Afganistan’da ABD askerlerinin; Uzanan bir elinin bebeği, yürekten acıyan askerin umuda yolculuğa çıkarışı, yavrusunun ellerinden kayarak bir başak vatana özgürlüğü adına zulmün merkezinde orada yaşayanları sözde yirmi yıl her türlü zulme karşı, özgürlüklerine kast edeceklere karşı, yaşam haklarını ellerinden alacaklara karşı korumak için bulunan ABD‘nin, bugün kalleşçe yaşayan mazlum halkı orta yerde Taliban vahşetinin tam ortasına bırakan ABD’nin umuduna teslim edip belki de hiç göremeyeceği, geride kalan bir anne ve babanın tarih sayfalarına kazınacak trajedisi!
Bu trajedi belki de çocuklarını asla göremeyecek, yaşam şekilleri ya da Taliban’a karşı direnecekleri ya da boyun eğip her türlü ölüm dahil sonucu kabul edecek anne babanın, gelecekte filmlere konu olacak trajedisi!
Ama aslında hafızalardan silinmeyecek bir öykünün başlangıcının dünyanın gözü önünde cereyan edişidir! Dünya bu fotoğrafı asla unutmayacaktır!
Birileri bir terör örgütünün kan dökerek ve dahası çok günahsızın kanını dökerek kendi iktidarını koruyacak, ABD karakol görevi yapacak birinin elde ettiği sonucu kurtuluş savaşı benzetmesiyle bir yere taşımaya çalıştığı Taliban!
20 yıl önce Taliban ve El Kaide’yi bir süreliğine saf dışı bırakan güçlerin, küçük düşürücü bir şekilde orada birlikte hareket ettikleri Afganlılara ihanet ederek ülkeyi terk etmesi, dünya çapında batı karşıtı Cihatçılara büyük bir moral desteği sağlamıştır.
Ülke içerisinde egemenliğin sağlanamadığı bölgelerde ortaya çıkan potansiyel saklanma noktaları onlar için cezbedici bir imkân, özellikle Irak ve Suriye’de kurdukları halifeliğin yenilgisinin ardından kendilerine yeni bir üs arayan IŞİD için!
El Kaide Afganistan’a güçlü bir şekilde dönmesi de kaçınılmaz bir hal alacaktır!
Taliban ve meşruiyetini arayan yeni yönetim; ABD’nin yirmi yıllık serüveninin yarattığı kendine bağlı ve her dediğini yapacak KARAKOLDUR! Pakistan’ın desteklediği Taliban; Afganistan’da bulunan mezhep temsilcileri, cemaatler, Bin Ladin gibi terör örgütleriyle kucak kucağa bir Afganistan yaratacağı ortadayken onun değiştiğini söyleyenler algı yaratma görevini yerine getirdiklerini biliyorlardır herhalde!
İktidara yağdanlık yapan sözde siyasetçinin, Dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının dâhiyane zaferleri ve elde ettikleri dünyaya iz bırakan kurtuluş savaşına benzeş tuttuğu Taliban ve yanındaki gözü dönmüş yobazların, büyük değişim içerisinde olduklarını savunarak bu limana gerekirse bizde gider demirleriz manasını taşıyan sözler manidardır!
Türkiye Suriye’de yaptığı yanlış siyasi manevraları ve 20 yıldır Afganistan’da askerleriyle bulunmanın sorumluluğunu unutarak, orada bulunmayı talep etmesi artık NATO’daki görevi olmayacağı düşüncesinden yola çıkarak hareket etmesi, Türkiye’nin sığınmacı deposu haline gelmesini engelleyecektir!
Alman Angela Merkel, Fransız Emmanuel Macron ; “Afgan sığınmacılarının İran ve Türkiye üzerinden hareket ederek diplomatik çözümlerin” üretileceğini söylemesi üzerine, ilk tepki sınırlarının zorlanacağını bilen Yunanistan’dan gelerek” sınırlarında her türlü teknolojik imkanları kullanarak önlem alacaklarını söylemesiyle başladı! Avrupa ülkeleri belirli bir sayıyı, elit tabaka dediğimiz seçkinlerden alarak kontenjan açacaklarını zaten biliyoruz. Yunanistan bu sözde geçiş döneminde tampon ve depo görevini yapmayacağını ilan ederken, her gelen elini kolunu sallayarak Türkiye bekleme havuzunda bulunulma rahatlığını Avrupalı üzerinden elde etmemeli!
Daha işin başında ikinci gün Türkiye’ye 300 bin Afganlının sığınmacı olarak girmesinin izahı 30 Haziran’da ABD başkanı Biden ile Recep Tayip Erdoğan arasında yapılan ikili görüşme olsa GEREK! Toplantıda neden devletten kimse yok sorusuna “ben varım ya” denmesi devlet geleneğinin özü olmadığının kendisi olarak açıklana bilir! Görevli tercümanlara rağmen Merve Kavakçı’nın kızının tercüman olarak toplantıya girmesi bir izahı gerektirecek durumdur!
Bugün elini kolunu sallayarak giren sığınmacılar ile gerekli açıklamalar, bu yapılan toplantıda istenilen her şeye evet denildiğini ve daha nelerin olduğu sorusunu da beraberinde getiriyor!
Dört milyon Suriyelinin Türkiye’de yaşıyor olması (Göçmen mi, sığınmacımı) yarın o sayıda Afganlının Türkiye’de yaşaması anlamında, toplumsal tepkileri ve yabancı düşmanlığının artmasına neden olacaktır! Bugün yaşananlar bunun habercisidir!
Taliban yokken, Talibancılar ile seçilmeden önce görüşen eski ABD 40. Başkanı Ronald Reagan 1981 de göreve geldiğinde 1979 da Rusya Afganistan’a girmiş on yıl sonra askerlerini toplamış ayrılmıştı. O sıralarda SSCB’de dağılmıştı!
Reagan göreve geldiğinde Afganistan politikası bir yana bırakılarak Irak’a girilmiş, 2001 de Ulema Binledin terör örgütünün 11 Eylül ikiz kuleler olayından sonra Afganistan’a girilmişti! Afganistan uyuşturucunun merkezi ve kaynakları çok zengin olan bir ülkedir! ABD bu kaynaklara sahip olma uğruna 20 yıldır trilyon dolar harcayarak asker barındırmışsa, bugün bu karakoldan yani Taliban’dan her dediğini yaptırarak misli misli geri alacaktır! Türkiye bir NATO ülkesi olarak 20 yıldır askerini Afganistan’da askeri güç olarak bulundurmuştur! Bu süre Eylül ayında bitecek süredir! Bu süreden sonra Türkiye nasıl bir görev alarak Afganistan’da bulunacaktır! Taliban süreci Afganistan’da çeşitli mezhep temsilcilerini bünyesine katacak ve hatta katılımların başladığı görülmektedir! Ama Bin Ladin ve benzeri güçler mevcudiyetini devam ettirecektir! Kaçanlar ve ayrılacaklar bir şekilde son bulacak, kalanlarda Taliban taraftarı ya da taraftarı olmak zorunda olanlar olarak adlandırılacaktır!
Türkiye ve dünya arkasına bakmadan Afganistan’dan ayrılan, 20 yıldır kendileriyle hareket eden Afganlı görevlileri ateşin ortasına bırakarak kaçan ABD ve onun sözde özgürlüğe uçan, kargo uçağının kanadına her şeye rağmen özgürlük adına tutunan, havada özgürlüğe elveda demeyi Taliban’a tercih eden iki kardeşi gönüllerde ki yaşama gömecektir!
Özgürlük, kendi adına dalgalanan bayrağın altında bir vatana sahip olmaktır! Özgürlük, bir tebaanın vatandaşı olma kimliği ile düşüncelerini özgürce konuşmaktır! Özgürlük, tam bağımsızlık adı altında kimseye biat etmeden, koltuk üzerinden siyaset değil, ülkesinin her türlü zorluklara rağmen hak ve hukukunu ve menfaatlerini uluslararası arenada savunarak, ben bağımsız bir ülkeyim, kimseye minnetim yoktur, aşım ve ekmeğim bana acı olsun ama ben milletimin kölesi olayım demektir!
Özgürlük, vatan “misakı milli” sınırlar içerisinde bir bütündür diyebilmektir!