Ege bölgesinin en güçlü tarihi kültür yapısına sahip Aydın bölgesi sadece deniz, güneş üzerinden turizm anlayışıyla yürütülmesi, Aydın’ının tarih ve kültürel, coğrafya ve jeolojik zenginliğinin büyük kayıplarına yol açmaktadır! Bu kayıplar bu dokuların korunmasını , önemsenmesini ve kıyı şeridinde tahrifata uğramasını, jeolojik yapının yeterince kullanıma sunulmasını engellemektedir! Bu konuda birçok dava dosyası mahkemelerde bulunmaktadır! Akademik kariyerli ve çalışkan, dinamik yapısıyla bölgeye canlılık getiren İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Doçent. Dr. Umut Tuncer beye de aynı zamanda bu çağrımızdır! Bu çağrının bu dönemde onun dinamik ve enerjik yapısıyla, her gayret ve düşüncesini bu bölgeye harcamaktan yorulmayan Sayın valimiz Hüseyin AKSOY döneminde devlet yapısıyla iç içe alınacak kararlar ve hızlı adımlarla yapılacağı inancındadır YörükEfe gazetesi!
Aydın bölgesinde Turizm kapsamında yapılan ve yapılacak olan çalıştayları, Turizm bölge toplantılarını adım adım izleyen Yörükefe gazetesi Aydın’da Valilik öncülüğünde devletin konaklama ve tesis kapasitesini artırıcı kararları ile bu bölgede ki yatırıma açık yerlere KONAKLAMA TESİSİLERİ yapılması için, yatırımcılara alan yaratmaları ve yatırımcıya ulaştırmak için çaba içinde olduklarını da biliyor ve takdirle takip ediyoruz. Bu anlamda çok önemli bir projeyi Türkiye’de önemli bir isim kendi dalında Kariyer yapmış İstanbul Üniversitesi mühendislik Fakültesi Jeoloji mühendisliği öğretim üyesi Dr. Yıldırım GÜNGÖR ve ekip arkadaşlarıyla birlikte Jeoturizm projesini bir çalıştayla, valilik makamına içerik olarak, kamuya, en önemlisi sivil toplum örgütlerine ve Aydın halkının bilgisine sunmak, ulaşmak amacıyla bir çalıştayı gerektirecek sunuyla ön bilgiyi gazetemizde manşete taşımayı, büyük bir hizmeti yola çıkarmanın amacını güdüyoruz Yörükefe gazetesi olarak!
Diyoruz ki;
Afrodisias’ı gezen yüzbinler bu muhteşem kültürel değerleri hayranlıkla izlerken akıllarına bu mimari yapıların taşları nereden geldi diye bir soru gelmez. Oysa Geyre’nin birkaç yüz metre ilerisinde bu taşların ve sütunların bulunduğu birçok antik ocak var.
Eko turizm, doğal alanlara odaklanan, sürdürülebilir ekolojik turizmdir. Bunun amacı, çevre ve kültürel farkındalığı desteklemek, bu konudaki olanakların kıymetini bilmek ve korumaktır. Jeoturizm, eko turizmin jeolojik bir eklenti içeren halidir.
Jeoturizm, büyük bir potansiyeli olan yeni bir eko turizm ürünüdür ve diğer “yüksek değerli” turizm alanlarına uygulanan kurallar bu alan için de geçerlidir. Turizm her zaman ziyaret edilen yere çevresel fayda ile birlikte bu zenginliklere ziyaretçilerin empati duymasını da sağlar, böylece operatöre de daha fazla müşteri memnuniyeti yansır.
Bu tanımlardan sonra Jeopark kavramını biraz daha irdeleyerek Aydın ilinin jeopark veya Jeoturizm potansiyeli üzerinde durmakta fayda var. Devamını yazımızın içerisinde okumaya devam edeceğiz.
Bakınız neler diyoruz;
Dünya gezegeni bilim insanları tarafından “Sıra dışı Kaya” olarak anılıyor. Bunun nedeni üzerinde canlı barındıran tek gezegen olması. En azından şimdilik böyle. James Webb teleskobu veri almaya başlayınca evren hakkında yeni ve şaşırtıcı bilgiler edineceğimiz kesin. Bu sıra dışı gezegeni oluşturan farklı kayaç türleri oluşmaya başladıkları andan itibaren başlarından geçen tüm olayları bünyelerine kaydederler. Eski iklim kayıtları, biyolojik çeşitlilik ve çeşitli olayların tüm kaydedilir. Jeologlar bu kayıtları çözerek Dünya’nın geçmişinde meydana gelen olaylar hakkında bilgiler elde ederler.
Ancak bu önemli kayıtları yüzlerce milyon yıldan günümüze taşıyan bu oluşumlar insan ırkının yükselişine paralel olarak büyük zarar görüyor ve büyük bir kısmı yok oluyor. Bu doğal anıtların yok olmasından rahatsız olan, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30 ülkenin yerbilimcileri 1991 yılında Fransa’nın Digne kentinde toplanarak bir karar aldılar ve bir bildiri yayınladılar. Dokuz maddeden oluşan bu bildiri özet olarak; Yeryuvarının oluşumundan günümüze kadar geçen süre içinde herhangi bir zamanda oluşmuş jeolojik unsurların, önemli jeolojik kayıtlar içerdiği, dolayısıyla birer "Jeolojik Miras" unsuru oldukları ve mutlaka korunmaları gerektiğinin altını çizmektedir. Bu kavram kısa süre içinde uluslararası veya ulusal anlamda tartışmaların odak noktasına oturdu.
Jeolojik Miras: Yer yuvarının yaşam süresinin herhangi bir döneminde meydana gelmiş, gerek oluşum, gerekse bulunuş şekli ile ender bir doğal anıt görünümünde olan ve korunmaya alınmazsa kısa sürede yok olacak bölge, kayaç, fosil, mineral ve yer şekilleri gibi oluşumlara jeolojik miras adı verilmektedir. Bu ender görülen oluşumların verecekleri mesaj açısından eşleri yoktur. Bu oluşumlar yok edildiğinde yeryuvarının geçmişiyle ilgili birçok bilgi de silinmiş olmaktadır. Yerbilimciler açısından yüzlerce milyon yıllık, bazen de milyar yıllık bu oluşumların kısa sürede yok edilmesi büyük bir problemdir. İnsanlara doğa kültürünü aşılamak, doğa koruma konusunda daha duyarlı olmaların sağlamak için ise bu türden doğal anıt sayılan Jeolojik Miras öğelerinin korunması ve verdikleri mesajların anlaşılabilir olmasını sağlamak gerekiyor.
Bu bildiriden sonra günümüze geçen süre içinde Jeolojik oluşumların ön plana çıktığı 177 Jeopark UNESCO tarafından onaylandı. Bu Jeoparklar bulundukları bölgelere büyük ekonomik katkılarda bulunmaya başladılar. Bu Jeoparkların bulunduğu yerlerde yeni bir turizm türü olarak “Jeoturizm” ön plana çıkmaya başladı ve kısa süre içinde tüm dünyaya yayıldı. Jeoturizm’in kısa sürece öne çıkması bu turizm türünde ana rolü oynayan “Jeolojik Çeşitlilik” öğeleri küresel ölçekte değer kazanmaya başladı. Aydın ili jeolojik miras olabilecek birçok jeolojik oluşumu barındıran önemli bir jeoçeşitliliğe sahiptir.
Jeoçeşitlilik ve Jeoturizm: Yeryuvarını oluşturan tüm jeolojik öğeler ile bu öğeler üzerinde meydan gelmiş olan her türlü yerbilimsel olayları ve oluşumları jeoçeşitlilik olarak tanımlıyoruz. Dünya'nın herhangi bir noktasında bulunan Mineraller, kayaçlar, çökeller, fosiller, toprak ve su Jeoçeşitlilik kapsamında kabul ediliyor. Bu jeolojik malzemelerin içinde veya civarında gelişmiş olan kıvrımlar, faylar, yer şekilleri ve diğer morfolojik unsurlar da jeoçeşitlilik kavramının içinde yer alıyor. Biraz dikkatli baktığımızda jeoçeşitliliğin yaşamımızın her alanında olduğunu görebiliriz. Belki fark etmiyoruz ama Jeoçeşitlilik, kullandığımız bilgisayarlardan taktığımız takılara, gezdiğimiz turistik yerlerden içtiğimiz içeceklerin kutularına kadar her yerde yanı başımızda. Unesco’nun bu kararından sonra son on yılın en hızlı gelişen turizm türü olan Jeoturizm etkinlikleri daha hızlanacak. Yeryuvarı üzerinde bulunan ve bize geçmişimizi anlatan jeolojik/jeomorfolojik oluşumların korunması ve sürdürülebilir bir kalkınma modeli geliştirilmesi amacıyla Unesco tarafından 6 Ekim günü Dünya Jeoçeşitlilik günü olarak ilan edildi.
Jeolojik öğeleri koruyan ama onların yüzlerce yıl bulundukları bölgeye katkıda bulunmalarını sağlayacak "sürdürülebilir kalkınma" modellerinden biri de Jeoturizm’dir
Yaklaşık 4,6 milyar yıl yaşındaki yeryuvarını olşturan kayaçlar tıpkı kültürel değerler gibi başlarından geçen her öyküyü kaydederek, günümüze kadar ulaşmasını sağlamış. Bu kayıtlar bazen çok değerli bilimsel veriler, bazen de olağanüstü görüntüler olarak çıkar karşımıza. Çok iyi bildiğimiz gibi bu kayıtlar bazen bir tortul kayacın, bazen de magmadan gelen bir mineralin bünyesinde saklı olabiliyor. Bu kayıtları okuyarak yeryuvarının geçmişi hakkında çok önemli bilgiler elde etme şansı, jeologları özel bir kategoriye sokmakla birlikte, son yıllardaki gelişmeler jeologları taşların içindeki bu sırları yerbilimci olmayan insanlara anlatmakla ilgili bir yükümlülüğün altına da sokmaktadır. Örneğin fosiller yaşadıkları dönemlere ait her türlü bilgiyi günümüze aktarırlar. Kayacın oluştuğu dönemin iklimi, yaşı, o dönemdeki biyolojik çeşitlilik, çeşitli tektonik olayların anlaşılması fosillerin katkılarından sadece bir kaçı. Deniz tabanı yayılması sırasında oluşan yastık lavlar ise bir zamanlar o bölgenin okyanus diplerinde meydana gelen bir açılma olayının etkisinde kaldığının en ilginç kanıtlarından biri. Yine Toroslar’da, Himalayalar’da ve diğer yüksek dağlardaki kayaçların içinde deniz canlılarının fosillerinin görülmesi, bize bir zamanlar buraların denizlerle kaplı olduğunun en büyük delilleri. Ya da kıvrılmış kayaç katmanları bir zamanlar bölgede bir sıkışma yaşandığının en güzel kanıtları. Bu kanıtlar bize yüzlerce milyon yıl öncesinin dünyası hakkında kapsamlı bilgiler verebiliyor.
Ziyaretçiler Kapadokya’da gezerken bu olağanüstü görüntülerin nasıl ve hangi koşullarda oluştuğunu, Pamukkale’nin beyaz travertenlerinin neden sadece bu alanda olduğunu, Anadolu’da yol boyunca bol miktarda rastladıkları rengarenk kayaların neden bu renklerle bezendiğini, dal sanarak ellerine aldıkları bir ağaç fosilinin nasıl olup da taş haline geldiğini veya 2000 metre rakımda bulunan kayaların içinde neden deniz hayvanlarının fosillerinin bulunduğunu merak etmeye başladılar. Üstteki satırları okuyan bir yerbilimci haklı olarak “ ne var bunda. Bunlar hepimizi bildiği şeyler”diyebilir. İşte öykü de tam burada başlıyor. Bu aynı zamanda bir tehlkeyi de barındırıyor. Bir yerbilimci için son derece sıradan olan bir oluşum, konuya yabancı biri için son derece ilginç olabilir. Bu ilginçlik ancak konuyu anlatacak yerbilimci anlaşılabilir bir dille anlatılırsa değer kazanıyor. Örneğin her yıl Afrodisyası gezen yüzbinler bu muhteşem kültürel değerleri hayranlıkla izlerken akıllarına bu mimari yapıların taşları nereden geldi diye bir soru gelmez. Oysa Geyre’nin birkaç yüz metre ilerisinde bu taşların ve sütünların bulunduğu birçok antik ocak var.
Eko turizm, doğal alanlara odaklanan, sürdürülebilir ekolojik turizmdir. Bunun amacı, çevre ve kültürel farkındalığı desteklemek, bu konudaki olanakların kıymetini bilmek ve korumaktır. Jeoturizm, eko turizmin jeolojik bir eklenti içeren halidir.
Jeoturizm, büyük bir potansiyeli olan yeni bir eko turizm ürünüdür ve diğer “yüksek değerli” turizm alanlarına uygulanan kurallar bu alan için de geçerlidir. Turizm her zaman ziyaret edilen yere çevresel fayda ile birlikte bu zenginliklere ziyaretçilerin empati duymasını da sağlar, böylece operatöre de daha fazla müşteri memnuniyeti yansır.
Bu tanımlardan sonra Jeopark kavramını biraz daha irdeleyerek Aydın ilinin jeopark veya Jeoturizm potansiyeli üzerinde durmakta fayda var.
Jeopark: Sadece Jeoçeşitliliği değil diğer doğal ve kültürel miras değerlerini de barındıran, müzesi ve yönetim merkezi bulunan, büyük ölçekli alanlara Jeopark adı verilir. Bir Jeopark alanı, başta jeolojik miras niteliğindeki öğeler olmak üzere tüm doğal ve kültürel mirasın korunmaya alındığı, toplumu bilinçlendirmek için doğa eğitimlerinin verildiği, bu yapılırken de sosyo-ekonomik kalkınmanın da amaçlandığı, Jeorutizm’in büyük bir ağrılık kazandığı bir kültürel düzenlemedir. Jeoparklar jeolojik öneme sahip oluşumların dışında, bölgedeki arkeolojik, ekolojik, etnografik ve tarihsel ya da kültürel açıdan önemli yerleri de içermelidir. Bu değerlerin fazlalığı Jeoparkın zenginliği olarak kabul edilir. Jeopark jeolojik ve kültürel mirasın doğa eğitimi yoluyla bilginin geniş kitlelere yayılmasını sağlar; geniş halk kitlelerini yerbilim ve çevre konularında eğitir, bölgenin sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunur ve jeolojik mirasın korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlar.
Aydın İlinin Jeoturizm Potansiyeli
Aydın’ın Jeoturizm potansiyeli henüz detaylı olarak çalışılmamıştır. Ancak Menderes Masifi, Büyük Menderes grabeni, güncel, tektonizma izleri, antik taş ocakları, birçoğu Jeoloji ile ilişkili olağanüstü anti kentler, Bafa ve Azap gölleri, başta Karacasu Sırtlanini mağarası olmak üzere karstik mağaralar, mineralleşmeler, Koçarlı dumanlı kuvarsı ve aşınma şekilleri ilin Jeoturizm öğelerinden sadece birkaçı. Yapılacak bir projeyle Aydın ilinde turizmi tüm yıla yaymak mümkün olabilir. Aydın ilinin jeoçeşitliliğe, Jeoturizm özellikleri ve Jeopark potansiyelini yakında bu sayfalarda okuyacaksınız.
Aydın’da bir jeoturizm çalıştayı yapma zamanı geldi…
HABER EDİTÖRÜ: ED