinde olan her şeyi, barışı, kardeşliği, birlikte yaşam sevincini, güçlü devlet anlayışını bu değerler üzerinden paylaşımcı bir ülkenin bireyleri diye yedi cihana göğsünü gere, gere tabasını söyleye bilmesi içindi! Onlar katledildiler, onlar barış elçileriydi yediden yetmişe, gönüllerde yerleri unutulmayacak kadar derin kazındı! Örneklediğimiz bu menfur olay hiçte İnsan Hakları gününe bu ülkede yakışmadı, yakışmayacak!
İnsan Hakları düşünsel ve fikirlerin fırtınasında özgürlük anlayışının sonsuzluğudur!
 


Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.