Yerelden, genele sosyolojik gelişmeleri tabandan gelen istek, tepki ve eylemler belirliyorsa, yerelde Devleti hissetmek, sosyolojik yapıyı yönetenleri, hak ve hukuku tahsis ve temin etmek zorunda olanları bir şekilde yasalara ve mevzuatlara bağlı kalarak yönetmeye yöneltir. Bu bir lüks değildir. Devletin mevzuatı bağlayıcıdır. Yönetirken ve uygularken bundan bir adım uzak duranlar suç işlerler. Kişisel suç işlerler. Yargının önünü açar. Hukuk bunu yargılar. Herkesi bağlar. Kimse yargının önünde daha büyük görmek ve kendi yetkilerini kişiselleştirerek, ben A, sen B, onlar A diye bir şey yoktur. Burada kimseye böyle bakarak yönetim olamazsınız.
Devlet i yönetenler bunu harfiyen ve esasta uygulamak zorundadırlar. Uygulamadıkları mevzuatlar ülkede yaşayan halkın geleceğini, ekonomisini ve sosyal yapısını etkileyecektir. Kavram ve buna bağlı kuruluşlar devletin var olan yönetiminin asıl kuruluşlarıdır, o zaman yasalar herkes için vardır ve kişiselleştirmek yasaları çiğnemektir. Halkın yaslara olan güvenini zedelemektir.
Siyasi partilerde öyledir. Sahip oldukları tüzük yasalara uygun olduğu zaman kullanıla bilir. Tüzük hazırlama komisyonu bu hazırlıkları yasalarda ki mevzuata göre düzenler. O zaman tüzük seçimleri çarşaf liste diyorsa ve siz onu anahtar liste olarak uyguluyorsa, burada bir uygunsuzluk var demektir. Bizim yapmamız gereken şeyleri hiç çekinmeden yazmayı biz karakterimizin yansıması olarak görüyoruz. Neden o zaman tüzükte çarşaf liste diyerek yola çıkıyoruz.
Önseçim diyoruz; Yerel yönetimlere atama yapıyoruz. Her atamanın arkasında bir isim var ve artık o yerel de ne olacaksa o ismin gücü kullanılacak demektir.
Tüzük değişikliği şarttır. Bir ilde veya bir ilçede bir sorununuz varsa, hatta İl ve ilçe örgütlerinde bir işiniz varsa; ya ismi öne çıkan bir Milletvekili, ya da yerelin başkanını görüp yardım istemek zorunda kalıyorsanız, seçimlerde taraf olduğunuz kesim kazanırsa iyisiniz, değilse yandınız ve çalışanınız varsa kapının önündesiniz.
Bu durumlar partilerin yaşayacağı şeyler değildi. Zaman kaybetmeden gerekli örgütsel disiplini ve yetkinliğini sağlayacak tüzük düzenlemeleri, ön seçim şartını ve üyelerin güncellenmesi mevzuatını acilen gündeme getirip, bitirmelidir.
Erimenin ve karışıklılıkların, iç politikanın yok edilmesinin tek çaresidir.
Depremde aynı şekilde! Yasaları olmalı. İnşaatçı dev şirketler, siyaset üzerinde etkili olmamalı! Kanun yapıcılar insan hayatını, devletin geleceğini( Ekonomik ve sosyolojik), üz yılın gerekli gördüğü tüm unsurları yerine getirmeli! Deprem kader olmaktan çıkarılmalı, önlemlerinin örnekleri üzerinden yürüyerek sonuçlara etkili olunmalıdır! Her defasında Japonya diyoruz ama öncelikle devleti yönetme şekli öne çıkarılarak, kalıcı kanunların yerleştirilmesi gerekmektedir! Yüz binlerce gece kondu yok edilip yüz katlı binalar rant uğruna yapılırken, inşaatın gücü siyasetin üstüne çıkınca bugün birlikte ağlıyor ve ne olacak bundan sonra diyerek umutsuzluğun kendisini yaşıyoruz!
Çok değişik konularla dolu bir yazı oldu ama asıl konu burada yanlış giden şeylerin nelere mal olduğunu göstermek bağlantılı olduğu nedenleri birleştirmekti amacım.
Ulus üzüntü ve acı içerisinde. Ulusumuzun başı sağ olsun. Geride kalanlara sabırlar ve kader açıklığı diliyorum. Zor bir süreç başlayacak hem onlar için hem de ulus için!