Değişimin bir değişmez olduğunu unutmayın.
Değişimi bir değişmez olduğunu kabul ediyor olmalıyız, ki ediyoruz, o zaman biz de her zaman değişime açık olmalı ve iyi değişimlere adapte olabilmek için kendimizi iyi yönde geliştirmeliyiz.
Unutmamalıyız tüm evrende değişim her an devam ediyor, bu değişimin bize uygun olup olmadığı önemli değil, bu gün uygun olmayan yarın uygun olabilir, bu gün uygun olan yarın uygun olmayabilir… Bizim görevimiz her türlü değişime kendimizi hazır tutmak veya gelecek olan değişimler için kendimizi uyarlayabilmek adına kendimizi yapılandırmaktır.
Biz değişime uygun biri haline gelirsek her türlü değişim bizim için aşılması gereken bir engel değil birlikte hareket edilmesi gereken bir yenilik olacaktır.
Her biri ayrı güzellikte mevsimler… Bahar – Yaz – Sonbahar – Kış hep sırayla gelir ama mutlaka gelir.
Dünyadaki gelişmiş eğitim sistemleri insanların yeteneklerini ve farklılıklarını bulup bunları geliştirmeye çalışırken, birçok sistem ki bunların içinde ülkemizde uygulanan sistem de farklılıkları yok etmeye yönelik çalışır.
Aynı sıralarda aynı önlüklerle otururuz aynı eğitimi alırız, ezberleriz, unuturuz. Hayata aynı şekilde bakan, yetenekleri yok edilmiş insanlar oluruz. Ben bu kitabımı yazarken okullarda serbest kıyafet yönetmeliği çıktı. Üzerinde çok tartışıldı. Zengin çocuğun giydiklerini fakir çocuk kıskanacak diye… Ama bana göre farklılıklardan doğan, önceleri karmaşa gibi görünen her fikir ve uygulama sonradan kendi güzelliklerini ortaya koyduğunda ancak kitleler tarafından idrak edilir. Bu nedenle baskı olmamak üzere, tekrar ediyorum hiçbir baskı olmamak üzere kişisel özgürlükler ve farklılıklar, ülke ve millet yararınadır.
Tarlanın yirmi yerine birer metrelik çukurlar kazarsan bir şey bulmama ihtimalin yüksektir… Ama bir yerde yirmi metrelik bir çukur açarsan mutlaka suyu bulursun.
Şimdiye kadar gözlemlerim üzerine diyebilirim ki çevremizdeki herkes (istisnalar kaideyi bozmaz) yetenekleri dışında bir uğraş alanında ve mutsuz olarak çalışmaktadır… Bunun için de önce ailesi sonra sistemi suçlamaktadır. Birçoğumuz bitirdiğimiz okulların bize verdikleri sertifikalar ile sundukları uzmanlıklarımızın dışında nerde iş bulduysak orada çalışıyoruz ya da çalışmak zorunda kalmış durumdayız. Doğal olarak da mutsuzuz ve eleştiriyoruz. Eleştiriyoruz da kendimizle de bir küskünlük yaşıyoruz. İnsan kendine küser mi? Demeyin, en kolay kendine küser.
Yaşınız kaç olursa olsun şu soruyu kendinize hiç sordunuz mu? Kendi yeteneklerimi keşfetmek için herhangi bir çaba gösteriyor muyum?
Sakın yine bahane uydurmayın…
- Bir piyano alabilseydi ailem bak ben ne güzel piyano çalıyor olurdum.
Sende kaval çal… Hatta şimdiler de vurmalı çalgılara bir tahta kutu katıldı… Birçok keyifli ve tanınmış orkestrada kullanılıyor. Evde bir ahşap kutu yapacak kadar para mı yok, zaman mı?
Unutmamanız gereken bir şey daha çıktı… Değişim sadece içerden açılan bir kapaktır.
Enine boyuna iri yarı adama gıpta ve hayranlıkla bakan ufak tefek genç…
- Ben de sizin gibi yapılı ve güçlü olsaydım, dünya ağır siklet şampiyonu olurdum. İri yarı adam şöyle demiş…
- Peki, sizi dünya hafif siklet şampiyonluğundan alıkoyan nedir?
Hepimiz başarılı ve mutlu olmayı istiyoruz. Aslında hepimiz Cennet’e gitmek istiyoruz ama ölmek istemiyoruz. O halde Cennet’e nasıl gideceğiz?