Anneler günü, anneleri onurlandıran özel bir gündür. Değişik günlerde ve değişik ülkelerde kutlanır. Bugünde anneler çeşitli hediyeler alır.
Bugünü farklı ülkelerdeki insanlar yılın farklı günlerinde kutlarlar.
Anneler günü geleneği, Antik Yunanların Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verdikleri yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başlar. Antik Romalılar da ilkbahar festivallerini İsa'nın doğumundan 250 yıl öncesinden ana tanrıça Kibele onuruna kutluyorlardı.[2]
ABD'de Anna Jarvis'in kaybettiği kendi annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü, 1914 yılında Kongre'nin onayıyla Amerika Birleşik Devletleri çapında genişledi.
Arjantin’den, Panama’ya, Endonezya/ İran’dan, Rusya’ya, Belarus’a / Malavi’den, Anvers(Belçika), Kosta Rika’ya / Tayland’dan(Kraliçe Sirikit’nın doğum günü), Lüksemburg’a, Moğolistan’a/ Nikaragua’ dan, Tunus’a, İsveç’e/ Fas’tan, Mauritius’a, Haiti’ye/ Fransa’dan, Dominik Cumhuriyeti’ne, Cezayir’e / Bolivya’dan, Polonya’ya, Paraguay’a/ Zimbabve’den, Venezuela’ya, Uruguay’a / Türkiye’den, Trinidad ve Tobago’ya, Singapur’a / Güney Afrika’dan, Slovakya’ya, Filipin’ler/ Pakistan’dan, Yeni Zelanda’ya, Malta’ya / Letonya’dan, İtalya’ya, Japonya’ya/ Almanya’dan, Gana’ya, Yunanistan’a …………farklı tarihlerde, farklı günlerde kutlanan Anneneler günün her dönemde ortak bir yönü var! Hepsi Anne ve aynı duygulara sahipler! Dilleri, dinleri ve renkleri farklı olsa da aynı duygulara sahipler Anneler!
Candan can veren, ağladığında ağlayan, geceyi gündüz eden nöbetleri aksatmadan tutan, büyüdüğünde yarının düşünen, asker yolu gözleyen, acısına dayanamayıp hastalandığında kendini paralayan, savaş denildiğinde kendini evladına siper etmek için öne çıkan, evlendiklerinde torunlarına; balamın balası diyen hep Analar, hep de bu analar!
Ana gibi yar olmaz lafının asıl kahramanları Analar! Ahte Vefa Ana’ya karşı asla bitmeyen bir sorumluluk! O zaman satırlara sarılalım hep birlikte! Ey evlat büyüdüğünde, adam olduğunda, hele ülkene büyük bir zat olduğunda Analar için neler yapacaksın sorusunun karşılığı hepimizde “Analarımızı baş tacı edeceğiz” cevabı bir ağızdan çıkar!
Başka bir soruyu sorsak, Analara kalkan eller kırılsın desek, hep bir ağızdan “Âmin “sesleri kulakları tırmalar!
İnancımıza göre; Kız çocuğu doğduğunda müjdesi” Allah’a” gider deriz. Buda Anaların kutsallığının tarifidir!
Önce evladını doyurmak için aş yapan Analar, kendi açlıklarını unuturlar dediğimizde” Allah Anamızı başımızdan eksik etmesin “deriz!
Bu yazılanlar, hepimizin bir ağızdan tek sesle verdiğimiz cevaplardır!
Sayılan ülkelerin hepsinde olmazsa bile birçoğunda bu yazdıklarımızın hangisi Analara karşı birer birer yerine getirilen görevlerdir!
Anasının kefen parasını, anayı döverek kumara götüren evlat mı? Eve geç saatlerde gelip evinin rızkını dışarılarda harcayan, evde terör estiren Kocamı!
Kadına şiddeti yıllardır hiçbir şeklide yok edemeyen, Kadının yaşamının iyileştirmesini sağlayacak İstanbul sözleşmesini iptale alan Hükümet mi!
Eve maddi katkı olsun diye onca Analık görevinin yanında çalışmak zorunda kalan, sosyal güvencesini isteme cesaretini kendinde bulamayan Ananın, ekmek parasına çalışmasını mecbur kılan patronlar mı?
Hanemde yanan ocağın ışığı, sıcaklığı
Yuvamda mutluluk sedalarının kaynağı
Pişen aşın tadı tuzu, akarsuyun sesi
Seherin hoş sedası Bülbülün nağmesi
Başındaki yemeninin rengi, fistanın renk armonisi
Sabah ışıltısı, ufkun derinliği ANAM…
Şartlar ne olursa olsun, devran nereye dönerse dönsün, Ana kavramının verdiği güven, sevgi ve yaşamın sevinci hep sen olacaksın! Çünkü Güneş doğmadan yaşama merhaba denemeyecek se, sen olmadan da evren gerçeğini yaşayamayacak! Yaşam senin kutsallığına her zaman muhtaç. Evlat ana kucağına her zaman muhtaç! Yaşam bir gün özgürleşecek, yaşam bir gün adaletini yansıtacaksa bunun mimarı analarımız olacak!
Cennetin kapısının anahtarı, kutsal olan anaların elindedir. Küçüklüğümüzde bize ahlak anlamında Anadolu kültürünün gereği ve inancın temel prensibi olan itaat ve saygı kutsalı analar diye öğretildi.
Üç yüz atmış beş günün, neredeyse günü kalmamış günlerden bir günü, anneler (Analar) günü ile belleklere yer edinmeyi, başından beri doğru bulan toplum, sürecin bu gününe gelindiğinde ailece en güzel elbiseler ve renge renk çiçeklerle anne evinin yolunu tutmayı hiç ihmal etmedi.
Biz biliriz ki anne karnından yaşama tutununcaya kadar, en yakın kapı, ana kapısı, en sıcak kucak, ana kucağıdır. Derdimizi, tasamızı, yokluğumuzu ve zorumuzu anamızla, en içten konuşmaları, bazen nazlı davranışımızı anamızla paylaşırız. Ağladığımızda, açlığımızı bilen, sabahlara dek ses verdiğimizde başımızda biti veren, gözyaşlarımıza dayanamayan, yemeyen, yediren, içmeden içiren, dünyanın en değerli ana sütüyle büyüten anamız, belimizin direği anamız, ilkelerimiz; analarımız ağlamasın, üzülmesin, ihmal edilmesin diye önceliğimizdir.
-Analarımız çaresiz ve biçare kalmamalı! Devlet ve millet olarak analarımızın elini güçlü kılmalıyız. Bir ananın çocuğuna yedirecek bir lokma ekmeğinin kalmayışının acısını yüreğinde hissettirmemeliyiz!
-Çoluk çocuğa karışacağımız günlerde; ben yanarım evladıma, evladım yanar evladına sözüyle analarımızı hatırlamayalım! İyi gününde, hastalığında, yalnızlığında, özlemlerinde evlatları olarak yanında olmak, anaların beklediği en değerli davranıştır, unutmayalım!
-Anadolu kültürü bir geleneğin ve tarihin mirası, bizlerde o mirasın emanetçileriyiz. Önümüze konulan sofranın duasını ihmal etmemek, yemekten sonra anaya el sağlığı dileği ile kalkmak bizim kültürümüzdür, bunu unutmayalım! Sosyal dengelerin altüst olduğu bugünlerin çocukları, kötü alışkanlıklar ve bozulan toplumsal ahlak ölçülerinin, ekonomik sıkıntıların getirdiği davranış bozukluk ile analarımıza dile alınmayacak laflar etmemeli. Çoluk çocuğumuza saygı ve sevgi duygularının verilmesinin zorluklarını düşünmeyelim ve büyüklerimizi yani değerlerimizi el üstünde taşımayı öğretelim. Analara sevgi ve saygının temel kavram olduğunu öğretisini verirken, onların bencil duygularla büyümelerine neden olan öğretilerden ve korumacılıktan kaçınalım.
-Sosyal devlet kavramı içerisinde ki temel aile kuramları ve niteliklerinin başında, annelerimizi yani kadınlarımızı korumak, üçüncü sınıf muamelesi yapmamak, erkeğin egemen güç anlayışına imkân vermemek, analarımızın yaşamda kalma şartlarını ve imkânlarını devlet güvencesiyle sağlayarak, biçareliğe ve toplumsal ahlak bozgunculuğuna simsarlık yapan canilerin eline düşmelerine imkân vermemek, sosyal devlet anlayışının temel kavramı olmalıdır!
-Kadının yerini devletin anayasası, hukuku belirler prensibinden asla vazgeçilmeden, bir tuhaf ve nereden geldikleri belli olmayan sözde din bezirgânlarının söylem ve fetvalarına kurban etmeyelim!
- Toplumun dışlaması gereken, cinsiyet ayrımcılığına önderlik yapan ne oldukları belirsiz hallilere, devlet ve millet olarak dur diyerek, kadına, analarımıza kasıtlı yer açanlara, üçüncü sınıf insan muamelesi yapmak, karanlık dünyanın, karanlık güçlerinin elinde olmamalı, bu o kadar kolaycı olmamalı.
Devlet ananın kanatlarının altında, analarımızın; onurluca bir yaşamın baş taçları olarak yaşamalarını sağlamak, kutsala sahip çıkmaktır. Bu prensibi kural, temel ilke olarak yürütmek gerekir! Annelerimiz ağlarsa, tüm çiçekler solar, unutmayalım!
HABER EDİTÖRÜ: EDAL DEMİR