Kılıçdaroğlu ‘Kadim Şehirde Kadim Birliktelik İçin Geliyoruz’ sloganıyla bugün Diyarbakır’da. Selahattin Demirtaş’ın annesini ve Diyarbakır Annelerini de ziyaret edecek olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu ziyareti birçok açıdan önemli.
Birincisi ve önemlisi, Kürt sorunu Türkiye’de neredeyse bütün siyasi iktidarların konjektüre göre lafını ettikleri ama çözümsüz bıraktıkları bir sorun olmaya devam ediyor.
İkincisi, bu sorunun çözümü için güçlü bir iradeye ihtiyaç olduğu çok açık. Nitekim, Özal’dan bu yana, Demirel, İnönü, Mesut Yılmaz, Erdoğan gibi birçok siyasi aktör bu konuda konuştu. Erdoğan daha da ileri bir hamle yaparak Abdullah Öcalan’ı da doğrudan sürece katan bir “Çözüm Süreci” başlattı. İmralı, Dolmabahçe, Diyarbakır, Kandil ve Oslo dahil yapılan görüşmelerde çözüm çıkmadığı gibi HDP’nin 2014’de ve 2019’da seçilmiş belediye başkanları görevlerinden alındı, yerlerine kayyumlar atandı, böylece HDP bilerek ve isteyerek meşru siyaset dışında itilmeye çalışıldı. Erdoğan bunlarla da yetinmedi, 2021’de önce “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur” açıklaması yaptı arkasından da HDP’nin kapatılması için de Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmasını sağladı. “Bu sorunu çözeceğiz” diye ortaya çıkan Erdoğan çözmek bir yana sorunu daha karmaşık hale getirirken Kılıçdaroğlu geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamayla “Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği Kürt sorununu meşru organ HDP ile mecliste çözeriz” çıkışı yaptı. Arakasından da geçtiğimiz ay siyasi açıdan cesur bir çıkış yaparak “bu ülkeye demokrasi gelecekse, bu ülkede demokrasi olacaksa, bu ülkede insanlar kimliğinden, inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi ve tepkileri de göze alarak ortaya önemli bir irade koydu.
Üçüncüsü, “Yarının Türkiye’si” bugünden inşa edilmeye başlanacaksa Kürtler hesaba dahil edilmeden “Yarının Türkiye’si” inşa edilemez! Bu anlamıyla da bu ziyaret, 28 Şubat’ta 6 siyasi partinin birlikte açıkladıkları “Güçlendirilmiş Parlamenter Demokrasi” bildirgesinde Kürt sorununa vurgu yapılmamasının haklı eleştirisine bir cevap da olacaktır!
Dördüncü önemli başlık ise kuşkusuz seçimler ve Kürt seçmenin oyudur. Çünkü, bilmekte yarar var ki, 16. Yüzyıldan bu yana, Cumhuriyet’in kuruluş süreci ve çok partili dönem iktidarları dahil Kürtlerin desteğini almadan hiç kimse iktidar olamamıştır!
SORUNUN ÇÖZÜM ANAHTARI CHP VE MİLLET İTTİFAKINDA
İster erken, isterse zamanında olsun Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler önümüzdeki 15 ay içinde yapılacak. Kılıçdaroğlu Kürt seçmenin oylarının seçim sonucunu doğrudan etkileyeceğini yalnızca bilmiyor, 2019 yerel seçimlerinde büyük şehirlerde doğrudan test etti. HDP seçmeni büyük şehirlerde CHP adaylarını destekleyerek İstanbul ve Anakara’da AKP’nin 25 yıl sonra seçim yenilgisi almasına ciddi katkı sundular. Aynı gerçeğin 2023 seçimlerinde de belirleyeceği olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok!
CHP’nin Kılıçdaroğlu ile Kürt sorunun çözümü konusunda üzerindeki “ürkekliği” atarak öne çıkması, hem tarihi sorumluğunun gereği, hem de yazılı belgelerinin hayat bulması için son derece anlaşılır ve doğru bir hamledir. Nitekim CHP, 1989 Kürt Raporu dışında kamuoyunda pek bilinmese de 2008’de yenilenen programında, 2018 Seçim Bildirgesi’nde ve 2020 “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nde Kürt sorunun şeffaf, demokratik ve meclis üzerinden yürüyen müzakere yöntemleriyle “eşit yurttaşlık” temelinde ciddi çözümler önermiş bir partidir.
Yazılı belgelerinde “Devlet yönetiminin her aşamasında, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ortak paydasını esas alacağız… Ayırım yapılmasını, kamplaştırma ve kutuplaştırma siyasetini ortadan kaldıracağız… Kayyum uygulamasına derhal son vereceğiz.
Yerel yönetimleri atanmışların değil seçilmişlerin idaresine bırakacağız…Kürt Sorunu’nu eşit yurttaşlık ilkesi ve diyalog temelinde, salt güvenlikçi anlayışa teslim olmaksızın, cesaret ve kararlılıkla, TBMM’de tüm siyasi partilerin katılımıyla, partizan çıkarlara kurban etmeksizin, samimi ve şeffaf bir biçimde, toplumsal uzlaşıyla çözeceğiz” diyen CHP’nin öne çıkması ve Kürt sorunun çözümü için “dostlarını” ikna etmesi de bir zorunluluktur.
Açık ki, mevcut iktidar ile PKK arasına sıkışan/sıkıştırılan Kürt sorunun çözümü için bir üçüncü güce ihtiyaç vardır. Bu üçüncü güç çok açık ki CHP’dir. Türkiye’nin kurucu partisi CHP devreye girmeden, Millet İttifakı güçlerini HDP ile birlikte sürece dahil edilmeden Kürt meselesi çözülmez…
Yaşayarak gördük ki, ister etnik, isterse inançsal olsun, kimlikler üzerinden demokrasi inşa edilemez. Türkiye Cumhuriyeti’nde eşit yurttaşlık da ancak bütün etnik ve dini kimlikleri aşarak sağlanabilir. Eşit yurttaşlığın ve demokrasinin olduğu yerde ise Kürt sorunu da olmaz, Alevi sorunu da olmaz!