Hep çok çalışmaktan bahsediyoruz ama doğru da yapıyoruz. Bunun en güzel örneklerinden birisi de Eurovision Şarkı Yarışması’dır.
Yıllarca biz bu konuda şu bahanelerin arkasına sığınmadık mı? Yok efendim komşular komşulara puan veriyormuş, eski Rus coğrafyası birbirlerine puan veriyorlarmış, Yunanistan Kıbrıs Rum Kesimi’ne KR Kesimi’de Yunanistan’a puan veriyormuş filan, filan… Bunlar doğru mu? Evet doğru ama doğru olmayan bir şey var. Eğer çok çalışılmış, iyi hazırlanmış bir eseriniz var ise, ve bunu muhteşem bir ses ile taçlandırmışsanız, başarı kendiliğinden geliyor.
SERTAP ERENER’den bahsediyoruz… Hani komşular, hani politika…
1988 Seul Olimpiyatları 9 Dünya 6 Olimpiyat Rekoru… Kendisinin üç katı ağırlığındaki halteri kaldırabilen Naim Süleymanoğlu bu başarıyı nasıl elde etti?
Çok çalışarak elde etti ve arkasından diğer haltercilerimizin başarılarına vesile oldu.
Halil Mutlu, dünyada 3 kez Olimpiyat Şampiyonu olan 4 halterciden biri. O da çok çalışarak bu başarıları elde etti.
Bahanelerin arkasına sığınmamayı öğrendiğimizde daha şeffaf bir hayat yaşayacağız. Bahane uyuşturucu gibidir. Önceleri sizi iyi hissettirebilir ama sonrasında baş ağrısı olarak geri döner.
Çevremde duyduğum bazı cümleler beni çok güldürüyor…
- Şu kişiyle bir tanışsam…
Tanışsan ne olacak, o kişi seni çok beğenecek ve elindeki bütün olanakları seninle mi paylaşacak? Tanıştığınızda o kişiye ne söyleyeceğinizi planladınız mı? Siz yolda yürürken tesadüfen Sayın Başbakanın arabası orada dursa kendisi arabadan inip sizin yanınıza gelse ve “nasılsınız?” dese, siz ne diyeceksiniz? “İyiyiz” diyeceksiniz ve Başbakan yanınızdaki başka kişiyle el sıkışmaya gidecek.
Tanıştınız işte, en azından görüştünüz… Ne oldu? Ne söyleyebildiniz? Neden bir şeyler söyleyemediniz?
Çünkü bir stratejiniz yoktu. Sadece tanışsam diyordunuz. Ama tanışınca ne söyleyeceğinizin planlamasını yapmamıştınız ve bu sadece sizin hayata karşı bahanelerinizden biriydi.
- Şu Partiye bir girebilsem…
Evet, bütün o partidekiler siz o partiye giresiniz diye bekliyordu zaten… Partiyi kurarken siz neredeydiniz? Kurucular ile aynı okullarda mı okudunuz? Kurucuları ile ailece görüşmüşlüğünüz var mıydı? Aynı iş yerinde çalışmış mıydınız? Ticari hiçbir ilişkiniz olmuş muydu? Bu soruların hepsi büyük bir ihtimalle “hayır “ cevabını içeriyor. Siz hala o partiye girseniz çok şey yapacağınıza inanıyorsunuz. Eğer gerçekten inanıyorsanız bence hiçbir zaman geç değildir. Bir yerinden girin çok çalışın, kendinizi gösterin ve üst sıralara tırmanmak için elinizden geleni yapın. Ama lütfen o partiye girememiş olmanızı hayatınızın iyi gitmediği ile karşılaştıracağınız bir bahane olarak algılamayın.
- Bir yerlerden bir para çıksa… Beni o zaman göreceksiniz…
Bir yerlerden para kime çıksa sanırım kendisini gösterebilecek bir şeyler yapar. En azından paraları harcarken kendini gösterir. Paranın ne kadar olması gerektiğini bile söylemiyorsunuz.
Sadece kazanamadığınız bir paranın bir yerlerden (ki genelde biz havadan bekleriz) gelmesini ve bütün sorunlarınızın bitmesini bekliyorsunuz. Yani yine bahanelerinizin arkasına sığınmakla meşgulsünüz.
- Bir arkadaşım var…
Beni en çok güldüren cümledir bu. Hep bir arkadaşı var herkesin. O arkadaş en iyi işte çalışır, piyangolar hep ona vurur, en iyi kızlarla o çıkar, en iyi erkekle o evlenmiştir, en iyi arabaya o biner, en iyi evde o oturur, en iyi yazlık onundur…
Ama inanın daha henüz bunca yıldır duyduğum o arkadaşı hiç görmedim, hiç tanışmadım. Bence kendimizin olamadığı ama çok istediğimiz her şeyde kullandığımız bir hayali arkadaştır o. Kimseye görünmemesinin nedeni de budur. Yani yine bahanelerimizin arkasına sığınıp bu arkadaş hikayelerini anlatıyoruz.
Şimdiye kadar belki sizlere çok başarılı olmuş meşhur insanlardan bahsettim ve siz şöyle bir yargıya kapılmış olabilirsiniz…
- Sıradan insanlar çok başarılı olamıyorlar mı? Başarı medyatik olmaktan mı geçiyor? Az başarılı oluyorsunuz… Medya desteği bir geliyor ve hooop çok başarılı oluyorsunuz… Büyük başarı bu mudur?
Hayır, sıradan insanlarda başarılı oluyorlar… Hem de gerçekten büyük başarıları yakalıyorlar.
İşte size bir kaç örnek. Hem vereceğim örnekler sizin aranızdan, hem de sadece gerçekten istemenin, biraz arayış içinde olmanın, biraz kafayı çalıştırmanın, biraz da korkmadan emek harcamanın örnekleri.
Hacer Çam (eski ev hanımı şimdi küçük üretici – Kahraman Maraş)
2 yıl kadar önce bir ev gezmesinde duyduğu mikro kredi başarısının anahtarı oldu. Duyduğu bu krediyi akşam eşine söyledi. Önce ikisine de pek inandırıcı gelmedi. Sonra biraz araştırdılar ve gerçek olduğunu öğrenince başvurdular.
Önce Hacer Hanım 1.500.-TL krediye hak kazandı. Hemen bu parayla bir şirket kurdu ve bir yer kiraladı. Sonra yeniden kredi istedi ve verilen 10,000.-TL ile bir sabun makinası satın aldı…
Şimdi günde 2,500 adet sabun üretiyor. 2,500 sabun diyerek sakın hafife almayın, eğer bu kadar sabunu bir hafta satamazsanız bütün bir odanızı hatta salonunuzu bile dolduracak kadar çok.
Hacer hanıma başarılarının devamını dileyelim.
Didem Alsoy – İstanbul