Hak ve özgürlüklerin güvencesi Anayasadır. Anayasaya göre hakimler ve savcılar görevlerinde bağımsızdırlar, hukukçuların bağımsızlık ve yansızlıklarının güvencesi, namusları ve onurlarıdır. Kişilikleri, meslek ahlakının kaynağıdır. En büyük ve anlamlı sorumluluğun vicdan sorumluluğu olduğu bilinci gerçek bir hukukunun temel anlayışıdır...Adalet güneşinin toplumsal barışa, dayanışmaya ve güvene tuttuğu ışık yasam esenliğini dokur, güçlendirir ve renklendirir...Adalete güven yaşamın en önemli güvencelerinden biridir... Değişik nedenlerden etkilenen adalet ,adalet değildir...Bu nedenle yargı bağımsızlığı adaleti gerçek ve anlamlı kılan en önemli niteliktir...Bir davada tarafların ,adaletin doyuruculuğu ve güveni içinde ayrılmaları en değerli ve en anlamlı buluşmadır...insanlığın ,eşitliğin, hak ve özgürlüğün yaşamımızdaki yerine yaraşır olma durumumuz onu hak etme nedenidir...Anayasa bu yapının bu gereğince temelidir. "Hukukun çiğnendiği, kalmadığı yerde insanlık, değerlerinin, insanlığın kalmadığı unutulmamalıdır" ...Bu nedenle hukuka özen göstermek, basta hukukçular olmak üzere herkesin insanlık görevidir..."Yaşamı aydınlatan da bu bilinçtir" ...
30 Nisan'da bu inanç ve bilinçle adaletin hakkaniyet ilkesiyle davranacağını umut etmek ve beklemek biz Emeklilerin Anayasal temel kaynaklı hakkıdır.
Türkiye’de yirmi yıla yakın bir süredir Emeklilerin sendika kurup kuramayacağı tartışması sürerken, emekli aylıkları izlenen kasıtlı katsayı sayesinde nerelerdeyse yok sayılacak durumlara düştü. Önceleri Emekli olan bir çalışanın emekli olduktan sonra eline geçen ücret %70 ‘e düşerken bugün %40 kadar düşmüş, birkaç yıl sonra nerelere kadar düşeceği bu katsayı uygulaması oranlarıyla apaçık ortadadır! Bunları neden söylüyorum? Çünkü iddia edilen şey; Sendikalaşmak için bir işveren ve karşısında bir işçinin olması gerekiyor ki sendikal haklar savunulsun diye sendika kurula bilinirmiş! Yani işçi ya da çalışan emekli olduktan sonra onun bir işvereni olmadığı için tartışıla bilinir bir hakkının olmadığı söyleniyor alenen!
O zaman sonuç nereye dayanıyor? İki dudak arasından çıkan her sonucu, emeklilerin savunmasız bir şekilde kabul etmesi anlamına geliyor! İşte burada söylenecek şey şudur; emekliyi ve haklarını savunup almak için mücadele edecek güç Emeklinin sendikasıdır! Kime karşı? Tabii ki hükümete karşı! Yani masanın bir ucunda Emekli Sendikası diğer ucunda Hükümet temsilcisi! Böyle bir tablo var mıdır? Tabii ki yoktur! Bu nedenledir ki bilinerek ve istenerek kurulmasını yasalaştırmayan Hükümet, bir pazarlık masasının kurulmasını da istemiyor! Çünkü 13,5 milyon emeklinin insanca yaşama hakkı, Türkiye’de tüm ihaleleri neredeyse elinde bulunduran beş firmadan daha önemli değildir! Türkiye’nin ekonomik sorunları Emeklilerin ve çalışanların hakları üzerinden halledilmeye çalışılıyor! Oysa faiz ve rant lobisinin götürdüklerinin yanında Emekli ve çalışanın hakları devede kulak kalmıyor mu?
Emeklilerin yaşama hakkını çok görenler, insanca yaşama hakkını lüzumsuz görenler, Emeklisinin açlıkla mücadele etmesinden rahatsız olmayanlar, hata Emeklinin en iyi imkana ve ücrete sahip olduklarını söyleyenler bu sözden dolayı hiç sıkılmayanlar; Emeklinin Sendikasını isterler mi? Emeklinin sendikasını bırakın, işçi ve emekçilerin sendikalarını nasıl yok edeceğiz diye, Türkiye’yi taşeronlara teslim etmekten çekinmeyenler, 30 Nisan’da; Adaletin Emekliler Sendika kurabilir kararını kökten yok etmesini beklemekten başak nasıl talepleri olabilir ki? Adalet direnmeli ve onurlu bir yaşam hakkı olan Emeklinin yasal mücadelesini Hukukun üstünlüğü ilkesinden yürüyerek aydınlatma konusunda umutları yeşertmelidir!
Her şey mubah olmamalıdır söz konusu emek ve hak olunca! Kurulu birçok sendika bugün emekten ve işçiden yana mücadelesini bırakmış, sendika ağalığına soyunmuş, yan gelip yatarak düzene koltuk değneği olmaya devam etmemelidirler! Çalışanın aylıklarını alıp düzenden yana davranıyorlarsa bu duruşun bir bedeli ödeniyordur kendilerine! Bu bedeli ödeyenlere karşı verdikleri ödün işçinin, emekçinin alın teridir!
Emeklinin bir olma, çoğalma ve örgütlülüğünü büyütme anlamında öne çıkmayışını kınamıyoruz! Kapatılmak istenen Emekli sendikaları önce kapatılıp, sonra tam anlamıyla yasal yolları tıkamak isteyenler, Emekliyi; çalışan çocuklarıyla, torunlarıyla, gelinleriyle, iş akitlerini men ya da sürgün yollarının açık olacağı, aba altından sopa gösterme hareketi; bir türlü sendika örgütlülüğünün güçlenmesini engellemektedir! Emekliler bu aba altından sopa gösterilmesinden çekinmemelidirler! Alınan ücretin bugün Emeklinin yaşama imkanını ortadan kaldırmaya yakın bir seviyeye gelmesinden daha fazla eziyet ve tehlike ne olabilir ki!
30 Nisan, Emeklinin Sendikalaşmasının yasal olduğunun bir sayfasının açılıp, dünyaya ne kadar demokratik ve evrensel hakları koruyan kararlar alınan bir ülke olduğumuzu göstereceğiz ya da Adalet diren demeye devam edeceğiz diyeceğimiz gün olacaktyı! Düşüne bilen ve düşündüğüm için İnsanım diyenler ne diyorlar?
“Bir Gün Herkese Adalet Lazım Olur”