Başarı kavramı herkese göre değişebilecek bir olgudur. Yapılan bir iş, kimine göre başarı, bir diğerine göre zaten yapılması gereken, kimine göre de konusunu bile açmaya değmeyecek kadar sıradan bir şeydir.
Aslında başarı arkasında emek olan her şeyde olması gereken bir motivasyon aracıdır.
Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri ceplerinde çıkmamıştır.
KONFİÇYUS
Doğrudur. Çalışmadan, emek ve zaman harcamadan başarılı olmak biraz hayaldir hatta hayalden de ötedir.
Bana sakın, şanstan filan bahsetmeyin. Bir yerlere gelmek, bir şeyleri kazanmak gibi konular sadece şanstır, başarı değildir.
W.CHURCILL
Başarılı olmak için bir şeylere karşı çabalamak, karşı koymanın sıkıntıları ile olgunlaşmak, bir kuvvete karşı olmaktan ve sonunda onu yenmekten dolayı mutlu olmak size başarılı olmak kadar mutluluğu zaten getirecektir. Başarı ise Bonus’tur.
Bazen bana arkadaşlarım gelirler ve yeni projeleri olduğunu anlatırlar. Projeleri genelde milyon dolarlarla ifade edilenlerdendir ve çok uğraş gerektirici olmasına rağmen yine de yapılabilirlikleri konusunda beni şüpheye düşürürler. Ben hep şöyle demişimdir.
“Bu projeniz için gerekli uzmanlığa sahip değilsiniz, bana onun için bile gelmiş olsanız bu kadar para kolay elde edilmez. Ben bunu tecrübelerimden biliyorum. Bu kadar büyük bir proje için çok büyük uğraş, çok büyük zaman kaybı, büyük yıkımlar, mutsuzluklar yaşamamız son derece normal olacaktır. Projenin bir zamanlamasında birbirimizi kırma bahtsızlığımız bile olabilir.
Gelin şöyle yapalım bu projeyi başkasına götürebilirsiniz ama benim elimde sizinle yapabileceğimiz küçük miktarlı bir iş var onu birlikte yapalım. Az kazanırız ama hızlı ve daha kolay kazanırız.”
İnanır mısınız? Kimse bu tekliflerimi kabul etmedi. Hep o büyük projelerin peşinde koştular ve maalesef söylediklerimi yaşadılar. Ben ise küçük projelerimle ve küçük paralarımla geçindim, birikim yaptım, en azından mutlu yaşadım.
En küçük başarı bile büyük bir plandan iyidir.
LEON DUGUIT (1800’lerde yaşamış Fransız Kamu Hukukçusu)
Başarılı olmaktan çok, değerli olmaya çalışın… Değerli olduğunuzda başarı kendiliğinden gelecektir.
ALBERT EINSTEIN
Benim çok sevdiğim, bu yaşlı ve tonton görünümlü büyük bilim adamının da dediği gibi değerli olmayı becerebilirseniz, ki zaman ve çok emek ister, o zaman başarı hakikaten kendiliğinden gelecektir.
Arkasında bir değer olmayan veya başkalarına zarar veren bir başarı, başarı mıdır?
Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız, önce kendinizi değiştirmelisiniz. Her gün aynı şeyleri yaparak hayatının değişeceğine inanan kişi hastadır.
ALBERT EINSTEIN
Bu aralar çok moda, fallar baktıracaksınız, medyumlara gideceksiniz, melekler kitaplarını okuyacaksınız, sırlar-gizemli alemler kitaplarını yutacaksınız, birkaç dünya dışı varlığın gücünden yararlanmaya çalışacaksınız...
Gece bunlarla uğraşacaksınız ve yatıp uyuyacaksınız, sabah kalktığınızda her şey değişmiş olacak. Her şey sizin istediğiniz gibi olmuş olacak…
İnanın yok böyle bir şey… Kendinizi kandırmayın… (hep bundan bahsediyoruz) Emek ve zaman harcamadığınız bir şeyin olmasını beklemek tonton bilim adamının dediği gibi sadece ve sadece hastalıktır.
Genellikle hayatlarında hiçbir başarı gösteremeyenler, diğerlerinin başarılarını küçültmekle kendilerini teselli ederler.
Çok sevdiğiniz ve her zaman izlediğiniz dizi filme sonradan bir komşunuz katılmıştır. Gerçekten de iyi rol yapıyor oynadığı karakterin hakkını veriyordur. Ama siz bunu içten içten çekememeye başlarsanız işte o kötü… Komşularınızla bir araya geldiğinizde ister istemez bu konu açılır ve siz aslında oyuncu komşunuzun beceriksiz olduğunu, diziye katıldıktan sonra dizinin kalitesini düşürdüğünü, apartmanda çok daha yetenekli kişilerin yaşadığını ama onun şans eseri bir arkadaşı vasıtasıyla dizide rolü kaptığını söylersiniz.
Halbuki, o dizide oynayan diğer oyuncular hakkında birisi size kötü bir şey söylese problem yaratır o hiç kendisini tanımadığınız oyuncuyu sonuna kadar savunursunuz. İyi ya işte komşunuz da artık o dizinin bir oyuncusu…
Yapmayın bunu değerli dostlar, yapmayın… Tanıdığınız bir kişi iyi bir başarı göstermiş ise yereceğinize onu övün. Mevlana “Arkadaşlarınızı satın” buyurmuşlar… Biz yanlış anlamışız herkes birbirini satan satana.
Bütün sene takımını sırtında taşımış bir forvet oyuncusu düşünün. En kritik maçlarda attığı son dakika gölleri ile hem takımının hem de siz taraftarlarının yününü güldürmüş. Size arkadaşlarınız arasında taraftarı olduğunuz takım için prestij sağlamış…
Gelin görün ki şampiyonluk düğümünü çözecek maçta son dakikalarda yine o futbolcu sahnede… Ayağına topu alıyor ve orta sahadan başlıyor çalımlara, rakip kaleye geliyor, kaleci ile karşı karşıya, vuruyor topa… Top dışarı çıkıyor. İşte o anda siz televizyondan, stadyumdakiler orada, hep bir ağızdan oyuncunun kendisine, ailesine, yetmezmiş gibi sülalesine ağıza alınmayacak sözler söylersiniz. Eğer o maç kaybedilir ve şampiyon olamazsanız… O futbolcu uzun süre dilinizden düşmez ve daimi küfrederek anarsınız. Ama o futbolcu değil midir ki? Takımınızı başarıdan başarıya bütün sezon koşturmuş, sizin her yerde hava atmanızı sağlamış ve sezon sonunda da takımını ikinci yapmış olan.
Yapmayın bunu değerli dostlar, yapmayın… Tanıdığınız bir kişi iyi bir başarı göstermiş ise yereceğinize onu övün. Başarılı olanları takdir ediniz.
Bir bilim adamı dünyada yeni bir şey keşfettiğinde tüm dünyanın saygısını kazanır, inanın bunu para için yapmamıştır, en azından sadece para için yapmamıştır. Başarı kazanmak için, insanlığa hizmet için, torunlarına adıyla bir miras bırakabilmek için yapmıştır.
Diyelim ki sizin liseden arkadaşınız üniversitede sonra araştırmacı olmuş ve dünya çapında büyük bir buluş yapmıştır. Pembe renkli bir sıvı çok önemli bir hastalığa iyi gelmektedir. Doğal olarak da tüm medya peşinden koşmuş ünlü olmuş ve siz de onu ekranlardan seyretmişsinizdir. Şunu söylediyseniz sevinirim,
- Bakın, bakın bu benim lise arkadaşım, daha o zamanlar bile bizlerden farklıydı. Biz top peşinde koşarken kahve köşelerinde gezerken o hep çalışırdı. Hak ettiği yere gelmiş çok sevindim. Bir şekilde kendisine ulaşsam da kutlasam ne güzel olur.
Ama bunu söyleyemeyenlerdenseniz ve hatta söylemleriniz biraz da kıskançlık yaratıyorsa…
- Hüsamettin’e bak, bu bizim sınıftaydı, o zamanda inekti zaten. Ne yapmış iki renk şurubu birbirine karıştırmış, pembe şurup bulmuş da hastalıklara iyi geliyormuş. Denesinler bakalım 20 senede kaç kişi ölüyor görelim. Medya her şeyi abartır. Şimdi ne para kazanır bu. Dur bir telefonunu bulayım da bizim oğlana bir iş bulsun.
Yapmayın bunu değerli dostlar, yapmayın… Tanıdığınız bir kişi iyi bir başarı göstermiş ise yereceğinize onu övün. Başarılı olanları takdir ediniz. Bence “Başarı” zaten tetikleyicidir.
Hatırlayınız lütfen, bir ara bir tv dizisi ekranlara gelmişti. “Beyaz Gölge” Coach Reeves bir kenar mahalle okul takımını alıyor ve başarıdan başarıya koşturuyordu. O takım oyuncuları mahallelerinin gözbebekleri olmuş, hatta kötü yollara sapan çok arkadaşlarını bu yoldan spor ile ve taraftarlık algısıyla düzgün bir hayatın içine sokmuşlardır.
Bu dizi ile birlikte Türkiye’de her sokağa bir basketbol potası dikilmiş, bütün gençlik basketbol peşinde koşmaya başlamıştı. Sanırım NBA’e o kadar basketbolcu yollayabildiysek ve Milli Takımımız bu kadar başarı kazandıysa o dizinin etkisi biraz da olsa vardır.