Bu eşsiz ülkenin düşmanları ve onlara hizmet edecek hainleri her zaman var olmuştur, olmaya devam edecektir. Ülkemizin bağımsızlık ve özgürlük güneşi milli iradenin birlik ve beraberliğinin kendisidir! Bu beraberliğe ve diriliğe güç katmayanlar, aksine bozguna uğraması için hizmet eden yerli işbirlikçiler varsa, unutulmasın ki bunun adı hainliktir!
Belki şahsi çıkarlarına olan üstünlük ve düşkünlük duygusu, “ülkü” ilkesinden önde olabilir ama bilinmesi gereken gerçek kendilerinin piyonluğunu yaptıkları iç ve dış güçlerin, bir gün onları da boğazlayıp, tüm varlıklarını ellerinden alacağıdır!
Mesele, yarın bu ülkeyi ekonomisiyle yok etmek için, emperyalistlerin ellerinde ki ekonomik silahları kullanmalarına fırsat vermeden, devletin kaynaklarını, milli irade ve şuur içinde heba etmeden büyütmek, kullanacak güce erişmek ve devlete mal etmektir. Ekonominin büyümesi devletin ekonomide, ya da yerli yatırımcıların ve sermayenin güçlendirilmesi, dışa bağımlılıktan kurtarılmasıyla mümkün olur. Bir başka bağımlılık bu ülkede kin ve nefret altında ezilen şiddet gören kadınlarımız ve onlara yapılan onlarca yanlış olan bağımlılık, bir gün yaşadığımız Dünya'nın geleceğinin kadınların omzunda yüceliğini gördüğümüzde, ayıplarımızı ne ile kapatabiliriz diye düşünme zorunda kalacağımızdır? Aslında o kadar çok birbirinden güzel yaşamı değiştiren başarılı sonuçlara imza attıklarını göre ve bile, bile, bu gerçeği görememenin aczi içindeyiz, bu ayıp bile bize yeter ve artar.
Yeni nesil kadının sahip olduğu yüceliğin arkasında mutlaka olacaktır. İşte o zaman dünya yeniden bir sayfaya açıp, umuda yönelik direnişe ve değişime uğrayacaktır! Umutlarımızın asla bitmemesi dileğiyle kadına olan şiddeti kin ve nefreti kınıyoruz demek asla yetmeyecektir. Değişen toplum yapısının önem kazanan güçleri, yaşamın dengesini kurmanın gücünü, kadınların eline geçirmelerine destek olmalı ve bu direnişin örgütlülüğü de katarak yakılacak meşaleyi birlikte tanımalıyız.
Güçlülerin ve onların yönettiği dünyadaki erkek üstünlüğü, dünyada sadece güçlünün güçsüzü ve kadını ezdiği, sömürdüğünü görerek daha ne kadar bu gerçeğin üzerini külle kapatacağız?
Sözüm o ki, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda, ulusal mücadelemize güç katmış, can vermiş kadınlarımız ve o dönemin efsanevi temsilcileri, bugün kadına yapılan şiddetin acısıyla şüphesiz kemikleri sızlıyordur!
Asıl önemli olan biz bu ayıp ile daha ne kadar yaşayacağımız ve kafamızı kuma sokacağımızdır! Yetmedi karanlık zihniyetli sarıklı cübbelilerin, diyanete rağmen verdikleri fetvalara daha ne kadar seyirci kalıp, hak hukuk adalet özlemini çekeceğimizdir...
Türkiye, kadına olan şiddeti hukuksal müeyyidelerle önlemeli, karanlık zihniyetlerin ve inançta yeri yurdu belli olmayan sarıklıların kadın hakkında çağ dışı söylemlerini de hukukun üstünlüğü anlayışı ile engellemeli, kadının geçmişte yaptıklarını, analık duygularında ki yüceliği, başarı öykü ve duygularını kollamalı, korumalı ve sahiplenerek, kadının bilgeliğini hayata geçirerek ülkenin bekasında yer açmalıdır!
Çağımız, yetişkinlik çağında olanların, kız çocuklarımızın psikolojik ve sağlık sorunlarını, hacıyla, hocayla, muskayla halletmenin çağ dışı bir anlayış olarak kabul edip, sapkın ruhlu üfürükçülere kız çocuklarımızı teslim etmenin çare olmadığını bilmelidir artık. Asıl mesele Kız çocuğunun değerleriyle kucaklanıp, geleceğin annesi, yöneticisi ve bilgesi olacağı gerçeğini kabullenmektir!
Sokaklarda dövülüp, sürüklenen, öldürülen kadınları, ellerinde pankartlarıyla biz kadınız, köle değiliz çığlıklarıyla yürüyen kadınları, medyatik yayınlarda yüzü gözü morarmış kadın profilli görselleri değil; dünyayı değiştirecek projeleriyle öne çıkan, dünyada adından söz edilen bilge kadınlarımızla öne çıkmalıyız diyoruz!
Yeter artık diyoruz…
Kadının, üstünlük anlayışı ile yaşayan zihniyetlerin elinin altında hayattan koparılmalarına yeter artık diyoruz milletçe!