Müsilajlı suya sakın girmeyin diyenlere sesleniyoruz, bu duruma kimler getirdi! İnsanoğluna doğayı ve onun yeşilini, bol oksijenini, akarsularını, göllerini denizlerini, kısacası ekolojik yaşamı insanoğluna kimler çok gördü!
Biz mi verelim cevabını insanoğlu adına, verelim hep birlikte yüksek sesle; Millet ve ülke sevdasını, çıkarlarından, menfaatlerinden daha fazla önemsemeyenler, gözü ve midesi doymayanlar, cep şişkinlikleriyle doğaya hükmedenler, sayıları beş parmağı geçmeyenler ve onların arkasında olanlar! Öyle bir günahla ülkeyi baş başa bıraktılar ki, doğa intikamın büyüğünü insan oğlundan çıkarıyor! Yarının çocuklarını apartmanlara hapsedip, doğanın nimetlerinden mahrum edenleri birer birer cezalandırırken, masum insanlarda doğadan koparılmanın hesabını ekolojik yapıya ödemek zorunda bırakıldılar!
Eko sistem hesap soruyor; Aydın’da menderes nehrini göz göre göre yok edenler, Aydın’da doğayı kör ebe edenlere sormak lazım; sizlerin doyumsuz kazanç ihtiraslarınız, yarının yeni nesline ödetilecek bedelin günahı olacak ve sizler ellerinizde ki milyon, milyon dolarlarla yaşamın kaybolan ekolojik güzelliğini gelecek kuşağa miras olarak bıraka bilecek misiniz?
Oysa özgürce yaşan bilinir bir ülkeyi, dünya cenneti bu ülkeyi kurtuluş savaşında bedel ödeyerek, canları pahasına savaşarak koruyanlar, içimizden hainleri ve düşmanları bedel ödeyerek kovan kahramanlar, uyansalar da yaptığınız doğa talanını bir görseler, vatan yabancı işbirlikçilere tepside nasıl sunulmuş, doğa elimizden alınıp, rant uğruna nasılda geri dönülmez bir yolculuğa sürülmüş! Uyansınlar ve baksınlar KARA DENİZE neler olmuş, cennet tablo, oksijen deposu kaz dağları nasılda kel ayna bırakılmış! Tüm bunlar yaşama çivi çakmayı akıllarına koymuşların ihtiraslarının bedeli olarak insan oğluna nasılda acı bir reçete olarak yazmışlar! Bu cennet vatanın her bir doğa güzelliği nasılda harap edilmiş!
İşte şimdilerde Ekolojik yapı adım adım üzerimize intikam yeminleriyle yürümeye başladı! Bugün olanların bedeli budur dercesine, ahtapot gibi her yanımızı nasılda doğa felaketleriyle sardı!
İnsanoğluna düşen görev; Eko sistemler, insanın bir şekilde müdahale ederken, eko sisteme dikkat edilememesinin ve yapılan hataların karşılığında, bu sistemin yapılan ekolojik politikaların doğru yapılmaması, bugün gelinen noktanın ne yazık ki yaşadığımız ekolojik afetlerin, kuraklığın kendisini doğurmuştur!
Bir damacana suyun 10 ya da 15 liraya satıldığı bir süreci yaşıyoruz! Bunun adı kuraklık mı? Eko sistem yapıyı kaybetmek mi?
Eko sistem insanoğlunun yaptığı hatalara karşılık verdiği, hesap sorduğu bir sistemdir!
Nereye bakarsak bakalım hep içimize kaçıyoruz, nasıl bir cevahirdir ki tüm yaralarımızı o sarıyor, her güne bizi o hazırlıyor, bir tek kin, öfke ve kötülük kabul etmiyor ama sevgi dünyalarını insan oğluna sonuna kadar sunan ve her güzel ve faydalı şeyi veriyor ama tek bir şey istemiyor; Altın için ormanları kesmeyeceksin diyor ve ekliyor HES’ler yapılmasaydı doğa kendisini sulamaya devam edecekti. Jeotermaller doğru tesis edilseydi; insanoğlu hastalanmayacak, ölmeyecek, doğa can çekişmeyecekti! İşte bunlar olsun istemiyordu.
Kuraklık yok beyler yok, sadece doymayan mideler ve aç gözler çok, soyanlar ve soymaya doymayanlar çok, hem de sayısı sayılmayacak kadar çoğalmaya başlayanlar çok!
Kuraklık denen şey; artık su yok, topraklar çatlamaya başladı, tüm bunların suçlusu suyun olmaması mı yoksa suyun o bölgeden kaçıp gitmesine neden olan, Eko sistemi isyana götüren insanoğlu ve sömürmeye doymayan kapital güç mü?
Sorun da bu işte! Sorun ormanları yakanlarda ya da ulu ortada içkileri içip şişeleri kıranlarda mı? Sorun Karasularının, kaynakların önünü kesip damacana su ticaretini geliştirenlerde mi? Yoksa köylerinde su olmayanların kuyu sularını kullanmalarında mı? Sorun koca şehirleri çiçeklerle donatmayıp, yerine çimlendirip her gün tankerlerle çimlerle sulayanlarda mı?
Tüm bunlar mı Eko sistemi insanoğluna karşı isyana götürüp, hesap sordurmaya zorladı?
Haklılık payı olsa da ama değil tabii ki! Hiçbiri kaz dağlarında kesilen ormanlar kadar eko sisteme zarar verecek güçte değil! Hiçbiri Karadeniz’de kurulan HES’jerin verdiği zarar kadar değil! Hele termik santrallerin zarar verecek gücün kendisi değil! Dahası hiçbiri Sistemden uzak sadece para ve ranta dönük kurulmuş eski teknolojilerin kendisi olan jeotermallerin insana ve doğaya verdiği zararın zerresi değil! Dünyanın dörtte üçü olan sular bir yere kaçmadı, toprağa küsmedi, doğayı incitip sevdasız bırakmadı! Sorun sayılan zerrecik kabul bile edilmeyen zarar vericilerin kendisinde değil, sorun kozmetik dünyayı kurup, dünyayı soyan ve ozon tabakasını delenlerde!
Eko sistem hesap soruyor! insan oğlunun erişilmez hırsına ve kapital gücüne rağmen! Mesele doğanın bahşettiği güzellikleri yok eden ihanetin dayanılmaz ihtiras içerisinde ki kazanma dürtüsüdür!
HABER EDİTÖRÜ: ERDAL DEMİR