Benim kadim dostum, birlikte çalışırken çok şey öğrendiğim, onun dikkate aldığı konuları araştırmaktan ve soruşturmaktan büyük haz duyduğum, BirGün yazarlarından, duayen gazeteci Erbil Tuşalp’i dün İzmir’de son yolculuğuna uğurladık.
Hepimizin başı sağ olsun…
Hep derim ki; ‘İyi insanlar çok çabuk aramızdan ayrılıyor’
Onlara doyamadan, birikimlerini, düşüncelerini ve bıraktıkları izleri daha çok kitleye ulaştıramadan göçüp gidiyorlar.
Sanki kötüler dünyaya kazık çakmışlar gibi geliyor.
Oysa iyi insanların yitirilmesinden herkes haberdar oluyor.
Zalimler ise hiç ölmemiş gibi nefretle anılmaya devam ediliyor.
Erbil Tuşalp’e siyasete girdiğim andan itibaren çok yakın oldum. Dostumdu…
Oran’daki evinde memleket meseleleri için kafa yorar, planlar, projeler yapardık.
Ondan çok şey öğrendim.
Nazik, duygusal hatta romantik bir gazeteciydi.
Sözü dinlenir, yalan ve riya bilmezdi.
Tuşalp, emeği sömüreni, ülkeye ihanet edeni ve hırsızı yakalamayı ülkeye hizmet olarak görürdü.
Yani, İşini ciddiye alan bir kişiydi.
Yanlışları saygıyla eleştirir, doğruları alkışlardı.
Gençlere iyi örnek olmak için sonsuz çaba gösterirdi.
Tuşalp, Türkiye tarihinde bilinmeyen birçok olayı aydınlatan bir gazeteciydi.
Kimsenin bulaşmak istemediği konuları araştırır, belgeler ve cesaretle yazardı.
Birkaçını sıralamak isterim.
- 12 Eylül Darbesi’nin kara yüzünü gösteren, işkencesini belgeleyen, cezaevindeki ölümleri ortaya çıkaran tarihi çalışmalar yapmıştı.
-12 Eylül faşist cuntasının İrangate olayındaki rolünü ve ABD silahlarının İran’a tesliminde Türk mafyasının kullanılma sürecini ortaya çıkarmıştı.
-Başbakan Turgut Özal’a yapılan suikast girişiminde Kartal Demirağ’ın savcılıkta verdiği ifadeleri yayınlayarak olayın gerçek yüzünün ortaya çıkmasına katkı sunmuştu. Tuşalp’in bu gazetecilik başarısı sonrasında ceza aldığını da eklemek isterim.
-Bülent Şemiler/Anadolu Bank ve K. Horzum olayını irdelemişti. Daha sonra, benim TBMM’ye verdiğim önergeyle kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nda Özal Suikastı ilişkileri ve Kartal Demirağ/Kontrgerilla bağlantısına ulaşmıştık.
-Cuntacı Tahsin Şahinkaya’nın Hava Kuvvetleri müteahhitlerden aldığı rüşvet bulgusu ülkede bomba gibi patlamıştı.
O dönemde Rahmetli Adana Milletvekili Cüneyt Canver’le birlikte 12 Eylül faşist dönemin bu ve benzeri konularını hem anayasanın geçici 15. Maddesine, hem de iş başında olan cuntanın ülkeyi sıkıyönetimler altında baskıyla denetlediği dönemde TBMM’de dile getirmiştik.
-Erbil Tuşalp, AKP döneminin de hırsızlıkları üzerine gitti. Önemli işler yaptı.
Örneğin; Erdoğan’ı AİHM’e götürdü ve para cezasına mahkûm ettirdi.
Kısaca Tuşalp, ülkemiz için çok önemli bir değerdi.
Onu Unutmayacağız…
Aklımızda ve kalbimizde daima yaşatacağız!
Bugün ülkemizde yolsuzluklar, usulsüzlükler, ülke kaynaklarının keyfi kullanımı devam ediyor!
Karşı çıkanlara baskı tüm şiddetiyle devam ediyor.
Bir avuç medya ve basın mensubu korkmadan gerçekleri yazıyor.
Ama olanları dile getirecek, takip edecek ve eyleme geçerek cesaret ve bilgiyle kamuya mal edecek muhalefet yok!
Cesur adam kalmadı!
Herkes sustu!
Bakın; 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle Uşşaki Tarikatı’nın lideri Fatih Nurullah tutuklandı.
Çocuğun babası, şikâyet ettiği için tarikat üyeleri tarafından dövüldü.
Ailesini de ölümle tehdit ediyorlar. Niye?
Sözde Şeyh babaya susması için para teklif etmiş. Baba kabul etmemiş.
İktidar ve yargı ne yapıyor?
Bu konuyla ilgili haberlere erişim yasağı koyuyor.
Çocuk ve ailesinin muhatap olduğu bu alçakça muameleye el koyacağı yerde neredeyse aileyi tutuklayacaklar.
Neden?
Çünkü AKP’lilerce protokol masasında ağırlanan Uşşaki Tarikatı’nın lideri Fatih Nurullah, “Hele İslami devlet olsun, en güzel sarığı biz saracağız, en güzel cübbeleri biz giyeceğiz” diyen bir yandaş.
Son 18 yılda, kadın, çocuk demeden tecavüz ve tacize uğrayan kişilerle ilgili tarikat haberleri duyuyoruz.
Bu tarikat liderlerinin nedense uçkurları hep gevşek!
Önce Aczimendi, sonra Ensar, şimdi de Uşşaki!
Türkiye’nin getirildiği durum maalesef bu!
İçimiz acıyor!