Böyle söylüyordu yağmurla gelen adam! Kendinden emindi ve arenaya çıkmaya davet ediyordu!
Aydın’dan bir devlet adamı rüzgârı esti. “Vallahide Billahi de düzelteceğim bu kötü gidişatı” diyordu! Kendinden emindi; toplumun sıkıntılarını ve yoksulluğun, çaresizliğin, bıçağın kemiğe dayandığını biliyordu! Biliyordu korkular ve baskılar altında sıkıntın çeken emekçinin, emeklinin, köylünün ve çiftçinin sorunlarını, biliyordu devletin yetersiz dediği ellerde günü birlik yönetildiğini, devletin içte ve dışta güvenilirliğinin şimdiki durumunu, vesselam kendini devletine, devletin bekasına ve liyakatın özüne adamış bir modern dünyanın, çağdaş yaşamın efendisi ve devlet adamı! Dünyanın resmini ve hikayesini Kuşadası’nda ders veriri gibi anlatan, devleti demokrasiyle yönetmenin erdemliliğini, ahlakını ve yetkinliğini Aydın’da anlatan yağmurla gelen adam, umut rüzgarının filizlerini adeta ekip gidiyordu Vesselam! Bu ülkede yoksulluğu bitireceğiz, En büyük zenginlik gençlerimizdir diyordu üzerine basa basa kelimelerin…Yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç var diyordu yağmurla gelen adam…
-Devlet şeffaf yönetilmeli, devlet ahlaklı olmalı, demokrasi olmalı
-Herkesin can ve mal güvenirliğinin olması gerekir
-Siyasi partilerin en çok ihtiyaç duyduğu şey eleştiridir
-Türkiye üretmelidir, esnafı bitiriyoruz, orta direk yok oldu. Üreten bir ülkede işsizlik olmaz.
-Ülkeyi demokratik yollarla, dostlarımızla (Odalar ile, muhtarlar ile, STK ile Kanaat önderleriyle) millet ittifakı ile yöneteceğiz.
-Her kırsala bir Ziraat mühendisi gereklidir, devlet her kırsala bu mühendisi vermelidir
-Konya kadar büyüklüğü olan Hollanda’da tarım ihracatı 181 milyar dolar iken bu rakam Türkiye’de 18 milyar dolardır. Tarım da planlama şarttır
-Katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz
-Üniversiteler bilgi üretmelidir. Devlet hukukun üstünlüğüyle yönetilir
-Parlamentoda, parlamenter sistem işlemez hale geldi, güçlü bir sosyal devlet kurmak zorundayız.
-İşsizlik çözülmeli, sürdürülebilirlik çok önemlidir, olmalıyız da. Bilgi çağını kaçırmamalıyız.
-Devlet her iyi şeyi planlayarak yapar. Tüm bunları devlet planlama teşkilatı yapar. Devlet Planlama teşkilatını kapattılar!
Sıra Kuşadası’nda toplu açılışları yapmaya gelmişti ve oradaydık.
Kuşadası başarılı çalışmalarını bir Sine vizyon eşliğinde şiir gibi okuyor ve sunuyordu. Kuşadası Modern Kent olma yolunda ve Dünya turizmine bende varım mesajlarını veren yatırımlarını sıralıyordu!
Konu modern ve çağdaş Kent olmanın yolunda yapılacaklara gelince CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu kürsüde koca salona Kent olma ve kentte yaşama üzerinde çağdaş bağlamda adeta ders anlatır gibi bilim adamı edasıyla muazzam bir söylev çekti;
-Kentte yaşamak güzel bir hikayedir
-Kentte parklarda oturmak, sohbet etmek ve kentin kültürünü yaşatmak isteriz. Bazen fıkra, bazen hikâye ve bazen türküler olur
-Kentin Rantını hakça bölüşüyormuşsunuz, o kente veriyor musunuz?
-Bir kent sadece binayla mı konuşulur, Kentte yaşarken Eko sistem ile birlikte yaşamalıyız!
-Kentin hizmetlerini, o kentte yaşayanlara sunmalıyız.
-Kentte meydanlar olur. Orada enerjiler açığa çıkar. O hizmeti yapacak kişi belediye başkanıdır.
-Kentler bize, biz kentlere gülmek zorundayız.
-Kentlerin kimlikleri, vardır. İstanbul tarihe, Ankara Cumhuriyete kimlik eşliği eder.
-Bu zamanda Kentlerin haklarını ellerinden aldık. Kentler planlanmalıdır.
-Kentlerin kültürel zenginlikleri ve sanat merkezleri olmalıdır.
-Kente entellektüel yapı kazandırılmalıdır. İnsana ulaşmak için sanatçılar kentlerde yaşarlar. Sanatlarını Kentliye icra etmek isterler, alkış almak isterler kitle yığınlarından.
-Kent estetiği diye bir kavram vardır. Kente baktığınız zaman farklı bir tablo görmelisiniz. Çocuklarımıza güzel bir kenti miras bırakmalıyız.
Kürsüden tüm Türkiye’ye şunu söylüyordu sonuç olarak;
“Etmez, gitmez, edemedim de ne demek!
“Birisi yanlış yapıyorsa gönderecek sizlersiniz. Çünkü demokratik güçsünüz!
Soru sormak suç. Hükümete soru sorarsanız suçlu olursunuz. Korkmayın gelin önümüze sandığı koyun diyoruz…