Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Türkiye ziyareti Almanya’da bazı çevrelerde “Türkiye'ye zor bir ziyaret” olarak yorumlansa da beklendiği gibi “zor” olmadı, hatta Steinmeier’in Erdoğan’la görüşmeyi ziyaretin son gününe bırakması bile buluşmayı gerginleştirmedi.
Steinmeier da Erdoğan da karşılıklı dostluk ve iş birliği vurguları yaptılar, hatta soğuyan Türkiye Almanya ilişkilerini "Birbirimize ihtiyacımız var" diyerek yeniden “ısıtma” sözleri verdiler. Steinmeier, Türkiye Almanya ve Avrupa için "vazgeçilmez bir ortaktır” dedi, farklılıklar yerine "ortak çıkarları ilk sıraya koymamız" gerektiğine vurgu yaptı.
Almanya’nın da bir süredir unuttuğu demokrasi, insan hakları başlıkları Steinmeier Erdoğan görüşmesinde de unutuldu! Görüşmelerde beklenildiği gibi Gazze ve İsrail başlığı öne çıktı. Steinmeier, "7 Ekim olmasaydı, savaş olmazdı” dedi ama "Savaşın yayılmasını önlemeliyiz" vurgusu da yaptı. Erdoğan Netanyahu'yu sert bir dille eleştirmekle kalmadı Batı'yı Gazze’de sivil halkın çektiği acılara göz yummakla suçladı, "Alman dostlarımız bu trajik durumu görmeli" dedi. Ancak her ikisi de “iki devletli çözüm”, Gazze’deki insani durumun iyileştirilmesi ve İsrail'den kaçırılan rehinelerin serbest bırakılması için “çalışalım” dediler.
Döner Kebap
Steinmeier de Türk denince Almanların ilk aklına gelen “Döner Kebap”la ziyarete başladı. Steinmeier klişeleşmiş döner örneğini vurgulamakla kalmadı, önceki dönem Alman Başbakanı Angela Merkel gibi o da döner keserken poz verdi. “Döner kebap” Almanya’da inanılmaz etkili bir fast food zincirine dönüşmüş olsa da Almanya’da 60 yılını çoktan geride bırakan Türkiyeli göçmen birikimini temsil etmediği gibi ikinci, üçüncü kuşak Türkler için de döner çoktan “övünülecek bir örnek” olmaktan çıkmış durumda.
150 yıllık Türk-Alman ilişkileri döneri çoktan aşmış olsa da döner kebapla başlayan ziyaret, Erdoğan’ın kebap ikramıyla son erdi, oysa iki ülke arasında, serbest dolaşım, vize sorunu ve AB süreci başta olmak üzere konuşulması ve çözülmesi gereken onca konu başlığı vardı.
Bu eleştiriye rağmen Steinmeier’in, “1930'larda yeni başkent Ankara'nın tasarlanmasına ve inşasına Almanlar yardım ederken, 1960'larda genç Federal Almanya Cumhuriyeti'nin ekonomisinin inşasına yardımcı olanlar, refahımıza belirleyici bir katkıda bulunanlar Türkiye'den gelen misafir işçilerdi, onlar göçmen kökenli insanlar değil, Almanya göçmen kökenli bir ülke” vurgusu da, Anıtkabir’i ziyaretinde deftere, "Mustafa Kemal Atatürk'e derin saygılarını” sunmakla kalmadı, “Onun Avrupa'ya bakışı, Almanya ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 100 yıllık derin dostluğun temelini attı. Bugün milyonlarca Türk kökenli insan bugün ülkemi zenginleştiriyor ve şekillendiriyor" diye yazması da önemliydi!
Muhalefetle Buluşma
Steinmeier’in üç günlük Türkiye gezisinde Erdoğan dışında Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Özgür Özel’le görüşmesi tesadüf değildi. Nitekim birçok Alman yorumcu “ufukta Erdoğan sonrası yeni bir Türkiye göründüğü” için bu görüşmelerin yapıldığına dikkat çekti.
Steinmeier’in önce İstanbul’u ziyaret etmesi, Sirkeci Garı ve döner üzerinden göçü bir başarı hikayesi olarak vurgulaması önemliydi ama bu ziyareti daha da önemli ve anlamlı kılan kuşkusuz Steinmeier’in ilk olarak muhalefetle bir araya gelmesiydi. Çünkü daha önceki üst düzey görüşmelerde belirleyici adres hep Erdoğan’dı.
Bu değişim karşılık da buldu. Nitekim İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ile başlayan, sonra Ankara’da Mansur Yavaş ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le devam eden bu buluşmalar Alman basınında “İmamoğlu'nun ülkenin en büyük metropolünde kazandığı ikna edici zafer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yenilgisinin de sembolü oldu. Üç günlük ziyaretinin başında Erdoğan'la Ankara'da değil, onun en büyük rakibiyle İstanbul’da görüşmesi tesadüf değil” yorumları yapıldı. “Almanya Erdoğan sonrası bir Türkiye için ilişkiler hazırlıyor”, “İmamoğlu Erdoğan sonrası bir Türkiye için umut” ve “Başka Bir Türkiye Mümkün” gibi başlıklar atıldı. Yorumlara “hükümeti eleştiren pek çok Türk, İmamoğlu'nu bir umut ışığı ve gelecekteki olası bir cumhurbaşkanı olarak görüyor” vurgusu da eklendi!
Üstelik bazı yorumlar işi daha da ileriye taşıyarak, “31 Mart sonrası artık Almanya ve Avrupa, farklı bir Türkiye'nin mümkün olduğunu düşünüyor gibi görünüyor. Ancak, bunu aynı zamanda eylem takip etmelidir. Erdoğan, muhalefetin yönettiği metropolleri finansal olarak boğmaya çalışıyor ve Avrupa'dan gelen krediler büyük bir fark yaratabilir. Çünkü İmamoğlu ve diğer muhalefet belediye başkanlarının artık vatandaş için bir şeyler yapabileceklerini pratikte göstermeleri gerekiyor. Ve bunun için paraya ihtiyaçları var” da denildi.